Ana sayfaya dön
Blog Yazılarımız
Faydalı Bilgiler
Böbrek Taşları Nedir ve Nasıl Oluşurlar?
Böbrek taşı, idrardaki kimyasallardan oluşan sert bir cisimdir.Böbrekleriniz kanınızı temizler ve atıkları idrar yoluyla uzaklaştırır. İdrarda farklı kimyasallar bulunur. Bazı kimyasallar çok fazla ve yeterli su yoksa, bunlar birbirine yapışarak böbrek taşı oluşturabilir. Taşlara neden olan en yaygın kimyasallar kalsiyum, oksalat, ürik asit, sistin ve fosfattır.Böbrek taşı oluştuktan sonra böbrekte kalabilir ve herhangi bir soruna yol açmayabilir. Bazen böbrek taşları idrar yolundan üretere iner. Küçük taşlar vücuttan çok fazla ağrıya neden olmadan atılabilir. Ancak çoğu zaman böbrek taşları üreterden aşağı hareket ederken ağrıya neden olur. Üreter, idrarı her iki böbrekten mesaneye taşıyan ince bir tüptür. Vücudunuz bunları idrar yoluyla atmaya çalışırken. Bazen hareket etmeyen böbrek taşları, böbrekte idrar birikmesine neden olabilir ve bu da ağrılı olabilir ve böbrek hasarına yol açabilir (1).Böbrek Taşlarının Başlıca Belirtileri Nelerdir?Böbrek taşlarının en yaygın belirtisi aniden başlayan ve şiddetli olabilen yan ağrısıdır. Ağrı, taşın böbrekten üretere doğru hareket etmesiyle oluşur ve sıklıkla kasıklara kadar yayılır. Diğer yaygın belirtiler şunlardır:●      Bulantı ve kusma●      İdrarda kan görülmesi (hematuri)●      İdrar yaparken yanma hissi●      Sık idrara çıkma ihtiyacı●      Ateş ve titreme (eğer enfeksiyon da eşlik ediyorsa)Böbrek Taşları Nasıl Teşhis Edilir?Böbrek taşlarının teşhisi genellikle hastanın şikayetleri ve fizik muayene ile başlar. Kesin teşhis için çeşitli testler yapılabilir:●      İdrar tahlili: İdrarda kan olup olmadığını ve enfeksiyon belirtilerini gösterebilir.●      Radyolojik görüntüleme: Böbrek taşlarının yeri ve büyüklüğünü belirlemek için bilgisayarlı tomografi (BT) veya ultrasonografi gibi yöntemler kullanılır.●      Kan testleri: Böbrek fonksiyonlarını değerlendirmek ve vücutta taş oluşumuna neden olabilecek kimyasal dengesizlikleri saptamak için yapılır.Böbrek Taşları Neden Oluşur?Böbrek taşlarının oluşumunda birçok faktör rol oynar. Bunlar arasında yetersiz sıvı alımı, aşırı tuz ve protein tüketimi, genetik yatkınlık ve bazı metabolik bozukluklar yer alır. Özellikle sıcak iklimlerde yaşayan ve yeterince su içmeyen kişilerde taş oluşumu daha sık görülür. Ayrıca kalsiyum ve oksalatın aşırı miktarda birikmesi de taş oluşumuna yol açabilir.Böbrek Taşı Türleri Nelerdir?Böbrek taşları, kimyasal bileşimlerine göre farklı türlere ayrılır. Başlıca böbrek taşı türleri şunlardır:1.      Kalsiyum taşları: Kalsiyum taşları böbrek taşlarının en yaygın türüdür ve tüm böbrek taşlarının yaklaşık %75'ini oluşturur. Bu taşlar genellikle kalsiyum oksalat veya kalsiyum fosfattan oluşur. Kalsiyum taşları, yüksek kalsiyum emilimi (bağırsaklardan aşırı kalsiyum emilimi veya hiperkalsiüri) ya da böbreklerin kalsiyumu geri emmede yetersiz kalması nedeniyle oluşabilir. Tedavi, diyet değişiklikleri (düşük protein ve düşük tuz), kalsiyum bağlayıcı ilaçlar ve tiazid diüretiklerle yapılır.2.      Strüvit taşları: Strüvit taşları, genellikle idrar yolu enfeksiyonları ile ilişkilidir ve böbrek taşlarının %15'ini oluşturur. Gram-negatif ve üreaz pozitif bakteriler (Proteus, Pseudomonas, Klebsiella) tarafından üre parçalanarak amonyak oluşur ve bu da fosfat ve magnezyum ile birleşerek taşları oluşturur. İdrar yolu enfeksiyonları tedavi edilmedikçe bu taşlar büyümeye devam edebilir. Tedavi, taşın cerrahi olarak çıkarılmasını ve enfeksiyonun tedavi edilmesini içerir.3.      Ürik asit taşları: Bu taşlar, idrarda yüksek ürik asit seviyeleri ve düşük idrar pH'ı (5.5'in altında) ile ilişkilidir. Yüksek pürin içeren gıdalar (organ etleri, balık, baklagiller) ürik asit taşlarının oluşumuna katkıda bulunabilir. Gutta görülen bu taşlar, böbrek taşlarının yaklaşık %6'sını oluşturur. Tedavi, allopurinol ve alkali tedavisi ile yapılır.4.      Sistin taşları: Nadiren görülen bu taşlar (%2), genetik bir metabolik bozukluktan kaynaklanır. Sistin, ornitin, lizin ve arjininin böbrek tübülleri tarafından emilmemesi sonucu sistin idrarda birikir ve kristaller oluşturur. Tedavi olarak düşük metiyonin diyetleri, sistin bağlayıcı ilaçlar ve bol su tüketimi önerilir.Taşın kimyasal bileşimi ve metabolik değerlendirme, hastaların %95’inde böbrek taşının nedenini ortaya çıkarabilir. Serum ve 24 saatlik idrar testleri kullanılarak yapılan bu değerlendirme, hastanın tedavi planını kişiselleştirmeye yardımcı olur. Spesifik tedavi yöntemleriyle, taşların yeniden oluşma olasılığı %90'a kadar azaltılabilir. Örneğin, kalsiyum taşlarına yatkın olan kişilerde diyet değişiklikleri ve ilaç tedavisi ile tekrarlama oranları büyük ölçüde düşürülebilir.Taşların analiz edilmesi ve metabolik değerlendirme, özellikle tekrarlayan taşları olan hastalarda, tek böbreği olanlarda, daha önce taş ameliyatı geçirenlerde ve çocuklarda ürolojik takip açısından hayati önem taşır. Bu nedenle taş tedavisinde uzun vadeli takip ve kişiye özel önleyici tedavi yöntemleri çok önemlidir.Böbrek Taşlarının Tedavi Yöntemleri Nelerdir?Böbrek taşlarının tedavisi, taşın boyutuna ve konumuna bağlı olarak değişir. Küçük taşlar genellikle bol sıvı tüketimi ile kendiliğinden vücuttan atılabilir. Ancak daha büyük taşlar tıbbi müdahale gerektirebilir. Tedavi seçenekleri şunlardır:●      Ağrı kesici ilaçlar: Küçük taşların doğal yollarla geçmesi sağlanırken ağrıyı hafifletmek için kullanılır.●      Ekstrakorporeal şok dalga tedavisi (ESWL): Taşları kırarak küçük parçalara ayırmak ve idrar yoluyla atılmalarını sağlamak için kullanılan bir yöntemdir.●      Üreteroskopi: Üretere yerleştirilen ince bir tüp yardımıyla taşın çıkarılmasıdır.●      Perkütan nefrolitotomi: Büyük taşlar için yapılan cerrahi bir işlemdir; böbreğe küçük bir kesi yapılarak taşlar çıkarılır.Böbrek Taşları Tekrar Oluşabilir mi?Evet, bir kez böbrek taşı oluşan kişilerde taşın tekrarlama olasılığı yüksektir. Taşların oluşumunu engellemek için doktorlar genellikle bol su içilmesini, tuz ve protein alımının azaltılmasını önerirler. Ayrıca taşın türüne bağlı olarak bazı ilaçlar da reçete edilebilir.Böbrek Taşları Ne Zaman Acil Tıbbi Müdahale Gerektirir?Eğer şiddetli yan ağrısı, bulantı, kusma, idrarda kan, ateş veya idrar yapamama gibi belirtiler yaşıyorsanız, acilen bir doktora başvurmalısınız. Bu belirtiler taşın idrar yolunu tamamen tıkadığını ve enfeksiyon gelişmiş olabileceğini gösterir.Böbrek Taşlarının Doğal Yollarla Önlenmesi Mümkün mü?Böbrek taşlarının önlenmesi için en etkili yöntem bol sıvı tüketmektir. Günde en az 2-3 litre su içmek, idrarın seyrelmesine ve taş oluşumunun önlenmesine yardımcı olabilir. Ayrıca tuz ve hayvansal protein alımını azaltmak da taş riskini düşürebilir. Taş oluşumuna yatkın olan kişiler, doktorlarının önerdiği ilaçları düzenli olarak kullanmalıdır.Hangi Taşlar Ameliyat Gerektirir?Genellikle 7 mm'den büyük taşlar doğal yollarla atılamaz ve cerrahi müdahale gerektirir. Cerrahi yöntemler arasında üreteroskopi, perkütan nefrolitotomi veya nadiren açık ameliyat yer alır. Taşın büyüklüğü ve konumu cerrahi yöntem seçiminde etkilidir.Böbrek Taşları Oluşumunda Genetik Faktörler Önemli Midir?Evet, genetik yatkınlık böbrek taşı oluşumunda önemli bir rol oynayabilir. Aile geçmişinde böbrek taşı bulunan kişilerde taş oluşma riski daha yüksektir. Genetik bozukluklar, metabolik hastalıklar ve bazı kalıtsal durumlar böbrek taşı riskini artırabilir.Böbrek Taşı Düşerken Neden Bu Kadar Şiddetli Ağrıya Neden Olur?Böbrek taşları, üreter adı verilen ince tüplerden geçerken şiddetli ağrıya neden olur. Bu ağrı, üreterin taşın geçişine karşı gösterdiği kasılmalar ve genişleme nedeniyle oluşur. Taşın üreterdeki hareketi ve idrar akışını tıkaması sonucu basınç artışı olur, bu da şiddetli ağrıya yol açar. Böbrek taşlarının neden olduğu ağrıya "renal kolik" denir ve bu ağrı dalgalar halinde hissedilir.Böbrek Taşlarının Oluşumunda Beslenme Nasıl Bir Rol Oynar?Beslenme alışkanlıkları böbrek taşı riskini artırabilir. Özellikle yüksek protein, tuz ve şeker içeren diyetler böbrek taşı oluşumuna neden olabilir. Hayvansal proteinlerin aşırı tüketimi ürik asit taşlarının oluşumunu artırabilirken, tuz ise idrarda kalsiyum miktarını artırarak kalsiyum bazlı taşların oluşmasına zemin hazırlar. Ayrıca, oksalat açısından zengin yiyecekler (ıspanak, çikolata, çay gibi) da böbrek taşı riskini artırabilir.Böbrek Taşlarının Oluşumunu Önlemek İçin Neler Yapılabilir?Böbrek taşlarını önlemek için bol sıvı tüketmek ve idrarın seyreltilmesini sağlamak ilk adımdır. Bunun yanı sıra aşağıdaki öneriler de taş oluşumunu engellemeye yardımcı olabilir:●      Diyetinizi düzenleyin: Hayvansal protein alımını azaltın ve aşırı tuz tüketiminden kaçının.●      Oksalat içeren yiyecekleri sınırlayın: Ispanak, çikolata, ceviz gibi oksalat açısından zengin yiyeceklerin aşırı tüketiminden kaçının.●      Kalsiyum alımını dengeli tutun: Çok fazla veya çok az kalsiyum tüketimi taş riskini artırabilir. Kalsiyum alımını dengede tutmak önemlidir.●      Doktorunuzun önerdiği ilaçları kullanın: Eğer böbrek taşı geçmişiniz varsa, doktorunuz taş oluşumunu engellemek için ilaç önerebilir.Böbrek Taşları Neden Tekrarlama Eğilimindedir?Böbrek taşları genetik yatkınlık, metabolik sorunlar ve yaşam tarzı faktörleri nedeniyle tekrarlama eğilimindedir. Taş oluşumuna neden olan koşullar (örneğin, yetersiz sıvı alımı, dengesiz diyet) düzeltilmediği sürece taşların tekrarlama riski yüksektir. Bir kez böbrek taşı geçiren kişiler, gelecekte tekrar taş geliştirme olasılığına sahiptirler, bu nedenle koruyucu önlemler almak önemlidir.Büyük Taşlar Nasıl Tedavi Edilir?Büyük böbrek taşları (genellikle 7 mm'den büyük) kendiliğinden geçemeyeceği için genellikle cerrahi müdahale gerektirir. Tedavi seçenekleri şunlardır:●      ESWL (Ekstrakorporeal Şok Dalga Tedavisi): Taşları parçalayarak küçük parçalara ayıran bir yöntemdir.●      Üreteroskopi: Bir kamera ve lazer yardımıyla taşın çıkarılması veya parçalanması işlemidir.●      Perkütan nefrolitotomi: Büyük taşlar için kullanılan bir cerrahi yöntemdir. Böbrekte küçük bir kesi yapılarak taşlar çıkarılır.Böbrek taşı ağrınızın gün içine ne zaman nüksedeceğini tahmin edemezsiniz ama her an bir doktora ulaşabileceğinizi bilmek ne kadar güzel olurdu değil mi? Online doktor görüşmesi ile görüntülü muayene oluyor, muayene sonunda gerekirse ilaçlarınızı ereçetenize yazdırıyorsunuz. İşte siz bunu hak ediyorsunuz. Elra, doktorunuzu gün içinde hep sizinle tutuyor.#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Elra Online Sağlık HizmetleriKaynak:https://www.kidney.org/kidney-topics/kidney-stones
Devamını Oku
Anne ve Çocuk Sağlığı
Çocuklarda Bağışıklık Sistemi Nasıl Güçlendirilir?
Ebeveynler sıklıkla şunları merak ederler: Çocuklarımızı sağlıklı tutmak için ne yapabiliriz? Bağışıklık sistemini güçlendirmenin ve hastalıkları önlemenin yolları var mı? Bu soruların cevabı evet; ancak bunun için sihirli takviyeler yok. Bağışıklık sistemini güçlü tutmanın en iyi yolu, sağlıklı bir yaşam sürmektir. Bu kulağa sıkıcı gelse kanıtlanmış ve doğru olan yöntemdir.Okul sezonunun başlamasıyla birlikte çocukların bağışıklık sistemlerini güçlendirmek daha da önem kazanmaktadır. Okula giden çocuklarınızın sağlıklı kalmasına yardımcı olmak için yapabileceklerinizi bu yazıda bulabilirsiniz (1).Sağlıklı Bir Beslenme Düzeni Bağışıklık Sistemini Güçlendirir mi?Evet, sağlıklı bir beslenme düzeni bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olur. Sağlıklı beslenme düzeni deyince, bol miktarda meyve ve sebzeden (günde beş porsiyon tavsiye edilir ve bunlar her öğün tabağının yarısını kaplamalıdır), tam tahıllardan ve yağsız proteinden oluşan bir beslenme kastedilmektedir. Ayrıca süt ürünleri veya başka bir kalsiyum kaynağı ve bitkisel yağlar gibi sağlıklı yağlar da bulunmalıdır.Beslenme düzeninde kaçınılması gereken besinler; işlenmiş gıdalar, hazır paketli gıdalar, şeker ilaveli gıdalar ve hayvansal ürünlerde bulunan doymuş yağlar gibi sağlıksız yağlar içeren gıdalardır. Bu, çocuğunuzun asla kurabiye veya dondurma yiyemeyeceği anlamına gelmez. Ancak çocuğunuzun sağlıklı olmasını istiyorsanız bu yiyecekleri her gün yememesi gerekir.Multivitamin Takviyeleri Bağışıklık Sistemini Güçlendirmek İçin Gerekli mi?Piyasada bağışıklık sistemini güçlendirdiğini iddia eden birçok takviye bulunmaktadır. Ancak yapılan çalışmalarda bunların çoğunun gerçekten bir fark yaratıp yaratmayacağı konusunda kesin bir sonuç bulunamamıştır. Ayrıca bu besin takviyelerinin hiçbiri sağlıklı beslenmenin yerini almaz. Bazı durumlarda bu takviyeler önerilir, örneğin; sebzeleri reddeden veya kısıtlı bir diyet uygulayan bir çocuğunuz varsa, demir içeren bir multivitamin mantıklı olabilir. Vitamin eksikliği olan çocuklarda eksikliğin yerine konulması için takviyeler tercih edilebilir. Vitaminlerin veya takviyelerin çocuğunuz için iyi bir fikir olup olmadığı konusunda doktorunuzla konuşabilirsiniz.D Vitamini Bağışıklığı Güçlendirir mi?Çocuklarınız D vitamininin çoğunu güneş ışığı ile alabilse de, kış aylarında veya güneş kremi kullanıldığında bunu sağlamak zordur. D vitamininin diyetle alınması çok önemlidir. En yüksek miktarda D vitamini bulunan yiyecekler çocukların tipik menüsünde yer almaz. Bunlar; alabalık, somon, ton balığı ve sardalye gibi yağlı balıklardır. Uzmanlara göre süt, yoğurt, portakal suyu ve süt içermeyen süt alternatifleri (soya veya badem sütü gibi) gibi güçlendirilmiş gıdalar, önerilen günlük D vitamini miktarının yaklaşık %5 ila %25'ini sağlamaktadır. Ancak D vitamini yağda çözünen bir vitamin olduğu için yağla birlikte alındığında en iyi şekilde emilmektedir, çocuklarınız D vitamini tüketirken buna dikkat etmek önemlidir. Bir gıda zaten doğal olarak yağ içeriyorsa (örneğin, yağlı balık ve tam yağlı süt), emilim konusunda endişe edilmemelidir. Bir yiyecek yeteri kadar yağlı değilse (portakal suyu veya bazı süt ürünleri alternatifleri gibi), daha iyi emilim için çocuklarınızın onu yağ içeren bir yemek veya atıştırmalıkla tüketmesini sağlayabilirsiniz.D Vitamini Takviyesi Gerekli mi?Yapılan kan tahlili sonucunda çocuğunuzun D vitamini düzeyi normal aralığın altındaysa D vitamini takviyesi gerekebilir. Günlük D vitamini ihtiyacı yaşa göre değişmektedir. Genellikle çocuklarda kan değerleri 20'nin altında olduğunda D vitamini eksikliği olduğu kabul edilir. Bu konuda bir endişeniz varsa çocuk doktorunuzla görüşebilirsiniz.Çinko Bağışıklık Sistemini Güçlendirir mi?Uzmanlar bir çocuğun bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olabilecek en önemli minerallerden birinin çinko olduğunu söyler. Çinko genellikle protein bazlı gıdalarda bulunur, kırmızı et ve kümes hayvanları en iyi çinko kaynaklarından bazılarıdır. Fasulye ve kuruyemişler de iyi bir çinko kaynağıdır ancak hayvan bazlı gıdalar daha fazla mineral sağlar.Probiyotikler Bağışıklık Sistemini Güçlendirir mi?Bağırsaklarımız muazzam miktarda bakteri barındırıyor. Bazıları sağlıklı, bazıları değil ve probiyotikler sağlıklı ve sağlıksız bakteriler arasında daha iyi bir denge kurulmasına yardımcı oluyor. Sağlıklı bir bağışıklık sistemi için çocukların beslenmesine probiyotik eklemek de çok önemlidir.Uzmanlar yoğurdun probiyotik içermesinin yanı sıra; kefir, lahana turşusu gibi fermente gıdaların da probiyotik açısından iyi bir kaynak olduğunu belirtiyor. Ayrıca elma sirkesi de probiyotikleri diyete dahil etmenin de iyi bir yoludur.Bağışıklık Sistemini Güçlendirmek İçin Uyku Önemli mi?Vücudumuzu tazelemek ve yeniden şarj etmek için hepimizin uykuya ihtiyacı vardır ve buna çocuklar da dahildir. Bir çocuğun ihtiyaç duyduğu uyku miktarı yaşa göre değişir. Tavsiye edilen uyku süreleri bebekler için günde 12 ila 16 saat, gençler için 8 ila 10 saattir. Ayrıca bu süreler çocuktan çocuğa değişebilir, bazı çocukların diğerlerinden daha fazla uykuya ihtiyacı vardır. Yeterli uyku süresi için ekran maruziyetini sınırlandırarak sağlıklı uykuyu teşvik edebilirsiniz. Sağlıklı bir uyku düzeni için önerilen elektronik cihazların yatmadan 1-2 saat önce kapatılması ve tercihen gece yatak odasında bulundurulmamasıdır. Ayrıca düzenli bir uyku programına sadık kalmak sağlıklı uyku için önemlidir.Sağlıklı Bir Bağışıklık Sistemi İçin Egzersiz Yapılmalı mıdır?Egzersiz bizi sağlıklı tutar ve hastalanma olasılığımızı azaltır. Bağışıklık sisteminin güçlenmesi için çocukların fiziksel olarak aktif olması çok önemlidir. Çocuklar günde bir saat fiziksel olarak aktif olmalılar. "Aktif" olmak mutlaka spor yapmak veya spor salonuna gitmek anlamına gelmez, oyun parkında oynamak ya da yürüyüşe çıkmak da fiziksel olarak aktif olmak anlamına gelir.Egzersizin fazlası bağışıklık sistemi için daha iyi değildir. Ciddi sporcu olan ve günde birkaç saat egzersiz yapan bir çocuğunuz varsa, egzersizin uykuyu kaçıran veya tükenmişliğe neden olan bir şey olmadığından emin olun. Bu durumlar bağışıklık sistemiyle ilgili sorunlara neden olabilir.Stres Bağışıklık Sistemini Nasıl Etkiler?Stresin yönetilmesi sağlıklı bir bağışıklık sistemi için çok önemlidir. Stres bağışıklık sistemini zayıflatır ve çocukları enfeksiyonlara daha yatkın hale getirir. Çocukların oyun oynamak için boş zamanları olduğundan ve onları mutlu eden etkinliklere ve insanlara erişebildiklerinden emin olun. Aile olarak birlikte zaman geçirin ve çocuklarınızın kendilerini endişelendirebilecek herhangi bir konu hakkında konuşmaları için fırsatlar yaratın. Çocuğunuzun ruh hali veya duygusal sağlığıyla ilgili endişeleriniz varsa doktorunuzla konuşun.Aşılanma Bağışıklık Sistemi İçin Önemli midir?Aşılar bizi ve diğer insanları birçok hastalıktan korur. Çocuğunuzun sağlıklı bir bağışıklık sistemine sahip olması ve hastalıklardan korunması için çocukluk çağı aşılarının tam olduğundan emin olun. Çocuğunuzun aşı takvimi tam olsa da dönemsel olarak bazı aşıların yapılması gerekebilir, örneğin; grip aşısının 6 aylık veya daha büyük tüm çocuklara yıllık olarak yapılması önerilir. Aşılarla ilgili bir endişeniz varsa doktorunuzdan bu konuda ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.Bağışıklık Sistemini Güçlendirmek İçin Başka Neler Yapılabilir? Çocuğunuzun bağışıklık sisteminin güçlü olması ve hastalıklardan korunması için ailedeki herkes sağlıklı kalmaya yardımcı olacak basit önlemler alabilir. Mesela; ellerinizi düzenli olarak yıkayabilirsiniz, öksürüğünüzü ve hapşırığınızı dirseğinizle kapatabilirsiniz, hasta insanlardan mümkün olduğunca uzak durabilirsiniz, özellikle kalabalık kapalı alanlarda maske kullanabilirsiniz.Çocuğunuzun ve kendinizin de gün içinde ortaya çıkabilecek tıbbi ihtiyaçlarınız konusunda sizi Elra’nın sunduğu online doktor muayenesi, online diyetisyen ve online psikolog desteği hizmetlerini keşfetmek için elrasaglik.com web sitemize ve tüm elrasaglik sosyal medya hesaplarımızdaki paylaşımları incelemeye çağırıyoruz.Çevrimiçi sağlık hizmetlerinin gün içinde her an sizi ve çocuğunuzu nasıl koruduğunu öğrenmek istiyorsanız, bizimle iletişime geçmelisiniz!#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Uzm. Dr. İrem Cantürk Kaynak:https://www.health.harvard.edu/blog/boosting-your-childs-immune-system-202110122614
Devamını Oku
Faydalı Bilgiler
Elektrolit Dengesizliği Nedir, Belirtileri ve Tedavisi Nelerdir?
Elektrolitler, idrar veya kan gibi sıvılarda çözündüğünde küçük bir elektrik yükü oluşturan temel minerallerdir. Örnek olarak sodyum, kalsiyum, potasyum ve magnezyum verilebilir. Vücudunuz elektrolit üretir ve bunları yiyeceklerden, içeceklerden ve takviyelerden de alabilirsiniz. Elektrolitler hakkında pek bir şey duymamış olabilirsiniz, ancak bu mineraller vücudun birçok işlevinde hayati roller oynar. Elektrolitlere dayanan süreçlerden bazıları şunlardır:·       Besinlerin hücrelere taşınması·       Sinir sinyali aktarımının kolaylaştırılması·       Beyin ve kalp fonksiyonlarının korunması·       Su seviyelerinin dengelenmesi·       Atık ürünlerin uzaklaştırılması·       Kasların gevşemesine ve kasılmasına izin vermekElektrolitleriniz dengede olduğunda, bu işlevler normal şekilde gerçekleşir. Bir dengesizlik oluşmadığı sürece olağandışı bir şey fark etmezsiniz (1). Tüm bu elektrolitler insan vücudunun sağlıklı ve dengeli çalışmasını sağlamak için birçok dokuda ve organda metabolik faaliyetlere katılırlar. Vücuttaki sıvı dengesinin sağlanmasına, kanın ph değerinin normal aralıkta kalmasına (arteriyel kanda 7.35-7.45), kasların çalışma mekaniğine, kemik gelişimine, sinirsel iletiminin sağlanmasına, kalbin çalışma fonksiyonunun sağlanmasına gibi vücutta birçok mekanizmada rol alırlar.Bu elektrolitlerden birinin azlığı veya fazlalığı sıvı elektrolit dengesizliğine yol açar. Bazı elektrolit bozuklukları ciddi sağlık problemlerine neden olabilir, hızlıca tespit edilip tedavisinin yapılması gerekir.Sıvı ve Elektrolit Dengesizliği Neden Olur?Sıvı elektrolit dengesizliği ya vücuda alınan sıvı ve elektrolitlerin azlığı ya da vücuttan atılırken veya geri emilirken ki süreçlerde yaşanan aksaklıklar sonucu olur.Vücutta aldığımız sıvıların vücuttan atılımını sağlayan en önemli organımız böbreklerdir. En sık böbrek hastalıklarında sıvı elektrolit dengesizliklerini görürüz.Böbrek hastalıkları dışında yaşa bağlı olarak da gelişen veya yaştan bağımsızı dolaşım sistemini etkileyen tüm hastalıklarda, (kalp hastalıkları, karaciğer hastalıkları, akciğer, mide-bağırsak hastalıkları gibi) hastalıklarda da sıvı elektrolit dengesizliği olur. Bunun dışında,- Travma, elektrik çarpması- İleri derecede yanıklar, kimyasal yanıklar- Beslenmenin sağlıksız ve düzensiz olduğu malnütrisyon durumlarında- Uzun süre sıcağa maruziyet sonrası veya sıcak çarpması sonrası veya yoğum tempolu egzersiz sonrası sıvı alımının yetersiz olduğu durumlar- Enfeksiyonlar, ateşli hastalıklar- Kemoterapi gibi kanser tedavileri- Vücuttan sıvı atılımını arttıran ilaç kullanımı- Uzun süren ve sıvı kaybına neden olan kusma ve/veya ishal ile giden hastalıklar sıvı elektrolit dengesizliğine neden olur.Sıvı ve Elektrolit Dengesizliğinde Belirtiler Nelerdir?Sıvı ve elektrolit dengesizliğinde belirtiler eksik olan elektrolite göre değişiklik gösterir.Vücut içerisinde birçok elektrolit birbirini etkileyen mekanizmalar üzerinden etkinlik gösterir. Örneğin; Kalsiyum ve fosfor elektrolitlerinin vücuttaki dengesini sağlamada d vitamini etkinliği vardır. İkisinden birinin dengesizliği diğerinin vücuttaki seviyesini de değiştirebilir. Yine kalsiyum emiliminin sağlanması için vücutta yeterli miktarda magnezyum olması gerekir.Sodyum eksikliğinde bulantı, kusma, tansiyon düzensizliği, kas güçsüzlüğü, yorgunluk ve halsizlik gibi şikayetler olur. Çok ciddi sodyum düşüklüğü ise bilinç bulanıklığı ve nöbet gibi ciddi sağlık problemlerine neden olur.Aşırı tuz tüketimi veya ciddi sıvı kaybı gibi durumlarda oluşan sodyum yüksekliğinde hastalarda susama isteği, baş ağrısı, huzursuzluk, kas zayıflığı ve yine ileri seviyelerde bilinç kaybına neden olur.Potasyum düşüklüğünde kabızlık, çarpıntı, yorgunluk, kas krampları ve karıncalanma olur.Potasyum yüksekliği ise kardiyak açıdan ciddi bir sağlık problemi oluşturur. Bulantı, kusma gibi şikayetlerin dışında ileri seviyede potasyum yüksekliği kalpte ritim bozuklukları, nefes darlığı kalp krizi gibi ölümcül seyreden bir klinik tablo oluşturabilir.Kalsiyum özellikle kas iskelet sistemimizin gelişmesinde ve sinirsel iletide önemli rol oynar. Kalsiyum eksikliğinde çocuklarda raşitizm yetişkinlerde osteoporoz dediğimiz rahatsızlığa yol açar. Hastalarda kas krampları, kemiklerde ve kaslarda ağrı, uyuşukluk ve karıncalanma, ciltte kuruluk ve dişlerde çürüme ve diş eti problemlerine neden olur. Kalsiyum yüksekliğinde ise baş ağrısı, kas güçsüzlüğü, yorgunluk ileri seviyelerde konsantrasyon problemleri, bilişsel fonksiyonlarda azalma gibi şikayetlere neden olur.Magnezyum eksikliğinde yorgunluk ve depresyon, bulantı, iştahsızlık, kas krampları ve kardiyak ritim bozuklukları görülebilir.Magnezyum fazlalığında tansiyon düzensizliği özellikle düşük tansiyon, bulantı ve kas krampları, nefes darlığı, ishal gibi şikayetlere neden olur.Fosfor eksikliğinde kemik yapısında zayıflama, kemiklerde yumuşama, kaslarda güçsüzlük, lökosit, eritrosit, trombosit gibi kan hücrelerinin fonksiyonlarında azalmaya neden olur. Fosfor fazlalığında ise kabızlık, bulantı, kusma gibi sindirim sistemi problemleri, ciltte kızarıklık ve döküntüler gibi şikayetlere neden olur.Sıvı Elektrolit Dengesizliğinde Tanı ve Tedavi:Hastalar kliniğe belirli bir şikayet üzerine başvuru yapar ve hastalardan alınan kan, idrar tahlilleri ile varsa elektrolit dengesizliği tespit edilir. Potasyum metabolizma bozukluğunda EKG ve kardiyak değerlendirme mutlaka yapılmalıdır. İleri seviye eksiklik veya fazlalık durumlarında doku organ hasarı olup olmadığının tespiti için radyolojik görüntüleme yöntemleri de tanıda kullanılabilinir.Bu elektrolitler vücutta kendiliğinden üretilmediği için mutlaka dışardan beslenme yoluyla alınmalıdır. Sağlıklı ve dengeli beslenme programlarının yapılması, günlük yeterli miktarda sıvı alımının sağlanması sıvı ve elektrolit dengesinin sağlanması açısından yapılacak ilk şeylerdir.Elektrolit bozukluklarında özellikle eksiklik gibi durumlarda ilaç desteği sağlanır ve elektrolit dengesizliğinin neden olduğu şikayetlere yönelik de semptomatik tedavi verilir.İleri seviye elektrolit dengesizliğinde ileri tetkik ve tedavinin yapılması amacıyla hastaneye yatış yapılarak hasta takibi yapılır.Beslenme Önerileri:Kalsiyum içeriği zengin olan besinler:-Süt ve ürünleri, pekmez, susam, fındık-fıstık vs yağlı tohumlar, yeşil yapraklı sebzeler, kurutulmuş meyvelerFosfor içeriği zengin olan besinler:Et, tavuk, balık, yumurta, kurubaklagiller, yağlı tohumlar, süt ve türevleri,Tahıl ve kuru baklagil tanelerinin çoğunlukla dış kısımlarındaki fosfor fitik asitle bileşik olarak bulunur.Sodyum içeriği zengin olan besinler:Tuz, kabartma tozu, tütsülenmiş ürünler, işlenmiş etler, yemek sodası, kahve, yeşil sebzeler-dereotu, kurubaklagiller, fındık-fıstık vb. meyve suları, patatesMagnezyum içeriği zengin besinler,Yağlı tohumlar, kurubaklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, kepeği ayrılmamış tahıllarPotasyum içeriği zengin besinler:Ispanak ve maydanoz gibi yeşil yapraklı sebzeler, kurubaklagiller, kuruyemişler, meyvelerden ise muz avokado potasyum içeriği zengin olan besinlerdir.Sıvı elektrolit dengesizliği çekenlerin bu rahatsızlıktan kurtulmak için en büyük şansı, doktor ve diyetisyenlerinin gün içinde her an yanlarında olmasıdır. Elra aplikasyonunu kameralı akıllı cihazınıza indirin sağlık, kilo ve mental endişelerinize veda edin. Daha sağlıklı yaşamak, doktora ihtiyaç duyduğunuz her anda, hemen ulaşmak herkesin hakkıdır. İşte siz bunu hak ediyorsunuz!Elra uygulamasını akıllı telefonunuza indirmeli, ya da elrasaglik internet sitesi üzerinden sisteme kayıt olmalısınız. Tek tıkla ihtiyacınız olan doktora ulaşacak, randevu saatini beklemekten kurtulacaksınız.#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Dr. Hasan Ali Baş Kaynak:https://www.renalclinicofhouston.com/blog/how-do-tell-if-you-have-an-electrolyte-imbalance
Devamını Oku
Genetik Hastalıkları
Bebeklerde Genetik Tarama Testleri
Bebeklerde genetik tarama testlerinin temel amacı, doğum öncesi ve doğum sonrası dönemde bazı genetik hastalıkların erken teşhis edilmesi sayesinde uygun tedavi ve önlemlerin alınmasını sağlamaktır.Yenidoğan taraması, bilinen bir dizi genetik hastalığı tespit etmek için yeni doğan bebeklere uygulanan bir dizi laboratuvar testidir. Tipik olarak, bu test, bebek iki veya üç günlükken topuktan alınan bir kan örneği üzerinde yapılır (1).Bebeklerde genetik tarama testleri1-Prenatal testler (doğum öncesi)2-Postnatal (doğum sonrası) olmak üzere 2 ana başlıkta incelenebilir.Prenatal Testler (Doğum Öncesi) Genetik Testler Ne İçin Yapılır?Prenatal (doğum öncesi) genetik testler, anne karnındaki bebekte olası genetik sorunları veya genetik anomalileri tespit ederek, hem bebek, hem de aile için en doğru kararın erken aşamada fark edilmesini ve buna göre tıbbi müdahale imkanı sağlamayı amaçlar. Aileye genetik danışmanlık verilerek tedavi seçenekleri değerlendirilir.Prenatal genetik testlerin yapılmasının başlıca nedenleri şunlardır:Genetik hastalıkların tanısıKromozomal anomalileri tespit etmekNöral tüp defektlerini tespit etmekCinsiyet kromozomu anomalilerini belirlemekDoğumsal anomalilerin belirlenmesiAilede genetik hastalık öyküsüİleri yaş gebeliklerinde risk değerlendirmesiİnfertilite ve tüp bebek (IVF) tedavisi sonrası gebeliklerYüksek riskli gebeliklerin yönetimiGenetik hastalık taşıyıcılık durumunun belirlenmesiDoğum sonrası tedavi ve müdahale planlanmasıGebeliğin devamına veya sonlandırılmasına karar vermekBazı etnik gruplarda görülen spesifik genetik bozukluklar için taramaPrenatal (Doğum Öncesi) Genetik Testler Nelerdir?İkili Test (Birinci Trimester Tarama Testi)Hamileliğin 11-14. haftalarında yapılır, anne kanındaki gebelikle ilişkili plazma protein-A (PAPP-A) ve serbest beta-hCG (insan koryonik gonadotropin) düzeylerini gösterir, ultrason ile de bebeğin ense kalınlığının ölçülerek (nuchal translucency), bebekte Down sendromu, Trizomi 13 ve Trizomi 18 gibi kromozomal hastalık riski belirlenir.Üçlü TestGenellikle hamileliğin 16-18. haftalarında yapılır, anne kanında bulunan alfa-fetoprotein (AFP), total beta-human koryonik gonadotropin (hCG) ve unkonjuge estriol (uE3) değerlerinin ölçülmesi esasına dayanır. Ölçülen değerlerin anne yaşı, kan örneğinin alındığı gebelik haftası ile birlikte değerlendirilmesi önemlidir. Anormal test sonuçları Down sendromu, Trizomi 13 ve Trizomi 18 gibi kromozom anomalileri ve nöral tüp defektleri (NTD) varlığı ile ilişkilendirilir. Dörtlü TestHamileliğin 15-22. haftalarında yapılır, bu taramada anne kanında beta-hCG, alfa-feto protein (AFP), estriol (E3) ve inhibin-A değerlerine bakılır. Bebekte Down sendromu, nöral tüp defekti, trizomi 18 ve spina bifida açısından riski belirler.Amniyosentezİkili, üçlü veya dörtlü tarama testi sonuçlarında kromozomal bozukluk riskinin görülmesi durumunda hamileliğin 16-20. haftalarında yapılır. Rahimden ince bir iğne ile girilerek alınan amniyon sıvısında bulunan, bebeğin hücreleri incelenir. Down sendromu, Kistik Fibrozis, Turner sendromu, Orak hücreli anemi, Kas distrofisi gibi genetik hastalıkları, Spina Bifida gibi nöral tüp defektlerini ve doğuştan gelen bazı Tay-Sachs hastalığı gibi metabolik bozuklukları tespit etmek ve kesin tanı koymak için yapılır. İnvazif bir işlemdir ve % 0,1-0,5 oranında düşük riski bulunur.Koryon Villus Örneklemesi (CVS)Hamileliğin 9-14. haftalarında yapılır. Plasentadan alınan doku örneğinde kromozom anomalileri ve genetik bozukluklar teşhis edilir. Testin gerekliliğine ikili, üçlü ve dörtlü tarama testlerinin sonuçlarına göre karar verilir. Bu işlem de amniyosentez gibi invazif bir işlemdir ve % 0,5 oranında düşük riski bulunur. Avantajı daha erken uygulanabilmesidir.Noninvaziv Prenatal Test (NIPT)Hamileliğin 10. haftasında itibaren yapılır. Anne kanından bebeğin DNA’sına bakılır. Kromozomal hastalık riskini yüksek doğrulukla belirler. Riskli bir işlem değildir. Uygulaması kolay ve hızlı bir testtir. Düşük ya da enfeksiyon gibi riskleri yoktur. Eğer ailede genetik bir hastalık geçmişi varsa, bu tarama testleri daha erken ve daha kapsamlı yapılabilir. Genetik hastalığın gelecek nesillere aktarılmasını önlemesi açısından önemli bir testtir.Preimplantasyon Genetik Tanı Tüp bebek (IVF) tedavisi sırasında oluşturulan embriyolardan alınan hücrelerde, kromozomal bozuklukların veya genetik hastalıkların varlığını göstermek amacıyla embriyonun rahme yerleştirilmesinden önce yapılan bir testtir.İleri anne yaşı 38 yaş üstü kadınlaraAilede genetik hastalık öyküsü bulunan çiftlereTekrarlayan düşükleri olan kadınlaraTekrarlayan başarısız tüp bebek denemeleri olan çiftlereBilinen translokasyon) taşıyıcılığı olan ebeveynlereKronik genetik hastalığı olan çiftlereSpermiogram (sperm sayısı ve kaltesi) veya Yumurtalık Problemleri Olan çiftlere PGT önerilir.Detaylı UltrasonografiHamileliğin özellikle 18-22. haftalarında yapılan detaylı ultrasonografi ile bebeğin fiziksel gelişimi, kalp, beyin, böbrekler gibi organların durumu, yapısal anomali olup olmadığı ve plasentanın durumu değerlendirilir, bebeğin cinsiyeti belirlenebilir. Güvenli ve risksiz bir işlemdir.Postnatal (Doğum Sonrası) Genetik Testler Nelerdir?Yeni Doğan Tarama Testi (Topuk Kanı Testi)Doğumdan sonraki 48-72 saat içerisinde bebeğin topuğundan alınan kandan, çeşitli metabolik ve genetik hastalıkların (örneğin, fenilketonüri, kistik fibrozis, hipotiroidi, biyotinidaz eksikliği, orak hücre anemisi gibi) tespiti yapılır. Test sonuçları pozitif çıkarsa, kesin tanı koymak için ek testler yapılması gerekebilir. Bu testler erken dönemde tanı alan bebeklerde hastalığın erken dönemde tedavisi, bebeğin sağlıklı bir hayat sürmesi için büyük önem taşır.Yeni Doğan İşitme Tarama TestiDoğumdan sonraki 24-48 saat içinde yapılır. Doğumsal işitme kaybının erken dönemde tespiti ile bebeğin dil ve konuşma gelişiminin olumsuz etkilenmesi önlenir. Yapılan testler;1-Otoakustik Emisyonlar (OAE) Testi: Bebeğin kulağı içine yerleştirilen bir prob aracılığıyla yapılır.2-Beyin Sapı İşitme Yanıtı (ABR) Testi: Bebeğin başına yerleştirilen elektrotlar aracılığıyla yapılır. OAE testinin şüpheli olduğu durumlarda veya detaylı bilgi gerektiğinde başvurulan bir testtir.Yeni Doğan Metabolik Tarama TestleriMetabolizma ile ilgili sorunların erken teşhisi ve yönetiminde başvurulan testlerdir. Yenidoğanın metabolik hastalık semptomları göstermesi durumunda topuk kanından veya periferik kandan yapılan testlerdir. Bu test ile fenilketonüri, kistik fibrozis, hipotiroidi, biyotinidaz eksikliği, orak hücre anemisi, galaktozemi, metilmalonik asidemi, amino asit ve organik asit metabolizması bozuklukları saptanır.Bu hastalıkların erken dönemde teşhisi ve tedavisi bebeğin sağlıklı gelişimi için önemlidir.Kromozom analiziYenidoğan döneminde, genetik kromozomal hastalık şüphesi varlığında bebekten alınan periferik kan örneğinde kromozomların incelenmesi, kromozomal hastalıkların teşhisini sağlar. Bu test özellikle doğumsal anomalili veya gelişim geriliği gözlenen bebeklerde önerilir. Down sendromu, Turner sendromu gibi kromozom hastalıkların teşhisinde kullanılır.Moleküler genetik testlerBelirli bir genetik hastalık varlığı veya şüphesinde, belirli genlerdeki mutasyonları tespit etmek amacıyla yapılan moleküler spesifik testlerdir. Kistik fibrozis veya spinal müsküler atrofi (SMA) gibi hastalıklarda genetik tanı koymak için başvurulur. Hastalığın sonraki gebeliklerde ortaya çıkmasını önlemeyi hedefleyen testlerdir.Bu testler, bebeklerin sağlığını korumak ve olası sağlık sorunlarını erken dönemde tespit etmek açısından oldukça önemlidir. Test sonuçları, doktorların bebekler için en uygun tedavi ve bakım planlarını oluşturmasına yardımcı olur.Postnatal (Doğum Sonrası) Genetik Testler Ne İçin Yapılır?Postnatal genetik testlerin temel amacı, doğumdan sonraki dönemde gelişim sürecinde problemler olan bebekleri izlemek ve olası genetik sorunları erken dönemde belirlemektir.Kromozomal veya moleküler düzeyde genetik hastalık öyküsü olan bebeklerde, postnatal genetik testler;-hastalığın erken tanı ve tedavisi-gelişim geriliğinin değerlendirilmesi-hastalığın sonraki gebeliklerde önlenmesi-diğer aile üyelerinde riskin belirlenmesi amacıyla yapılır.Postnatal genetik testler, bebeklerin sağlıklı gelişimini desteklemek ve olası genetik sorunları erken dönemde tespit etmek açısından kritik bir rol oynar. Erken tanı, uygun tedavi ve destek tedavilerinin başlatılmasına olanak tanır, bu da bebeğin sağlıklı yaşam sürme şansını artırır.Genetik Hastalık Tanısı Konan Bebeklerde Ailenin İzleyeceği Yol Nasıl Olmalıdır?Genetik hastalık tespit edilen bebekler, genetik danışma almaları için genetik uzmanına yönlendirilmelidir. Genetik danışma; aileyi genetik hastalık hakkında ayrıntılı bilgilendirmek, ailenin diğer üyelerinde hastalık riskini belirlemek, aileyi destek gruplarına yönlendirmek, tedavi seçenekleri ve rehabilitasyon olanakları sağlamak, bebeğin bireysel ihtiyaçlarına uygun tedavi ve bakım planları oluşturmak, uzun vadeli sağlık yönetimi ve bebeğin özel ihtiyaçları ve eğitim olanakları konusunda aileye yol gösterici olması bakımından çok önemlidir.Hastalık süreci gerek tıbbi gerekse mental bakımdan desteğe ihtiyaç duyar. online sağlık uygulaması Elra'nın mekandan bağımsız online doktor desteği ile randevu gününü beklemiyor, muayene ücreti olarak sadece 290 TL ödeyerek gereksiz sağlık harcamalarından da kurtuluyorsunuz. bu süreçte Elra’nın mekandan bağımsız doktor muayenesi hizmetinden faydalanabilirsiniz. Elra’yı indirin ve online sağlık çözümleriyle tanışın! Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Doktorunuz, telefonun ucunda randevu için sizi bekleyecek!#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Elra Online Sağlık Hizmetleri Kaynak:https://www.genome.gov/genetics-glossary/Newborn-Genetic-Screening
Devamını Oku
Anne ve Çocuk Sağlığı
Okul Dönemindeki Çocukların Sağlığında Önemli Noktalar
Okullar koruyucu sağlık hizmetlerinin sunumunda stratejik platformlardır ve bu hizmetler temel sağlık hizmetlerinin genişletilmiş bir kolu olarak düşünülebilir. Bu nedenle okullar nüfusun büyük bir kısmına ulaşmanın verimli ve etkili bir yolunu sağlar.Okul sağlık hizmeti, 'okul çocuklarında sağlık ve sosyal sorunların erken teşhisi ve ardından tedavi ve gözetimiyle ilgilenen bir hizmet' veya 'okuldan eve, toplum sağlık hizmeti sağlayıcısına ve tekrar okula kadar bakımın sürekliliğini sağlayan koordineli bir sistem' olarak tanımlanmaktadır (1).Okul Sağlığı Nedir?Toplumda okul çağındaki bütün çocukların bedensel, ruhsal ve sosyal yönden mümkün olan en iyi haline kavuşmalarını sağlamak ve sürdürmek böylece çocukların ve dolayısıyla toplumun sağlık düzeyini yükseltmek amacıyla öğrencilerin ve okul personelinin sağlığının değerlendirilmesi, geliştirilmesi ve sağlıklı okul yaşamının sağlanması ve sürdürülmesi, öğrenciye ve dolayısıyla topluma sağlık eğitimi verilebilmesi için yapılan çalışmaların tümüne okul sağlığı hizmetleri denir.Okul sağlığı, çocukların sağlıklı olarak gelişip kendi toplumlarında etkili bireyler haline gelmelerine zemin hazırlamaktadır. Okul sağlığını; okula giden çocukların sağlıklı olması için neyin gerekli olduğu şeklinde düşünebiliriz. UNESCO’ya göre okul sağlığının dört temel dayanağı bulunmaktadır, bunlar:1.      Okul ortamı: Güvenli, tehlikelerden arındırılmış bir altyapıya sahip ortamlar.2.      Politikalar: Çocukları güvende tutan ve her çocuğun sağlığına yönelik taahhüt veren ulusal, uluslararası politikalar ve okul politikaları.3.      Hizmetler: Öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun ve yeterli düzeyde; okullar aracılığıyla sunulan rutin sağlık hizmetleri. Bu hizmetler ortama göre değişir. Örneğin; sağlıklı okul yemekleri, böcek ilaçlamaları, rutin aşılamalar, rutin görme ve diş taramaları bu kapsamdadır.4.      Eğitim: Öğrencilere kendi sağlıkları üzerinde sorumluluk almalarını sağlayacak yaşlarına uygun bilgiler sağlamak.Okul sağlığına yapılan yatırımlar bir ülkenin eğitim ve sağlık sektörleri için, daha da önemlisi çocuklar ve ergenler için stratejik bir kazançtır.Sağlık hizmetlerinin okullarda sunulması, yetersiz hizmet alan nüfuslar da dahil olmak üzere çocukların sağlık hizmetlerine erişimini iyileştirmede önemli bir stratejidir. Ayrıca sağlık ve sağlıklı yaşamın okul kültürüne ve ortamına dahil edilmesi, eğitimsel başarı açığının kapatılmasına yardımcı olacak ve günümüz öğrencilerini sağlıklı ve üretken yaşamlara giden bir yola koyacaktır.Güçlü Okul Sağlığı Programlarının Faydaları Nelerdir?Sağlıklı çocuklar daha iyi öğrenirler. Örneğin, okul çağındaki çocuklar ve ergenler arasında yaygın görülen bazı hastalıklar dikkat süresini ve öğrenmeyi olumsuz yönde etkileyebilir. Bir örnek vermek gerekirse, yapılan araştırmalara göre tedavi edilmemiş solucan enfeksiyonu olan çocuklarda ortalama IQ kaybının çocuk başına 3,75 IQ puanı olduğu belirtilmektedir. Ayrıca tedavi edilmeyen anemi nedeniyle kaybedilen ortalama IQ puanı daha da yüksektir. İyi haber şu ki, bu durumların çoğu kolaylıkla düzeltilebilir.Küresel olarak ilkokul çağındaki çocukların %90'ından fazlası ve ortaokul çağındaki çocukların %80'inden fazlası okula kayıtlıdır. Erken çocukluktan itibaren okul ortamına kadar sağlıklı davranışların teşvik edilmesi yalnızca çocukların kendilerine değil aynı zamanda ailelerine, akranlarına ve daha geniş topluluklara da fayda sağlayacaktır.Okul Sağlığı Hizmetlerinin Önemli Noktaları Nelerdir?“Okul sağlık hizmetleri” kavramının henüz evrensel olarak kabul edilmiş bir tanımı olmamasına rağmen, bunun için kabul edilen genel tanımlama “okuldan eve, evden de topluma kadar bakımın sürekliliğini sağlayan koordineli bir sistem” şeklindedir. Okul sağlığı hizmetlerinin hedefleri ve program öğeleri ülke, toplum ve okul bölgesine göre değişir. Bu farklılıklara sebep olan faktörlerden bazıları şunlardır: öğrenci ihtiyaçları, sağlık hizmetleri için toplumsal kaynaklar, mevcut fonlar, okul sağlık hizmetleri sağlayıcıları için yönlendirmeler ve okul yöneticilerinin sağlık hizmetlerine ilişkin görüşleri.Okul Sağlığı Hizmetlerine İhtiyaç Var mı?Okullar çok sayıda öğrenci ve personeli bir araya getirdiği için, herhangi bir işyerinde olduğu gibi, ilk yardım, tıbbi acil durumlar ve bulaşıcı hastalıklar gibi sorunlarla başa çıkabilecek bir sistemin mevcut olması gereklidir. Ayrıca okullarda astım, diyabet, epilepsi gibi kronik sağlık sorunları olan öğrencilere de eğitim alabilmeleri için hizmet sunulması gerekmektedir. Okul sağlığı çalışmalarında sağlık personeli, öğretmen ve velilerin işbirliği mutlaka sağlanmalıdır.Görme ve işitme taramaları ve aşılar gibi hizmetler de okul sağlığı hizmetlerinde önemli bir tutmaktadır. Okullar çocukların zamanlarının önemli bir bölümünü geçirdikleri yer olduğundan, halk sağlığının korunması için mantıksal bir başlangıç olarak görülmektedir. Bununla birlikte, yalnızca yüksek risk altındaki çocuklara yönelik önleyici hizmetleri hedefleyen, toplum temelli yaklaşım ile seçici yüksek risk yaklaşımının göreceli yararları ve dezavantajları hakkında bazı tartışmalar vardır.Nüfusa dayalı yaklaşımın genel nüfus üzerinde büyük bir potansiyel etki üretme avantajı vardır, bunun dezavantajı ise faydaların genellikle birey için çok küçük olmasıdır. Duruma bağlı olarak; toplum temelli ya da kişi temelli yaklaşım uygulanabilir. Örneğin, kolesterol yüksekliği tarama programı için, çocuklara yönelik beslenme kurallarının uygulanması için toplum temelli bir yaklaşımın yanı sıra yalnızca aile geçmişine dayalı olarak risk altında olduğu düşünülen yüksek riskli çocukları hedef alan kan lipid taramasına yönelik bir yaklaşım önerilmektedir.Okul Sağlığı Hizmetleri Nelerdir?Okul sağlığı hizmetlerinin kapsamı iller arasında farklılık gösterse de ülke genelinde pek çok ortak nokta bulunmaktadır. Ülke genelinde Sağlık Bakanlığı okul taramaları düzenlenmesini sağlar, öğrencilerin aşılanma durumunu takip eder.Okul sağlığı hizmetleri resmi olarak planlanmalı ve hizmetlerin kalitesi, toplum halk sağlığı ve birinci basamak sağlık sistemlerinin ayrılmaz bir parçası olarak sürekli izlenmelidir. Okul bünyesinde fiilen sunulan hizmetlerin kapsamı, toplumun özelliklerine ve ihtiyaçlarına göre yerel olarak belirlenmelidir. Öğrencilerin önemli bir bölümünün ihtiyaç duyduğu ruh sağlığı ve beslenme ile ilgili özel planlamalar yapılmalıdır. Araştırmalar, birçok öğrencinin akademik olarak başarılı olmasını sağlamak için ruh sağlığı ve psikolojik hizmetlerin gerekli olduğunu göstermektedir. Ayrıca okullardaki yiyeceklerin sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmek için bir öğrenme alanı olarak hizmet etmesi gerektiğine inanılmaktadır.Sağlıklı öğrenciler daha iyi öğrenen ve daha başarılı olanlardır. Ancak çoğu okul; öğrenci sağlığını destekleyen koşulları (okul içi sağlık hizmetlerine erişim, temiz ve güvenli bir okul binası, besleyici gıda ve fiziksel aktiviteler için zaman ve uygun alan gibi koşullar) sunamamaktadır.Aile evinden sonra çocukların sağlığından ve gelişiminden sorumlu kurumların başında okullar gelmektedir. Bu nedenle okul; sağlıklı yaşamın sürdürülmesi ve hastalıkların önlenmesi açısından kritik bir ortamdır. Okul sağlığı hizmetleri toplumun genel sağlık hizmetlerinin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmelidir ve tüm okul çağı çocukları kapsamalıdır. İlköğretime başlayan çocuklar yılda bir kez genel muayeneden geçirilmeli ve sağlık kayıtları tutulmalıdır. Sağlık sorunu olduğu saptanan öğrencilerin sorunlarının çözümü sağlanmalıdır. Olağan tıbbi muayene sırasında çocuklar görme, işitme, büyüme gelişme takibi, ağız diş sağlığı ve duruş bozuklukları açısından değerlendirilmelidir. Ayrıca düzenli olarak yapılan tetkiklerle anemi takibi yapılmalıdır. Çocukluk çağı aşılamalarının Sağlık Bakanlığı aşı takvimine uygun olarak yapılıp yapılmadığı kontrol edilmelidir. Çocuklara sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırılmalıdır. Ev ve okul ortamındaki kazalardan korunma amaçlı eğitimler verilmelidir. Bulaşıcı hastalıklardan korunma amaçlı hijyen eğitimi verilmelidir.Periyodik fizik muayene sıklığı; ilköğretim öncesi dönemde yılda bir, daha sonra 6., 8. ve 10. yaşlarında ve sonrasında da 18 yaşa kadar her yıl olmalıdır. Sağlık sorunu olan çocuklar daha sık aralıklarla izlenmelidir.Okul çağındaki çocuğunuzun mental gelişimi, yeme içme alışkanlıkları ve beden sağlığı için Elra’nın mekandan bağımsız online doktor muayenesi hizmetinden faydalanabilirsiniz. Elra’yı indirin ve online sağlık çözümleriyle tanış! Doktorunuz, telefonun ucunda randevu için sizi bekleyecek!Bu posta arkadaşlarınızı etiketleyerek ve hatta bu postu kendi sayfanızda da paylaşarak, Elra’nın mekandan bağımsız doktor muayenesi hizmetinden tüm yakınlarınızın haberdar olmasını sağlayabilirsiniz.#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Uzm. Dr. İrem Cantürk Kaynak:https://distantreader.org/stacks/journals/jimdc/jimdc-78.pdf
Devamını Oku
Anne ve Çocuk Sağlığı
Altıncı Hastalık (Roseola) Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey
 Roseola genellikle hafif ve kendiliğinden iyileşen bir hastalık olduğundan, tanı genellikle yalnızca karakteristik öykü ve fizik muayeneye dayanır.Bazı laboratuvarlar HHV-6 enfeksiyonunu seroloji veya polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ile doğrulayabilir (1). Roseola Nedir? Anneden geçen antikorlar nedeniyle bebekler korunduğu için hastalık genellikle ilk 6 ayda görülmez. En çok 6 ila 24 aylık çocukları etkiler, ancak yetişkinlerde ve daha büyük çocuklarda da nadir de olsa görülebilir. Ortalama enfeksiyon yaşı 9 ay civarındadır.HHV-6’nın HHV-6A ve HHV-6B olmak üzere 2 varyantı vardır. HHV-6A nadiren roseola infantum ile ilişkilidir, genellikle immünyetmezlikli yetişkinlerde görülür. HHV-6B ise bebeklerde roseola nedenidir.Bu hastalığın en tipik belirtisi, ani ve yüksek bir ateştir. Ateş 40 dereceye kadar çıkabilir ve birkaç gün sürer, ardından hızla düşer ve ciltte döküntüler belirir. Genellikle döküntüler pembe renkte, küçük, kabarık lezyonlar olarak karşımıza çıkar. Bu döküntüler genellikle ağrısız ve kaşıntısızdır, karın bölgesinde başlar ve sonrasında yüz, kol ve bacaklara yayılabilir, birkaç gün içinde kaybolur. Roseolanın diğer belirtileri arasında lenf bezlerinin şişmesi, burun akıntısı, sinirlilik, iştah azalması, boğaz ağrısı, göz kapaklarında ödem ve bazen hafif ishal yer alır. Çocuklar bu süre zarfında oldukça huysuz olabilirler, ancak hastalığın genel seyri iyi huyludur ve genellikle ciddi komplikasyonlara neden olmaz. Roseola Nasıl Bulaşır? Roseola, enfekte kişiden sağlıklı bir kişiye tükürük yoluyla bulaşır. Ancak, tam olarak nasıl bulaştığı hâlâ tam anlamıyla anlaşılmamıştır. Uzmanlar, hastalığın solunum yolu salgıları yoluyla yayılabileceğini düşünmektedir. Virüsün kuluçka süresi, yani vücuda girdikten sonra belirtilerin ortaya çıkma süresi genellikle 9-10 gündür. Bu süre içinde enfekte olan çocuklar belirti göstermeyebilir, ancak yine de bulaşıcı olabilirler.Roseola geçiren bir çocuk, hastalığın döküntü aşamasında artık bulaşıcı değildir. Ateşin en yüksek olduğu dönem bulaşıcılık açısından daha riskli kabul edilir. Bu nedenle, yüksek ateşli bir çocukla temas halinde olan diğer çocukların da bu virüse yakalanma olasılığı vardır. Özellikle kreş gibi küçük çocukların çoğunlukta olduğu yerlerde bulaşma hızı ve sıklığı yüksektir. Çocuğun ateşi ve döküntüsü aynı anda varsa, çocuk kreşe/okula gitmemeli ve bir doktor tarafından değerlendirilmelidir.  Roseolanın Belirtileri Nelerdir? Roseolanın belirtileri genellikle yüksek ateşle başlar. Çocuğun vücut sıcaklığı 39°C ila 40°C arasında seyredebilir ve ateş, üç ila beş gün boyunca devam edebilir. Ateşin yanı sıra, çocuğun boynundaki lenf bezleri şişebilir, burun akıntısı ve bazen hafif ishal görülebilir. Çocuklar genellikle huzursuz olur ve daha fazla uyumak isteyebilir. Yüksek ateş, çocuklarda nöbetlere yol açabilir. Ateş düştükten sonra, vücutta pembe renkli, kabarık döküntüler belirir. Döküntüler genellikle boyun, karın ve sırtta başlar, bazen kollara ve bacaklara kadar yayılabilir. Bu döküntüler ağrıya neden olmaz, kaşıntı yapmaz ve genellikle birkaç gün içinde kendiliğinden kaybolur.Daha büyük çocuklar ve yetişkinler roseola geçirdiklerinde, genellikle birkaç gün süren yüksek ateş yaşarlar, ancak bu yaş grubunda döküntü daha nadir görülür. Yetişkinlerde belirtiler daha hafif olabilir ve genellikle hastalık kısa sürede atlatılır.  Ateşli Nöbetler Roseolada Yaygın Mıdır? Evet, roseola geçiren çocukların bir kısmında ateşe bağlı nöbetler görülebilir. Ateşli nöbetler (febril konvülziyon), özellikle 18 ay ile 3 yaş arasındaki çocuklarda yaygındır. Bu nöbetler, çocuğun ateşi hızla yükseldiğinde meydana gelir. Araştırmalara göre, roseola geçiren çocukların %10 ila %15’i ateşli nöbet yaşayabilir. Bu nöbetler genellikle kısa sürer ve nöbetten sonra çocuklarda uyku hali oluşabilir. Ateşe bağlı nöbetler genellikle zararsızdır ve uzun vadede herhangi bir beyin hasarına ya da kalıcı bir soruna yol açmaz. Ancak, çocuğunuz nöbet geçiriyorsa mutlaka bir doktora danışmanız önemlidir.  Ateşli Nöbetler Sırasında Ne Yapılmalıdır? Çocuğunuz nöbet geçiriyorsa, yapmanız gereken ilk şey sakin kalmak ve çocuğun güvenliğini sağlamaktır. Çocuğu yere yatırın ve başını sert zeminden korumak için bir yastık ya da havlu ile destekleyin. Çocuğun yan yatacak şekilde çevrilmesi, ağızdan gelen tükürüğün dışarı akmasına yardımcı olur. Nöbet sırasında çocuğun ağzına hiçbir şey koymamak önemlidir; dilini yutması mümkün değildir. Nöbet sonrasında çocuk genellikle yorgun ve uykulu olacaktır. Bu durumda çocuğun havayolu açık tutularak en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir.  Roseola Nasıl Tedavi Edilir? Roseola için spesifik bir tedavi ve aşı henüz yoktur. Hastalığın tedavisi genellikle semptomların hafifletilmesine yöneliktir. Viral bir hastalık olduğu için antibiyotik kullanımına gerek yoktur. Ateşi kontrol altına almak için asetaminofen (parasetamol) kullanılabilir. Aspirin, çocuklarda kesinlikle kullanılmamalıdır çünkü aspirin, Reye sendromu adı verilen ciddi bir duruma yol açabilir. Ateşi olan çocuklar rahat kıyafetler giymeli ve ortamın serin olmasına dikkat edilmelidir. Ilık suyla yapılan banyo, ateşi düşürmek için etkili bir yöntem olabilir. Ancak, çocuğun banyo sırasında titremesi durumunda suyun sıcaklığı arttırılmalıdır. Çocuğun sıvı alımının artırılması ve beslenmesine dikkat edilmesi de hastalığı daha hafif atlatması için önem taşır.Roseola döküntüleri genellikle tedavi gerektirmez. Ateş düştükten ve döküntüler ortaya çıktıktan sonra, çocuk kendini daha iyi hissetmeye başlar. Çocuğun ateşi düştükten 24 saat sonra günlük aktivitelerine dönmesi mümkündür. Örneğin, çocuğunuzun okul ya da kreşe geri dönmesinde bir sakınca yoktur.  Roseoladan Korunmak Mümkün mü? Roseoladan korunmak zordur çünkü enfekte olan bir çocuk, hastalığın belirtileri ortaya çıkmadan önce bulaşıcı hale gelir. Hastalığın bulaşmasını önlemek için spesifik bir aşı ya da tedavi yöntemi yoktur. Ancak, genel hijyen kurallarına dikkat etmek, enfekte çocuklardan uzak durmak ve bağışıklık sistemini güçlü tutmak, hastalığın yayılma riskini azaltabilir. Hasta bireyle temas sonrasında elleri yıkamak ve küçük yaşta el hijyeni alışkanlığı kazandırmak ve kişisel eşyaların ortak kullanımından kaçınmak gibi önlemler bulaşmayı engellemekte oldukça önemlidir. Roseola genellikle ciddi komplikasyonlar yaratmadığı için, sağlıklı bağışıklık sistemine sahip bireylerde hastalık hafif seyreder ve sonrasında bağışıklık gelişir.  Bağışıklık Sistemi Zayıf Olan Kişilerde Roseola Nasıl Seyreder? Bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde, özellikle organ nakli geçirenlerde veya AIDS hastalarında, roseola daha ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Bu gruptaki hastalar, virüsün yeniden aktif hale gelmesi nedeniyle uzun süreli enfeksiyonlar yaşayabilirler. Bu durumda antiviral tedavi gerekebilir. Bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerin hasta bireyle temas sonrası doktora erken başvurusu önem taşır. Bağışıklık sistemi sağlıklı olan kişilerde ise roseola genellikle hafif bir hastalık olarak seyreder ve sonrasında kalıcı bir bağışıklık gelişir.  Sonuç Olarak: Roseola Tehlikeli mi? Roseola, çocuklarda yaygın görülen ve genellikle hafif seyreden bir hastalıktır. Yüksek ateş ve döküntü ile karakterizedir ve genellikle birkaç gün içinde iyileşir. Ateşe bağlı nöbetler yaşansa da, bu nöbetler çoğunlukla zararsızdır. Çocuğunuzda roseola belirtileri gözlemliyorsanız, doktorunuzun önerileri doğrultusunda ateşi kontrol altına almak ve çocuğun rahatını sağlamak en önemli adımlar olacaktır. Ciddi bir komplikasyon gelişmedikçe, roseola kendiliğinden iyileşen bir hastalıktır ve çocuklar hastalık sonrasında bağışıklık kazanır. Bundan sonra beklemek yok, gereksiz masraf yok, çünkü Elra var! Çocuğunuz, randevu saatinini bekleyerek daha fazla zaman kaybetmesin. Doktorunuza hemen muayene olmak ya da psiko-destek ihtiyacı duyduğunuz her an görüntülü olarak psikoloğunuza danışmak için Elra’yı telefonunuza indirebilirsiniz. Detaylar için tekrar Elra’yı arayabilir, elrasaglik.com web adresimizi inceleyebilir ve bu mükemmel haberi arkadaşlarınıza iletmek için bu makaleyi, onları etiketleyerek kendi sayfanızda paylaşabilirsiniz.#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Elra Online Sağlık Hizmetleri Kaynak:https://dermnetnz.org/topics/roseola
Devamını Oku
Genetik Hastalıkları
SMA Hastalığı (Spinal Musküler Atrofi) Nedir?
SMA hastalığına, SMN1 genindeki mutasyon sonucu, motor nöronların sağlıklı işlevi için gerekli olan SMN (Survival Motor Neuron) proteininin eksikliği neden olur. Bu genin eksikliği ya da mutasyonu sonucu yeterli miktarda SMN proteini üretilemez.SMN proteini eksikliğinde, motor nöronlar zamanla işlevini kaybeder ve bu durum kasların zayıflamasına ve çalışamaz hale gelmesine neden olur. SMA hastalığı kas zayıflığı, hareket kaybı ve solunum zorlukları gibi ciddi semptomlarla kendini gösterir.Spinal Musküler Atrofi (SMA), sinirleri ve kasları etkileyen bir rahatsızlıktır. İlk olarak 1890'larda tanımlandığından bu yana hakkında çok şey keşfedilmiştir. Günümüzde SMA ile yaşamak, hastalığın tedavisindeki son gelişmeler sayesinde birkaç yıl öncesine göre çok farklı görünüyor (1).SMA (Spinal Musküler Atrofi) Hastalığı Ülkemizde Neden Sık Görülüyor?Spinal Musküler Atrofi hastalığı, genetik geçişli bir hastalıktır. Ülkemizde akraba evliliklerinin sıklığı hastalığın görülme ihtimalini arttırmaktadır. SMA hastalığı otozomal resesif (çekinik) bir genetik hastalık olduğundan, akraba evliliği yapan ve hastalığı taşıyan bireylerin evlenmesi sonucu anne ve babasından hastalıklı geni alan bebeklerde hastalık ortaya çıkmaktadır. Yine akraba evliliği sonucu taşıyıcı oranının sıklığı nedeniyle hastalık ülkemizde daha sık görülmektedir.SMA (Spinal Musküler Atrofi) Hastalığı Son Zamanlarda Neden Daha Çok Konuşulur Oldu?SMA hastalığı aslında geçmişte de şimdi ki kadar yaygındı, genetik bilimindeki hızlı gelişmeler ve yeni tedavi yöntemlerinin gelişmesi, sosyal medya ve farkındalık kampanyaları ile bu hastalık daha bilinir hale geldi. Daha önce tedavisi olmadığı düşünülen bu hastalıkta yeni tedavi yöntemlerinin ortaya çıkışı hasta ve ailelere umut ışığı olmuştur.SMA Hastalığının Belirtileri Nelerdir?Kas güçsüzlüğü ve hareketsizlikKaslarda gevşeklik (hipotonik bebekler), baş kontrolünü sağlayamamaDilde fasikülasyonlar (seğirmeler)Kaslarda atrofi (kas zayıflığı)Kurbağa pozisyonunda yatışKol ve bacaklarda hareket kabiliyetinde azalmaNefes almada güçlük gibi solunum problemleri (özellikle Tip 1 ve Tip2 SMA hastalarında)Beslenme ve yutma zorluklarıSkolyoz (sırt veya belde omurga eğriliği) gelişimiGelişim geriliğiSMA (Spinal Musküler Atrofi) Hastalığının Kaç Tipi Var? Tiplerin Özellikleri Nelerdir?SMA hastalığı, semptomların başladığı yaşa ve hastalığın şiddetine göre 4 tipe ayrılır:Tip 1 : Aynı zamanda Werdnig-Hoffmann Hastalığı olarak da bilinen hastalığın en şiddetli formudur ve genellikle yaşamın ilk 6 ayında yani bebeklik döneminde başlar. Bebeklerin başlarını tutamaması hastalık şüphesinin en kuvvetli bulgusudur. Kaslardaki güçsüzlük nedeniyle solunum problemleri başlar. Kaslardaki güçsüzlük simetriktir. En ciddi komplikasyon solunum güçlüğüdür ve genellikle bebekler solunum desteğine ihtiyaç duyarlar. Hipotoni yani kas tonusunun azalması sonucu gevşek bebek sendromu görülür. Gelişim geriliği, başlarını tutamama ve oturamama diğer önemli bulgulardır. Tedavi edilmezse genellikle birkaç yıl içinde kaybedilirler.Tip 2: Bebeklerin yaşamlarının 6 ila 18. ayları arasında ortaya çıkan orta derecede ciddi formudur. Bu yaşa kadar bebekler normal gelişim gösterirken, hastalık motor becerilerdeki geriliğin ortaya çıkışı ile fark edilir. Semptomlar daha hafiftir. Çocuklar oturabilirler, ancak yardımsız yürüyemezler. Kas zayıflığı özellikle bacaklarda daha belirgindir, üst vücut ve kollar daha az etkilenir. Solunum sorunları Tip 1’deki kadar ağır olmasa da zamanla solunum desteği gerektirebilir. Yaşam süresi daha uzundur. Sıkça görülen bir başka bulgu kasların zayıflığı nedeniyle ortaya çıkan skolyoz yani omurga eğriliğidir. Bundan başka tremor dediğimiz kaslarda titreklik ve reflekslerde azalma bu tipin diğer bulgularıdır.Tip 3 (Kugelberg-Welander Hastalığı): Daha hafif seyirli olup genellikle 18 aydan sonra, çocukluk veya ergenlik döneminde semptom göstermeye başlar. Hastalar yürüyebilirler, ancak zamanla kas zayıflığı gelişir. Bazı hastalar yetişkinliğe kadar semptom vermeyebilirler, çoğu zaman yürüyebilirler, ancak ilerleyen yaşlarda, kas zayıflığı arttıkça hareket kabiliyetleri azalır ve tekerlekli sandalyeye bağımlı hale gelebilirler. Bu hastalarda da daha hafif olmakla birlikte solunum sıkıntısı, omurga eğriliği (skolyoz) gelişebilir, zamanla motor fonksiyonların azalmasına bağlı yürüme ve merdiven çıkma zorlaşır, yürüme yardımı gerekebilir veya yürüme mümkün olmayabilir. Diğer SMA türlerine göre daha hafif seyreder, erken tedavi ve destekleyici bakıma bağlı olarak, yaşam kalitesi, önemli ölçüde iyileştirilebilir.Tip 4: Yetişkinlik döneminde genellikle 20'li yaşlardan sonra, çoğunlukla 30 yaş ve sonrasında ortaya çıkan en hafif ve en nadir formudur. Diğer SMA tiplerine göre kas zayıflığı daha hafif ve yavaş seyreder. Yaşam süreleri üzerinde ciddi bir etkisi yoktur. En belirgin semptom kas zayıflığıdır. Yine daha hafif olmakla birlikte solunum problemleri, motor becerilerde zorluk ve reflekslerde azalma diğer belirtilerdir. Yaşam süresi normaldir. Genellikle uzun ve sağlıklı bir hayat sürebilirler.SMA (Spinal Musküler Atrofi) Hastalığı Önlenebilir mi?SMA (Spinal Musküler Atrofi) hastalığı genetik bir hastalıktır, akraba evliliği yapan SMA hastalığı taşıyıcısı bireyler önlem almazlarsa SMA’lı bebek sahibi olma ihtimalleri maalesef ki yüksektir. Ülkemizde SMA taşıyıcılığı yüksek olduğundan akraba evliliği yapmamış çiftlerde dahi SMA’lı bebek sahibi olma riski nispeten yüksektir.SMA (Spinal Musküler Atrofi) Hastalığı Riskini Azaltmak İçin Neler Yapılabilir?Hastalıktan korunmanın en önemli unsurlarından birisi genetik taşıyıcılığın tespiti ve buna yönelik önlemler alınmasıdır.Doğacak çocukların SMA’lı olma riski, genetik danışmanlık, prenatal testler ve tüp bebek teknolojileri ile azaltılabilir. SMA’lı bebek riskini azaltabilecek bireysel ve toplumsal bazda alınabilecek bazı önlemler;-Genetik tarama testleri ve genetik danışmalık-Prenatal Testler (Doğum Öncesi Testler)-Preimplantasyon Genetik Tanı (PGT)-SMA Farkındalık programları ve Bilinçlendirme-Toplum Tabanlı Tarama Programları-Gebelik Öncesi Genetik Danışmanlık-SMA Farkındalığı ve Bilinçlendirme-Erken teşhis ve tedavidir.Kimler SMA hastalığı için Genetik Tarama Yaptırmalı?-Ailede SMA’lı hasta varsa veya çiftlerden birinde SMA taşıyıcılığı varsa mutlaka genetik tarama yapılmalıdır.-SMA’nın sık görüldüğü bölgelerde yaşayan bireyler de genetik taşıyıcılık açısından risk altında olabilirler.-Akraba evliliği yapacak veya yapmış olan çiftlerde SMA gibi otozomal resesif hastalıklar için risk daha yüksektir.-Tekrarlayan düşük ya da ölü doğum nedeniyle bebek kaybı yaşayan ailelerde genetik hastalık görülme riski daha yüksektir.-Etnik olarak risk altındaki bireylerde, örneğin Ashkenazi Yahudileri gibi bazı etnik kökenli bireylerde, bazı genetik hastalıkların görülme riski daha yüksektir.-Tüp Bebek Tedavisi (IVF) planlayan çiftler zaten zorlu bir süreç yaşadıklarından SMA taşıyıcılığı gibi yüksek risk taşıyan hastalıklar açısından genetik tarama yaptırması uygun çiftlerdir.Ailede SMA'lı Birey Varsa Taşıyıcı Olma İhtimalini Nasıl Öğrenebilirsiniz?Genetik tanı merkezinde yapılan genetik testler ile SMN1 genindeki mutasyonların varlığı saptanabilir.SMA taşıyıcısı olduğunu öğrenen bireyler nasıl bir yol izlemeli?Ailede SMA’lı birey varlığı taşıyıcılık riskini arttırır. Taşıyıcılık saptanması durumunda mutlaka genetik danışmanlık alınmalı, risk belirlenmeli ve ailedeki diğer bireyler de teste yönlendirilmelidir. Özellikle bebek planlayan ailelerde taşıyıcı bireyin eşinden de genetik test istenmelidir. Eşinde de mutasyon tespit edilen bireyler, Tüp bebek (IVF) ve preimplantasyon genetik tanı (PGT) yöntemleri ile sağlıklı bebeklere sahip olabilmektedirler.SMA hastalığının tedavisi var mı? SMA hastalığında uygulanan tedaviler hastalığın belirtilerini azaltmaya, hastaların yaşam kalitesini arttırmaya yönelik tedavilerdir.SMA hastalığında uygulanan ilaç tedavileriSMA hastalığında FDA (Amerika Gıda ve İlaç dairesi) tarafından 3 tane ilaç onaylanmıştır. 1-Spinraza (Nusinersen), onay tarihi : Aralık 20162-Zolgensma (Onasemnogene Abeparvovec-xioi), onay tarihi : Mayıs 20193-Evrysdi (Risdiplam), onay tarihi : Ağustos 2020SMA hastalığının tedavisinde kullanılan ilaçların etki mekanizması nedir?Bu tedaviler SMA hastalığında vücutta eksik olan SMN proteininin üretimini ve miktarını artırarak hastalığın ilerlemesini yavaşlatır ve yaşam kalitesini yükseltir.SMA hastalığının tedavisinde kullanılan ilaçlar hangi SMA tiplerinde etkilidir?1-Spinraza (Nusinersen) : Bebeklik çağından yetişkinliğe kadar kadar tüm SMA tipleri için uygundur.2-Zolgensma (Onasemnogene Abeparvovec-xioi) : Özellikle Tip 1 SMA hastalarında yani 2 yaşın altındaki bebeklerde kullanılmaktadır.3-Evrysdi (Risdiplam) :2 aylık bebeklerden yetişkinliğe kadar tüm SMA tipleri için uygundur.Bu tedaviler içinde özellikle Zolgensma (Onasemnogene Abeparvovec-xioi) tek seferlik bir gen tedavisi olarak SMA tip 1 hastaları için çığır açısı bir tedavi olarak öne çıkar.Her üç tedavi de SMA hastalığının genetik yapısını hedefleyen ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak semptomları hafifletmek ve iyileştirmek amacıyla geliştirilmiş tedavilerdir.SMA hastalığında ilaç tedavisi dışında başka tedavi seçenekleri var mıdır?SMA hastalığının tedavisinde ilaç tedavilerine ek olarak destekleyici tedavilerin önemi büyüktür. Destekleyici tedaviler, semptomların yönetilmesi ve hastalığın etkilerinin en aza indirilmesine katkı sağlar. Bu hastalara yönelik bakım ve destekleyici tedavi yöntemleri arasında; fizyoterapi, solunum ve beslenme desteği, ortopedik yardımlar ve psikolojik destek gibi tedavi yöntemleri yer alır.SMA gibi hastalıklara karşı önleyici sağlık çözümlerine başvurmak, ilk adım doktor desteğini en başta almak, bu hastalıklardan korunmanın en akıllıca yolu gibi görünüyor. Özellikle olduğunuz yerden sadece muayene ücreti olan 290 TL’yi ödeyerek bir doktora danışacak olmanız, size zaman kazandırıp, sizi gereksiz sağlık masraflarından da koruyacak. Sizi Elra’nın sunduğu online doktor muayenesi, online diyetisyen ve online psikolog desteği hizmetlerini keşfetmek için elrasaglik.com web sitemize ve tüm elrasaglik sosyal medya hesaplarımızdaki paylaşımları incelemeye çağırıyoruz.Çevrimiçi sağlık hizmetlerinin gün içinde her an sizi nasıl koruduğunu öğrenmek istiyorsanız, bizimle iletişime geçmelisiniz! #ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Elra Online Sağlık Hizmetleri Kaynak:https://www.smaaustralia.org.au/understanding-sma
Devamını Oku
Anne ve Çocuk Sağlığı
Çocuklarda İdrar Kaçırma Nedir?
Çoğunlukla fizyolojik ve emosyonel sebeplerden kaynaklı meydana gelir fakat bazı durumlarda mesane hastalıkları, üriner sistem enfeksiyonları gibi altta yatan hastalıklar araştırmalıdır.Gece idrar kaçırma ve gündüz idrar kaçırma problemlerinin altta yatan nedeni ve tedavisi farklı olabilmektedir. Çocuklarda İdrar Kaçırmanın Nedenleri Nelerdir?İdrar kaçırma nedenlerini araştırırken gece idrar kaçırma ve gündüz idrar kaçırma problemlerini ayrı değerlendirmek gerekir.Normal mesane fonksiyonu, omurilik, beyin sapı, orta beyin ve daha yüksek kortikal merkezlerde çeşitli yerlerde entegre olan otonomik ve somatik sinirler arasındaki karmaşık bir ilişkiye bağlıdır.Yaşamın ilk üç yılında mesane kapasitesi vücut yüzey alanına göre orantısız bir şekilde artar. Dört yaşına gelindiğinde çoğu çocuk günde beş ila altı kez idrar yapar.Mesane kontrolünün gelişim de yaş ilerledikçe gelişmeye başlar. Çocuk önce mesane dolumunun farkına varır, sonra mesane duvar kasının (detrusor) kasılmalarını gönüllü olarak bastırma yeteneği geliştirir ve son olarak sfinkter (idrar çıkışını sağlaya kas) ve detrusor işlevini koordine etmeyi öğrenir. Bu beceriler genellikle, en azından gündüzleri, yaklaşık dört yaşına kadar kazanılır. Gece mesane kontrolü, gündüz kontrolünden aylar veya yıllar sonra kazanılır ancak beş ila yedi yaşına kadar beklenmez.Gece idrar kaçırma nedenleri:- Genetik faktörler- Obstrüktif uyku apnesi olan uyurken solunum sıkıntısı çeken çocuklarda daha sık olur- Obezite veya fazla kilolu olma durumu- Zihinsel engellilik durumu- Otizm spektrumda olan çocuklarda daha sık olur- Dikkat eksikliği hiperaktivite sendromu tanılı veya o spektrumda olan çocuklarda daha sık olur- Aşırı aktif mesane varlığı- Uyku- uyanma bozukluğu olan çocuklarda daha sık olur- Psikojenik faktörlerPsikolojik anormalliklerin gece idrar kaçırmanın patogenezinde rol oynadığı varsayılmış olsa da,bu ilişki kanıtlanmamıştır. Algılanan uyum sorunları ve düşük öz saygı, idrar kaçırmanın çözülmesinden sonra iyileşme eğilimindedir ve bu da davranışsal anormalliklerin idrar kaçırmanın bir nedeni değil sonucu olduğunu düşündürmektedir. İdrar kaçırması çözülen çocuklarda başka davranışsal veya ruhsal sağlık semptomları gelişmez.Gündüz idrar kaçırma nedenleri:- Böbrek hastalıkları- Üriner sistem enfeksiyonları- Posterior üretral valf, ektopik üreter varlığı gibi hastalıklar- Mesane kapasitesinin küçük olması- Aşırı aktif mesanenin varlığı- Detrusor kasının aşırı aktivitesi- Kabızlık gibi karın içi basıncı arttıran mesane üzerinde baskı oluşturan durumlar- Mesanenin tam boşaltılmaması, yeteri sıklıkta tuvalete gitmeme- Psikojenik faktörlerGündüz idrar kaçırma şikayetine neden olan bazı yapısal anomaliler ve üriner sistem patolojileri klinikte gece idrar kaçırma nedeni olarak da karşımıza çıkabilir. Ürolojik ve nörolojik problemler gündüz idrar kaçırma şikayeti olan çocuklarda daha sık görülür.Çocuklarda İdrar Kaçırma Tanı Yöntemleri Nelerdir?İdrar kaçırma şikayeti ve işeme problemleri ile kliniğe gelen hastalarda öncelikle detaylı bir anamnez alındıktan sonra yapılan muayene ve ardından alınan kan ve idrar tahlilleri ile hastalık teşhis edilmeye çalışılır.Anamnezde mutlaka günlük sıvı alımı, günlük tuvalete gitme sıklığı ve işeme esnasında şikayeti olup olmadığı, gece idrar kaçırmanın sıklığı ve eğilimi (örneğin, haftada kaç kez gece altına kaçırdı ve sayısı gibi) kabızlık şikayetinin varlığı, kronik hastalıkların varlığı ve psikojenik faktörler mutlaka sorgulanmalıdır.Yapılan testler sonrasında tanı konmayan özellikli hastalarda ileri tetkiklerden faydalanılır.- Üroflowmetri ölçümleri (idrar akım hızı ölçümü)- Üriner sistem usg, mr, sintigrafi gibi radyolojik görüntüleme yöntemleri- Voiding sistoüretrografi (böbreğe idrar kaçağının varlığının tespiti için)- Ürodinami (mesane basıncı ve kapasitesi ölçümü için) ek tetkikler yapılır.Çocuklarda İdrar Kaçırma Tedavisi Var mıdır?Çocuklarda idrar kaçırma tedavisi altta yatan nedene göre yapılır.Hasta eğitimi ve davranışsal değişiklikler ve hayat tarzı değişikliği tedavide mutlaka uygulanmalıdır.-Günlük sıvı tüketiminin düzenlenmesi, asitli, kafeinli içeceklerin kullanımının azaltılması, kabız olmaya neden olacak beslenme şeklinden vazgeçilmesi, lifli gıdalar tüketilmesi, gece uyumadan 2 saat öncesine kadar sıvı alımının kısıtlanması, evde fiziki olarak tuvalete gitmekte bir zorluk varsa çevresel faktörlerin düzenlenmesi, okula giden çocuklarda ders aralarında tuvalete gitme alışkanlığının kazandırılması gibi.-Doktorunuz öneriyorsa, daha fazla sıvı, özellikle de su tüketin. Daha fazla sıvı içmek, daha fazla idrara çıkmanıza ve daha fazla tuvalete gitmenize neden olur (1).Eğer üriner sistem hastalıkları, yapısal anomaliler veya mesane fonksiyon bozuklukları gibi nedenlerden kaynaklı idrar kaçırma şikayeti varsa ilaç tedavileri ve cerrahi tedaviler seçenekler arasındadır.Psikoterapi ve çocuk psikiyatristi görüşmesi idrar kaçırma problemi olan hastalara önerilir.Tuvalet eğitimi ile alakalı bazı öneriler:Tuvalet eğitimi yaşı her çocuğun psikomotor ve nörolojik gelişimi farklı olduğu için her çocuk için ayrı değerlendirilmelidir. 2-3 yaş arası herhangi bir gelişim problemi ve nörolojik problemi olmayan çocuklar için ideal yaş aralığıdır.●Tuvalet eğitimine olumlu ve sevgi dolu bir yaklaşım benimseyin.●Çocuğu bol, kolayca çıkarılabilen giysiler içinde tutun.●Tuvalet eğitimi konusunda kavgalardan kaçının.●Çocuğunuz tuvaletteyken sifonu çekmekten kaçının.●Çocuk tuvaletini yaparken kalabalık ortam olmasından kaçının.●Aşırı hatırlatmalardan kaçının.●Diyet lifini artırarak ve süt ürünlerini azaltarak dışkıyı yumuşak tutun.●Eğitim külotunu bebek bezinden iç çamaşırına geçişin ilk adımı olarak değil, bir parçası olarak kullanın.●Gece ve gündüz uykusu eğitimi, çocuğun gün içinde sürekli kuru kalmasını beklemelidir.●Çocuklara kazaları önlemek için uyandıklarında tuvalete gitmeleri hatırlatılmalıdır.●Çocuk ilerleme kaydedemiyorsa, eğitime iki ila üç ay ara verilmelidir.Çocuğunuzun idrar kaçırma problemi varsa ya da böyle bir durumdan şüpheleniyorsanız, önleyici sağlık tedbirleri kapsamında online terapi ya da online tedavi yöntemi mükemmel bir seçenek olacaktır. Bu durumda Elra uygulamasını akıllı telefonunuza indirmeli, ya da elrasaglik internet sitesi üzerinden sisteme kaydolmalısınız. Tek tıkla ihtiyacın olan doktora ulaşacak, randevu saatini beklemekten kurtulacaksınız.Elra uygulamasını telefonunuza indirerek sınırlı sayıda değil, sınırsızca doktorlarımıza, diyetisyen ve kilinik psikologlarımıza danışabilirsiniz. Bu, sizin beden sağlığınızı ve mental yapınızı sürekli iyi tutacak. Çünkü artık Elra elinizde, sağlık evinizde!#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Dr. Hasan Ali Baş Kaynak:https://www.niddk.nih.gov/health-information/urologic-diseases/bladder-control-problems-bedwetting-children/treatment
Devamını Oku
Sağlıklı Yaşam
Uyku Problemleri İle Başa Çıkmanın Yolları
Uykusuzluk en yaygın uyku bozukluklarından biridir ve genellikle birden fazla nedeni vardır. Stres ve kaygı, hızlı bir zihinle geceleri rahatlamayı zorlaştırabileceğinden, başlıca suçlulardır. Yatmadan önce ekran kullanmak veya düzensiz bir uyku programına sahip olmak gibi kötü uyku alışkanlıkları da iç saatinizi bozabilir ve uykuya dalmayı zorlaştırabilir.Günün geç saatlerinde kafein tüketmek veya yatmadan önce alkol tüketmek gibi yaşam tarzı tercihleri ​​de uyku döngülerini etkileyebilir. Bazen uyku güçlüğü, depresyon, kronik ağrı, asit reflü veya uyku apnesi ya da huzursuz bacak sendromu gibi altta yatan bir sağlık sorununun belirtisi olabilir (1). Uyku Bozukluğu Nedir ve İnsomnia (uykusuzluk) Nasıl Tanımlanır?Uykusuzluk (insomnia), düzenli olarak uykuya dalmakta, uykuyu sürdürmekte veya sabah erken uyanıp tekrar uykuya dönememekte zorlanan bireylerde ortaya çıkan bir durumdur. Uykusuzluk problemi, kişinin gün içerisindeki performansını ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Uykusuzluğun Belirtileri Nelerdir?Uykusuzluğun belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir, ancak yaygın belirtiler şunlardır:●      Uykusuzluğun sürekli tekrar etmesi●      Uykuya dalmada güçlük●      Gece boyunca sık sık uyanma●      Sabah erken uyanıp tekrar uyuyamama●      Gün içinde yorgunluk, halsizlik ve enerji kaybı●      Konsantrasyon ve hafıza problemleri●      Ruh halinde dalgalanmalar ve sinirlilik hali Uykusuzluğun Nedenleri Nelerdir?Uykusuzluğun birçok nedeni olabilir ve bu nedenler genellikle başka bir durumla ilişkilidir. En sık rastlanan nedenler şunlardır:●      Stres: İş, ilişkiler, finansal sorunlar veya hayat değişiklikleri (örneğin, yeni bir işe başlamak ya da bir yakının kaybı) gibi durumlar, uykuya dalma ve uyku kalitesini etkileyebilir.●      Tıbbi durumlar: Kronik ağrı, artrit, astım, kalp rahatsızlıkları, huzursuz bacak sendromu veya uyku apnesi gibi diğer sağlık problemleri de uykusuzluğa yol açabilir.●      Psikolojik bozukluklar: Depresyon, anksiyete ve bipolar bozukluk gibi ruh sağlığı sorunları, uyku düzenini bozabilir. Uykusuzluk bu rahatsızlıkların bir belirtisi olabilir.●      İlaçlar ve maddeler: Bazı ilaçlar, özellikle de depresyon ve yüksek tansiyon tedavisinde kullanılanlar, uykusuzluğa yol açabilir. Kafein ve alkol gibi maddelerin de uyku kalitesini düşürdüğü bilinmektedir. Uykusuzluk Tanısı Nasıl Konur?Uykusuzluk tanısı konulurken genellikle hastanın uyku alışkanlıkları, yaşam tarzı ve tıbbi geçmişi değerlendirilir. Doktorlar, hastanın ne kadar süredir uyku problemleri yaşadığını ve bu problemin yaşam kalitesini nasıl etkilediğini sorgular. Ayrıca, uykusuzluğun nedeninin altında yatan tıbbi ya da psikolojik bir bozukluk olup olmadığını belirlemek için çeşitli testler yapılabilir. Eğer hasta en az üç aydır haftada üç kez uykusuzluk yaşıyorsa, kronik uykusuzluk tanısı konulabilir. Uykusuzluk Tedavisinde Hangi Yöntemler Kullanılır?Uykusuzluğun tedavisi genellikle altta yatan sebebe bağlıdır. Tedavi seçenekleri şunları içerebilir:●      Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): BDT, uykusuzluğun yönetiminde oldukça etkili bir yöntemdir. Bu terapi, uykuya dair olumsuz düşünceleri ve alışkanlıkları değiştirmeye odaklanır. Ayrıca, uyku hijyeni eğitimi ve stres yönetimi gibi unsurları da içerir.●      İlaç tedavisi: Bazı durumlarda doktorlar, kısa süreli olarak uyku ilaçları reçete edebilir. Ancak, bu ilaçların uzun süreli kullanımı önerilmez, çünkü bağımlılık ve yan etkiler gelişebilir.●      Uyku hijyeni: Uyku hijyeni, uyku kalitesini artırmak için günlük yaşam alışkanlıklarını düzenlemeyi amaçlar. Bu, uyumadan önce kafein tüketiminden kaçınmak, düzenli egzersiz yapmak ve rahatlatıcı bir uyku ortamı yaratmak gibi adımları içerir.                                Uyku Hijyeni Nedir ve Nasıl Sağlanır?Uyku hijyeni, kaliteli bir uyku için izlenmesi gereken günlük alışkanlıkları içerir. İyi bir uyku hijyeni için öneriler:●      Her gün aynı saatte yatmak ve uyanmak.●      Yatak odasını karanlık, sessiz ve serin tutmak.●      Uykuya dalmadan önce rahatlatıcı aktiviteler yapmak (örneğin, kitap okumak).●      Gece yatmadan önce ağır yemeklerden kaçınmak.●      Gün içerisinde düzenli egzersiz yapmak, ancak yatmadan hemen önce egzersizden kaçınmak.●      Kafein, nikotin ve alkolden uzak durmak. Uykusuzluk İlaç Tedavisi ile Nasıl Tedavi Edilir?İlaç tedavisi, uyuyamayan bireyler için geçici bir çözüm olabilir, ancak uzun süreli kullanım önerilmez. Uyku ilaçları genellikle yalnızca kısa vadede semptomları hafifletir. Uyku ilaçları kullanırken şu önerilere dikkat edilmelidir:●      İlaca düşük dozla başlanmalı ve gerektiğinde doz artırılmalıdır.●      İlaçlar sürekli değil, yalnızca gerektiğinde kullanılmalıdır.●      İlacın yan etkileri konusunda bilinçli olunmalı ve doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Uyku İlaçlarının Riskleri Nelerdir?Uyku ilaçları, kısa süreli olarak kullanılabilecek semptomatik rahatlama sağlayabilir, ancak uzun süreli kullanımları çeşitli riskler içerir. Uyku ilaçlarının yaygın riskleri şunlardır:●      Bağımlılık: Uyku ilaçları, uzun süre kullanıldığında bağımlılığa neden olabilir ve bireyin ilaca olan ihtiyacı artabilir.●      Yan etkiler: Baş dönmesi, hafıza sorunları, dengesizlik gibi yan etkilere yol açabilir. Özellikle yaşlı bireylerde düşme riski artabilir.●      Tolerans: Zamanla, vücut ilaçlara karşı tolerans geliştirir ve aynı etkiyi elde etmek için doz artırma gereksinimi ortaya çıkar.●      Rebound etkisi: Uyku ilaçları aniden bırakıldığında, uykusuzluk daha da kötüleşebilir. Bu duruma "rebound uykusuzluk" denir.Bu risklerden dolayı, uyku ilaçları genellikle kısa süreli ve doktor gözetiminde kullanılmalıdır. İlaçsız tedavi yöntemleri, özellikle uzun vadede daha güvenli ve etkili bir çözüm sunar. Uykusuzluk İlaç Tedavisi Dışında Nasıl Tedavi Edilebilir?İlaçsız tedavi yöntemleri genellikle uzun vadede daha etkilidir. Bilişsel davranışçı terapi (BDT), uyku hijyeni ve rahatlama teknikleri bu tedavi yöntemlerinin başında gelir. Uyku hijyenine dikkat etmek, bilişsel tekniklerle uykuya dair endişeleri yönetmek ve gevşeme egzersizleri uygulamak uzun vadede kalıcı çözümler sağlayabilir. Uykusuzluk Ciddi Sağlık Sorunlarına Yol Açar mı?Kronik uykusuzluk, uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Uyku eksikliği, bağışıklık sisteminin zayıflamasına, kalp hastalıklarına, diyabete, depresyona ve anksiyeteye neden olabilir. Ayrıca, sürekli uykusuzluk yaşayan bireylerin iş kazalarına ve trafik kazalarına karışma olasılıkları daha yüksektir. Kronik Uykusuzluk Hangi Sağlık Sorunlarına Neden Olabilir?Kronik uykusuzluk, uzun süreli sağlık sorunlarına yol açabilecek ciddi bir durumdur. Uykusuzluk sadece zihinsel ve fiziksel yorgunluk yaratmakla kalmaz, aynı zamanda daha ciddi hastalıklara da neden olabilir. Örneğin:●      Kalp hastalıkları: Uzun süreli uykusuzluk, yüksek tansiyon ve kalp krizi riskini artırabilir.●      Diyabet: Uyku eksikliği, insülin direncine yol açarak diyabet gelişimini tetikleyebilir.●      Bağışıklık sistemi zayıflaması: Uykusuzluk, bağışıklık sisteminizi zayıflatarak hastalıklara daha açık hale getirir.●      Obezite: Yetersiz uyku, hormon dengesini bozarak kilo alımına ve obeziteye neden olabilir.●      Depresyon ve anksiyete: Kronik uykusuzluk, ruh sağlığını olumsuz etkiler ve depresyon, anksiyete gibi psikolojik sorunların ortaya çıkma riskini artırır. Uykusuzluktan Nasıl Korunabiliriz?Uykusuzluktan korunmanın en iyi yolu, düzenli uyku alışkanlıkları geliştirmek ve sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmektir. Düzenli egzersiz yapmak, dengeli beslenmek ve stresi yönetmek, kaliteli uykuya katkıda bulunan faktörlerdir. Ayrıca, gerektiğinde profesyonel destek almak önemlidir. Uykusuzluk Çocukları Nasıl Etkiler ve Çocuklarda Uykusuzluk Nasıl Tedavi Edilir?Çocuklar da yetişkinler gibi uykusuzluk sorunu yaşayabilirler, ancak bu durumun belirtileri ve nedenleri farklı olabilir. Çocuklarda uykusuzluk genellikle şunlarla ilişkilidir:●      Uyuma rutininin bozulması●      Aile içindeki stres veya travmalar●      Ekran başında fazla zaman geçirme (örneğin, tablet, telefon)●      Fiziksel rahatsızlıklar (örneğin, astım, alerjiler)Çocuklarda uykusuzluk, onların bilişsel ve duygusal gelişimini olumsuz etkileyebilir. Okul performansında düşüş, davranış sorunları ve sosyal uyum zorlukları gibi sonuçlar doğurabilir. Tedavi genellikle uyku rutinini düzenleme, uyku hijyenine dikkat etme ve gerekirse psikolojik destek alma yönünde olur. Ailelerin, çocuklarının uyku düzenini koruma konusunda bilinçli olmaları önemlidir. Yaşlı Bireylerde Uykusuzluk Neden Yaygındır?Yaşlandıkça, uyku düzeni ve kalitesi değişebilir. Yaşlı bireylerde uykusuzluğun yaygın olmasının birkaç nedeni şunlardır:●      Fiziksel sağlık sorunları: Yaşlı bireyler, artrit, kalp hastalığı, diyabet gibi kronik rahatsızlıklarla daha sık karşı karşıya kalır ve bu da uyku düzenlerini bozabilir.●      İlaç kullanımı: Yaşlılar genellikle birçok ilaç kullanır ve bu ilaçların bazıları uykuya olumsuz etkiler yapabilir.●      Yaşam tarzı değişiklikleri: Emeklilik, sosyal ilişkilerde azalma ve yaşam rutinindeki değişiklikler, yaşlı bireylerin uyku kalitesini etkileyebilir.●      Uyku düzenindeki doğal değişiklikler: Yaş ilerledikçe, vücut doğal olarak daha az derin uyku evrelerine girer, bu da gece boyunca sık sık uyanmaya neden olabilir.Yaşlı bireylerde uykusuzluğun tedavisinde, ilaç kullanımı genellikle son çare olarak düşünülmelidir. Öncelikle uyku hijyenine dikkat edilmesi ve bilişsel davranışçı terapi gibi ilaçsız tedavi yöntemlerine başvurulması önerilir. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) Uykusuzluk Tedavisinde Nasıl Çalışır?Bilişsel davranışçı terapi (BDT), uykusuzluğun tedavisinde yaygın olarak kullanılan etkili bir yöntemdir. BDT, kişinin uykuya dair olumsuz düşüncelerini ve davranışlarını değiştirmeyi hedefler. Terapi süreci şu temel unsurları içerir:●      Uyku hijyeni eğitimi: Hastalar, uykuya yardımcı olabilecek günlük alışkanlıkları öğrenirler. Bu, yatmadan önce rahatlatıcı bir rutin oluşturmayı ve uyarıcı maddelerden kaçınmayı içerir.●      Uyaran kontrolü: Uykuya geçişi engelleyen unsurları ortadan kaldırmayı amaçlar. Örneğin, yatak odasını sadece uyumak için kullanmak ve yatakta televizyon izlemek gibi alışkanlıklardan kaçınmak önemlidir.●      Rahatlama teknikleri: BDT, gevşeme teknikleriyle stres ve kaygıyı azaltarak, kişinin uykuya daha kolay dalmasına yardımcı olur.●      Düşünce değiştirme: Hastalar, uyuyamama korkusu ve endişesi gibi uykuya dair olumsuz düşüncelerini değiştirmek için bilişsel teknikleri öğrenirler.BDT, ilaçsız bir tedavi yöntemi olarak uzun vadede oldukça etkilidir ve kalıcı sonuçlar sağlar. Uyku Bozukluklarının Önlenmesi İçin Neler Yapılabilir?Uyku bozukluklarından korunmak için bazı önleyici tedbirler almak mümkündür. Bu önlemler şunları içerir:●      Düzenli bir uyku rutini oluşturun: Her gün aynı saatte yatmak ve kalkmak, biyolojik saatinizi düzenlemeye yardımcı olur.●      Uyku hijyenine dikkat edin: Kafein, alkol ve ağır yemeklerden yatmadan önce kaçının. Yatak odanızı sessiz, karanlık ve serin tutun.●      Egzersiz yapın: Düzenli egzersiz, uyku kalitesini artırabilir. Ancak, yatmadan hemen önce yapılan egzersizlerden kaçının.●      Stresi yönetin: Gevşeme teknikleri ve stres yönetimi yöntemleri, uyku kalitesini artırmada yardımcı olabilir.●      Ekran süresini sınırlayın: Yatmadan önce telefon, tablet veya bilgisayar ekranına uzun süre maruz kalmak uykuya dalmayı zorlaştırabilir. Bu nedenle ekran kullanımını yatmadan en az bir saat önce sonlandırmak faydalıdır.Bu önerilere uymak, uyku sorunlarını önlemeye ve kaliteli bir uyku düzeni oluşturmaya yardımcı olabilir.Uyku bozuklukları ile ilgili konularda, bu tip şikayetlerin olması durumunda Elra’nın mekandan bağımsız doktor muayenesi hizmetinden faydalanabilirsiniz. Elra’yı indirin ve online sağlık çözümleriyle tanışın! Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Doktorunuz, telefonun ucunda randevu için sizi bekleyecek!Bu makaleye arkadaşlarınızı etiketleyerek ve hatta bu postu kendi sayfanızda da paylaşarak, Elra’nın mekandan bağımsız doktor muayenesi hizmetinden tüm yakınlarınızın haberdar olmasını sağlayabilirsiniz. #ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Elra Online Sağlık HizmetleriKaynak:https://www.sleepfoundation.org/insomnia/treatment/what-do-when-you-cant-sleep
Devamını Oku
Faydalı Bilgiler
Deri (Cilt) Kanseri Nedir ?
Cilt kanseri, onarılamayan DNA hasarının tetiklediği mutasyonlar sonucu, cildin en dış katmanı olan epidermiste anormal hücrelerin kontrolsüz büyümesidir.Cilt kanserleri, cilt tonu , büyüklüğü, türü ve vücuttaki yeri nedeniyle kişiden kişiye oldukça farklı görünebilir (1). Genellikle cildin güneş ışınlarına maruz kalan bölgelerinde görülse de vücudun diğer bölgelerinde de gelişebilir. Deri kanseri, cildin en dış tabakası olan epidermiste başlar ve bu tabakada yer alan farklı hücrelerde değişikliklerin meydana gelmesiyle ortaya çıkar.Deri (Cilt) Kanseri Türleri Nelerdir?Üç ana deri kanseri türü şunlardırBazal Hücreli Karsinom (Bazal Hücre Kanseri): En yaygın deri kanseri türüdür ve genellikle cildin en dış katmanı olan epidermisteki bazal hücrelerde gelişir. Yavaş büyür ve nadiren vücudun diğer bölgelerine yayılır. Genellikle yüz ve boyun gibi güneşe en fazla maruz kalan bölgelerde görülür.Skuamöz Hücreli Karsinom (Skuamöz Hücre Kanseri): Epidermisin daha üst katmanlarındaki skuamöz hücrelerden kaynaklanır. Bazal hücreli karsinomdan daha agresif olabilir ve yayılma potansiyeline sahiptir. Güneşe maruz kalan bölgelerde, ancak bazen ağız, dudaklar ve genital bölgeler gibi daha farklı alanlarda da ortaya çıkabilir.Melanom: En tehlikeli deri kanseri türüdür. Melanosit adı verilen, cilde rengini veren hücrelerde oluşur. Melanom, erken teşhis edilmediğinde hızla büyüyebilir ve vücudun diğer bölgelerine yayılabilir. Melanomun tanınması önemlidir çünkü erken tedavi edilmezse yaşamı tehdit edici olabilir.Deri (Cilt) Kanseri Neden Olur?Cilt kanserinin en yaygın nedenlerinden biri güneşten gelen ultraviyole (UV) ışınlarına uzun süre maruz kalmaktır. Güneş ışığına uzun süreli maruz kalmak, cilt hücrelerinin DNA'sına zarar vererek kanser oluşumuna yol açabilir. Bu risk, özellikle açık tenli insanlar için daha yüksektir çünkü ciltleri güneşe karşı daha az koruyucu olan melanin pigmentine sahiptir.Bunun yanı sıra solaryum gibi yapay UV ışığı kaynakları da cilt kanserine neden olabilir. Solaryum kullanımı, özellikle genç yaşta başlandığında, cilt hücrelerine zarar vererek kanser riskini artırır. Genetik yatkınlık da önemli bir risk faktörüdür. Ailede cilt kanseri öyküsü olan kişilerde hastalığın gelişme olasılığı daha yüksektir. Genetik faktörler, cilt hücrelerinin UV ışınlarına karşı daha savunmasız olmasına yol açabilir.Ayrıca, çocukluk ve gençlik döneminde sık yaşanan güneş yanıkları, ilerleyen yaşlarda cilt kanseri riskini artıran bir diğer etkendir. Ciddi güneş yanıkları, cilt hücrelerine kalıcı hasarlar vererek kanser oluşumunu tetikleyebilir. Bağışıklık sisteminin zayıflaması da cilt kanserine yol açan etkenlerden biridir. Özellikle organ nakli sonrası bağışıklık baskılayıcı ilaç kullanan kişilerde cilt kanseri gelişme riski daha yüksektir, çünkü bağışıklık sistemi zayıfladığında kanserli hücrelerle savaşma yeteneği azalır.Son olarak, bazı kimyasal maddelere maruz kalma da cilt kanserine yol açabilir. Özellikle arsenik gibi zararlı kimyasallar, cilt hücrelerine zarar vererek kanser oluşumuna katkıda bulunabilir. Cilt kanserinin en yaygın nedenleri arasında güneşe maruz kalma, solaryum kullanımı, genetik yatkınlık, güneş yanıkları, bağışıklık sisteminin zayıflaması ve kimyasal maddeler yer alır.Deri (Cilt) Kanserinin Belirtileri Nelerdir?Yeni bir benin oluşması veya mevcut benlerin boyut, şekil, renk ya da dokusunda değişiklikler gözlenebilir. Özellikle asimetrik, düzensiz kenarlı, birden fazla renge sahip, hızla büyüyen veya normalden farklı görünen benler, cilt kanserinin bir belirtisi olabilir. Ayrıca, ciltteki yaraların iyileşmemesi de bir işarettir. Eğer bir yara birkaç hafta boyunca iyileşmiyorsa, kanama yapıyorsa veya kabuklanıyorsa, bu durum cilt kanseri habercisi olabilir.Cilt üzerinde var olan lekelerde değişiklikler de dikkat edilmesi gereken başka bir belirtidir. Özellikle renk değişimi, koyulaşma veya büyüme gibi farklılıklar kanser belirtisi olabilir. Kaşıntı, acı, hassasiyet ya da kanama gibi semptomlarla birlikte görülen bu değişiklikler, cilt kanserinin önemli işaretlerinden biridir.Sonuç olarak, ciltte meydana gelen herhangi bir yeni leke, ben veya iyileşmeyen yara, cilt kanserinin belirtisi olabilir. Bu tür değişiklikler fark edildiğinde bir dermatoloğa başvurulması önerilir.Deri (Cilt) Kanseri Nasıl Teşhis Edilir?Cilt kanseri teşhisi, genellikle bir doktorun cildi incelemesi ve şüpheli görünen alanlar üzerinde testler yapmasıyla gerçekleştirilir. Erken teşhis, cilt kanserinin başarılı tedavisinde kritik öneme sahiptir. Cilt kanserinin teşhisi için izlenen temel adımlar şunlardır:İlk olarak, bir dermatolog cildinizdeki şüpheli alanları incelemek üzere fiziksel bir muayene yapar. Bu muayene sırasında yeni çıkan veya değişen benler, lekeler ve iyileşmeyen yaralar dikkatle değerlendirilir. Dermatolog, lekenin boyutuna, şekline, rengine ve kenarlarının düzenliliğine bakarak ciltteki değişikliklerin kanser belirtisi olup olmadığını anlamaya çalışır. Bu adımda tüm cilt yüzeyi gözden geçirilir ve başka şüpheli alanlar da kontrol edilir.Gerekli görüldüğünde, dermatolog daha ayrıntılı bir inceleme yapmak için dermatoskop adı verilen bir büyüteç kullanabilir. Dermatoskop, cildin yüzeyini daha net bir şekilde gösterir ve şüpheli bölgelerdeki hücresel yapıyı daha iyi anlamayı sağlar.Eğer fiziksel muayene ve dermatoskop ile yapılan incelemeler sonucunda cilt kanseri şüphesi varsa, kesin teşhis koymak için biyopsi yapılır. Biyopside, şüpheli alandan küçük bir doku örneği alınarak laboratuvarda incelenir. Bu doku örneği, kanser hücrelerinin varlığını tespit etmek ve kanserin türünü belirlemek için analiz edilir. Biyopsi, cilt kanserinin kesin tanısını koymanın en güvenilir yoludur.Deri (Cilt) Kanseri Tedavisi Nasıldır?Cilt kanserinin tedavisi, kanserin türüne, evresine, bulunduğu bölgeye ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir. Tedavi seçenekleri genellikle kanseri ortadan kaldırmaya, yayılmasını durdurmaya ve cildin görünümünü korumaya odaklanır. Cilt kanserinin tedavisinde en yaygın yöntemler şunlardır:·       Cerrahi Müdahale·       Mohs Cerrahisi (Bu yöntem, sağlıklı dokuyu koruyarak kanserin tamamen çıkarılmasını sağlar.)·       Kriyoterapi·       Radyoterapi·       Kemoterapi·       İmmünoterapi·       Fotodinamik Terapi (PDT)Cilt kanserinin tedavisi hastalığın türüne ve evresine göre planlanır. Erken teşhis edilen vakalarda tedavi başarı oranı çok yüksektir. Bu nedenle, düzenli cilt kontrolleri ve güneşten korunma büyük önem taşır.Deri (Cilt) Kanserinden Korunma Yolları Nelerdir?Cilt kanserinden korunmak için alınabilecek önlemler, cilt sağlığını korumaya ve kanser riskini azaltmaya odaklanır. Bu önlemler, özellikle güneşin zararlı ultraviyole (UV) ışınlarına maruziyeti en aza indirmeyi hedefler. İşte cilt kanserinden korunmak için uygulanabilecek temel yöntemler:·       Güneşten Korunma·       Güneş Kremi Kullanımı·       Koruyucu Giysiler Giymek·       Solaryumdan Kaçınmak·       Düzenli Cilt Kontrolleri Yapmak·       Güneş Yanıklarından Kaçınmak·       Güneşin Zararlı Etkilerine Karşı BilinçlenmekBu basit önlemler, cilt kanseri riskini önemli ölçüde azaltabilir. Güneşten korunma alışkanlığı kazanmak ve düzenli cilt kontrolleri yaptırmak, sağlıklı bir cilt için kritik önem taşır.Cildimiz, tüm vücudumuzu sarıyor ve onun sağlığını korumak asla ihmal edilmemeli. Her türlü cilt sorunlarında yerinizden ayrılmada, saatlerce muayene randevu sırasını beklemeden, görüntülü olarak doktorlarımızdan destek alabilir, diyetisyenlerimize danışabilir, klinik psikologlarımızdan mental destek alabilirsiniz. Sizi Elra’nın sunduğu online doktor muayenesi, diyetisyen ve psikolog desteği hizmetlerini keşfetmek için elrasaglik.com web sitemize ve tüm elrasaglik sosyal medya hesaplarımızdaki paylaşımları incelemeye çağırıyoruz. Çevrimiçi sağlık hizmetlerinin gün içinde her an sizi nasıl koruduğunu öğrenmek istiyorsanız, bizimle iletişime geçebilirsiniz!#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Dr. Adem Zorlu Kaynak:https://www.skincancer.org/skin-cancer-information/
Devamını Oku
Anne ve Çocuk Sağlığı
Çocukların Sosyal Gelişimi İçin Öneriler
Sosyal gelişim, bir çocuğun etrafındaki diğer kişilerle etkileşime girmeyi öğrenme sürecini ifade eder. Çocuklar kendi ortamları içinde bireyselliklerini geliştirdikçe diğer insanlarla iletişim kurma becerileri de kazanırlar. Sosyal gelişim çoğunlukla bir çocuğun arkadaşlıkları ve diğer kişilerle olan ilişkileri nasıl geliştirdiğini ve aynı zamanda çocuğun akranlarıyla olan çatışmaları nasıl ele aldığını ifade eder. Erken Çocukluk Döneminde Sosyal Gelişim Nedir ve Çocukları Nasıl Etkiler?Bir çocuğun yaşamının ilk yıllarındaki sosyal gelişimi onun kişiliğini ve gelecekteki ilişkilerini şekillendirmede çok önemli bir rol oynar. Ebeveynler olarak sosyal gelişimin çocuğunuzun genel büyümesi üzerindeki etkisini anlamak önemlidir. Paylaşmayı ve iletişim kurmayı öğrenmekten, arkadaşlık kurmaya ve empati geliştirmeye kadar bu erken deneyimler çocuğunuzun gelecekteki başarısını önemli ölçüde etkileyebilir. Sosyal Gelişim Neden Bu Kadar Önemli?Bir çocuğun etrafındaki insanlarla sağlıklı bir şekilde etkileşime girebilme yeteneği, hayatının farklı dönemlerinde karşılaştığı birçok durumda çok önemlidir. Örneğin; sağlıklı iletişim kurabilen bir lise öğrencisi akran zorbalığına direnebilir.Erken çocukluk dönemindeki sosyal gelişim, çocukların olumlu bir tutum geliştirmesine yardımcı olur. Olumlu sosyal etkileşimlere giren çocukların hayata karşı daha olumlu bir bakış açısına sahip olma ve daha iyimser olma olasılıkları daha yüksektir. Sağlıklı sosyal gelişim çocuğunuza şu konularda yardımcı olurDil becerilerini geliştirir: Diğer çocuklarla etkileşime girebilme yeteneği, konuşma ve dil becerilerini pratik etmek ve öğrenmek için daha fazla fırsat sağlar. Bu olumlu bir döngüdür çünkü iletişim becerileri geliştikçe çocuk etrafındaki insanlarla daha iyi ilişki kurabilir ve onlara tepki verebilir.Benlik saygısı geliştirir: Küçük bir çocuğun arkadaş edinememesi sinir bozucu, hatta acı verici olabilir. Sağlıklı bir arkadaş çevresi, çocuğun kendi bireyselliğine yardımcı olur.Öğrenme becerilerini güçlendirir: Sosyal gelişimin genel iletişim becerileri üzerindeki etkisine ek olarak birçok araştırmacı, akranlarla sağlıklı ilişkiler kurmanın (okul öncesi dönemden itibaren) farklı okul ortamlarına ve zorluklara uyum sağlamaya olanak sağladığına inanmaktadır. Araştırmalar, okul öncesi dönemde sınıf arkadaşlarıyla geçinmekte zorlanan çocukların daha sonra akademik zorluklar yaşama olasılığının daha yüksek olduğunu gösteriyor.Çatışmaları çözme becerisi kazandırır: Daha güçlü özsaygı ve daha iyi dil becerileri; akranlarla olan farklılıkları daha iyi çözme becerisine yol açabilir. Çocuğumun sosyal becerileri konusunda endişeleniyorsam ne yapmalıyım?Her dönüm noktasında olduğu gibi, tüm çocukların kendi hızlarında geliştiğini unutmamak önemlidir. Çocuğunuzun sosyal becerilerini geliştirmesine yardımcı olarak ve onu teşvik ederek elinizden gelenin en iyisini yapıyorsunuz. Endişeleriniz varsa ve bir uzmanla görüşmek istiyorsanız, çocuğunuz 5 yaşın altındaysa Sağlık Görevlisi ile iletişime geçin veya bu konuda tavsiye almak isterseniz çocuğunuzun okuluyla görüşün. En önemli ipuçlarımız:·       Eğlenceli hale getirin! Çocuğunuzun sosyal becerilerini geliştirmesine yardımcı olmak, oyunlar oynayarak ve birlikte vakit geçirerek gerçekten eğlenceli olabilir.·       Çocuğunuza öğretmek istediğiniz davranışı siz modelleyin.·       Hem ekran içinde hem de ekran dışında yaptığınız aktivitelerde, sizi mutlu eden bir denge bulun (1). Sağlıklı Sosyal Gelişim Nasıl Olur?Araştırmalar, ebeveynlerle yaşanan günlük deneyimlerin, çocuğun sosyal becerilerinin gelişmesinde temel olduğunu gösteriyor. Ebeveynler çocuğa bir ilişki geliştirmesi, iletişim kurması ve etkileşimde bulunması için ilk fırsatları sağlar. Bir ebeveyn olarak, çocuğunuza her gün çevrenizdeki insanlarla nasıl etkileşim kuracağı konusunda da model olursunuz. Her yaşta bazı temel gelişimsel dönüm noktaları vardır, bu dönemlerde bir ebeveynin çocuğunu desteklemek için yapabilecekleri şeyler vardır. Çocuğunuzun Sosyal Gelişimini Desteklemek İçin Neler Yapabilirsiniz?Hiçbir çocuk birbirinin aynısı değildir ve bütün çocuklar farklı şekillerde öğrenir. Çocuğunuzun sosyal gelişimini desteklemek için bazı ipuçları şunlardır:İlk 12 ay boyunca çocuğunuzla özellikle beslenme ve alt değiştirme sırasında düzenli olarak konuşmak, şarkı söylemek ve oynamak onun sosyal becerilerinin gelişmesine yardımcı olabilir. Onlara hikayeler okumak ve anlatmak, ayrıca günlük aktivitelerinizi anlatmak da aranızda bir bağ kurmanıza yardımcı olur.12 ila 36 ay arasında çocuğunuz sosyal becerilerini geliştirmeye ve öğrenmeye başladıkça, birlikte daha fazla iş birliğine dayalı oyunlar oynamaya başlayabilir ve hareketlerinizi kopyalamasını sağlayabilirsiniz. Şarkı söylemek ve okumak da çok önemlidir.36 ila 60 ay arasında çocuğunuzun eğitim hayatına başlaması ile siz de ayrılık kaygısını fark etmeye başlayabilirsiniz. Ancak bu tamamen normaldir, dolayısıyla bu dönemde yaklaşımınızda tutarlı kalmak ve daha karmaşık oyunlar oynamak önemlidir. Süt Çocukluğu Döneminde Sosyal Gelişim İçin Neler Yapılabilir?Yaşamın ilk 2 yılında birçok gelişme hızla gerçekleşir. Bu dönemde ebeveyn olarak şunları yapabilirsiniz:– Bebeğinizin ihtiyaçlarına anında yanıt verin. Çünkü çocuğunuz bu dönemde birine nasıl güveneceğini öğreniyor.– Bebeğinizle göz teması kurun, onun seviyesine inin ve onunla etkileşime geçtiğinizde görsel olarak bağlantı kurun.– Bebeğinizle gevezelik edin ve konuşun, yanıt vermesine izin vermek için her zaman duraklayın.– Kelimeler ve hareketlerle taklit yapın.– “Cee” oynayın. Bu oyun çocuğunuza “ortadan kaybolsanız” bile geri döneceğinizi öğretir.– Bebeğinizi arkadaşlarınızı ziyaret etmek gibi günlük aktivitelere dahil edin; bu onlara başkalarıyla nasıl saygılı ve olumlu bir şekilde etkileşim kurduğunuzu gösterir.– Çocuğunuzun akranlarıyla etkileşim kurabilmesi için oyun buluşmaları ayarlayın. Okul Öncesi Dönemde Sosyal Gelişim İçin Neler Yapılabilir? Bu dönemde ebeveyn olarak şunları yapabilirsiniz:– Çocuğunuza olan sevginizi kelimelerle ve fiziksel şefkatle gösterin; bu, bir çocuğa diğer duyguları da nasıl ifade edeceğini öğretmeye başlamanın harika bir yoludur.– Çocuğunuzun hissettikleri üzerinden konuşarak duygularını ifade etmesine yardımcı olun.– İşbirliğine dayalı oyunları teşvik etmek için çocuğunuzla “akran benzeri” bir şekilde oynayın. Bu tarz oyunlar bir grup ortamında olduklarında ve oyuncakları paylaşmak ve iş birliği yapmak zorunda kaldıklarında faydalıdır.– Diğer çocuklarla etkileşime geçmeleri için oyun buluşmaları ayarlamaya devam edin.– Kendi arkadaşlıklarınız veya diğer ilişkileriniz gibi başkalarına olan güveninize dair örnekler verin. Okul Dönemi Çocuklarında Sosyal Gelişim İçin Neler Yapılabilir?5 yaş ve üzerinde çocukların sosyal gelişimi yeni seviyelere ulaşmaya başlar. Bu dönem, çocukların bir günde ebeveynlerinden daha fazla saati diğer çocuklarla geçireceği bir dönemdir. Bu dönemde ebeveyn olarak şunları yapabilirsiniz:– Çocuğunuza her gün okul ve arkadaşları hakkında sorular sorarak sosyal ilişkiler ve değerler hakkında konuşun.– Çocuklara sosyal çatışmaları tartışma ve tepkilerini/eylemlerini çözme fırsatı verin.– Daha büyük çocukların günlük sorunları kendi başlarına çözmelerine izin verin.– İletişim hatlarını açık tutun. Bir ebeveyn olarak kendinizi, çocuğunuzu yargılamadan dinlemeye ve desteklemeye hazır hale getirin. Erken Çocukluk Döneminde Sosyal Gelişim Örnekleri Nelerdir?Erken çocukluk döneminde sosyal gelişimin örneklerini çeşitli şekillerde görmek mümkündür. Üç ila dört yaşları arasında çocuklar, fiziksel aktiviteleri bağımsız olarak yapmayı öğrendikçe özgüven kazanmaya başlarlar. Bu aşamada genellikle oyuncakları paylaşmaya, sırayla oynamaya, taklit oyunlara katılmaya, oyunlarda basit kurallara uymaya ve daha fazla bağımsızlık göstermeye başlarlar. Ayrıca zaman zaman otoriter veya meydan okuyan davranışlar sergileyebilirler ve bir arkadaşlarına bağlılık duyabilirler.Çocuklar dört ila beş yaşlarına geldikçe bireyselliklerine dair daha fazla farkındalık kazanırlar. Arkadaşlıklar geliştirirler, kendilerini başkalarıyla karşılaştırırlar, diğer insanların düşüncelerini ve duygularını anlarlar ve akranlarıyla birlikte oyunlara katılırlar. Ayrıca doğruyu ve yanlışı anlamaya başlarlar ve başkaları konuşurken dinlemeyi öğrenirler. Bu sosyal davranışlar, gelecekteki sosyal etkileşimlerin ve kişisel gelişimin temelini oluşturduğu için çok önemlidir. Sağlıklı Sosyal Gelişim İçin Önemli Olan Temel Noktalar Nelerdir?Çocukların sosyal gelişimi sürekli değişen karmaşık bir konudur. Ancak iyi haber şu ki, ebeveynlerin bu durum üzerinde büyük bir etkisi olabilir. Çocuğunuzla sağlıklı ilişkiler modelleyerek ve onunla bağlantıda kalarak, onun etrafındaki insanlarla olumlu ve faydalı yollarla ilişki kurmasına yardımcı olabilirsiniz. Çocuklarınızı akranlarıyla ve yetişkinlerle etkileşime girmeye teşvik ederek, iyi bir özgüven ve güçlü iletişim becerileri oluşturmalarını sağlayabilirsiniz.Sağlıklı sosyal gelişim için özellikle erken çocukluk döneminde olumlu insan ilişkilerini, olumlu etkileşimleri ve iletişimi teşvik ederek, empatiyi öğreterek ve aktif oyun ortamları ayarlayarak çocuğunuzun, hayatının geri kalanında ona fayda sağlayacak güçlü sosyal beceriler geliştirmesine yardımcı olabilirsiniz.Elra uygulamasını akıllı cihazınıza indirip üye olun ve çocuğunuzun sosyal becerilerinin gelişmesinde artık yepyeni, daha sağlıklı bir hayata sahip olun. Sosyal hayata karışmakta zorlanan çocuğunuzla baş başayken yaşayacağınız stresi ortadan kaldırmak için, psikoloğunuzla sizi maksimum 15 dakika içinde görüştürmeyi garanti eden elrasaglik.com adresine gitmelisiniz. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! #ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Uzm. Dr. İrem Cantürk Kaynak:https://www.familylives.org.uk/advice/primary/health-and-development/social-skills#cr39222
Devamını Oku
Online Sağlık
Dijital Sağlık Hizmetlerinde Mahremiyet ve Güvenlik
Sağlık bilgi teknolojisi sistemlerindeki gelişmeler dijital tıp olarak adlandırılan sektörün başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Yıllar içindeki teknolojik gelişmeler mobil cihazlar aracılığıyla kişisel sağlık bilgilerinin gerçek dünyada izlenmesine ve toplanmasına imkan veren bir sistemin başlangıcına olanak sağladı.Günümüzde mobil cihazların geliştirilmesi ve güçlendirilmesi, kullanıcıların teknolojiyle iç içe olduğu bir dünya oluşturdu. Giyilebilir cihazların (örneğin akıllı saatler) ve mobil cihazların; daha akıllı, her yerde bulunur ve özerk hale gelmesi kullanıcıları dijital olarak izleme olanaklarını genişletiyor. Bu şekilde gereken durumlarda kullanıcıların kişisel sağlık verilerine kolaylıkla ulaşılabiliyor. Artık doğrudan kontrolünün ötesinde olabilecek veya olmayabilecek unsurlardan sorumlu olan araştırmacı, veri sahibi olarak kendisine yüklenen sorumlulukları anlamak için ek bir siber okuryazarlık düzeyine ihtiyaç duyar. Sorumluluk, kontrol edebileceğiniz ve edemeyeceğiniz şeyler hakkında ne yapabileceğinizi bilmekte yatar (1). Sağlık Hizmetlerinin Dijitalleşmesi Ne Demektir?Son yıllarda sağlık sistemlerinin dijitalleşmesi birçok yeniliği de beraberinde getirdi. Özellikle pandemi sonrasında artan dijitalleşmeyle birlikte sağlık hizmetlerine erişilebilirlik arttı. Dijitalleşmeyle birlikte tıbbi gelişmelerde yeni bir çağa öncülük eden ve hasta bakımını kolaylaştıran gelişmeler ortaya çıktı. Örneğin bazı online uygulamalar sayesinde hastaneye gitmeden bir doktorla yüz yüze görüşebilmek mümkün oldu. Sağlık Hizmetlerinin Dijitalleşmesi Sonucu Olan Gelişmeler Nelerdir?Günümüz dünyasında sağlık hizmetlerinin dijitalleşmesi ile dijital ortamda veri üreten tıbbi cihazların ve online sağlık uygulamaların yaygınlaşması nedeniyle giderek artan miktarlarda sağlık verileri üretilmektedir. Bu veriler farklı sağlık bilgi sistemlerinde farklı formatlarda saklanmaktadır. Bu özel nitelikli kişisel verilerin erişilebilirliği ve yeterli şekilde korunabilmesi siber güvenlik açısından çok önemlidir. Eğer yeterli ve güvenli sistemler oluşturulabilirse sağlık profesyonelleri ve klinik araştırmacılar bu verilerden önemli ölçüde faydalanabilirler. Öte yandan, kişisel sağlık bilgilerini içeren dijital sağlık verileri siber suçluların ana hedefidir. Sağlık Hizmetlerinin Dijitalleşmesi Güvenli mi?Sağlık sistemlerinin dijitalleşmesi kullanıcılara birçok avantaj sağlamasının yanında, bir takım güvenlik ve gizlilik sorunlarını da beraberinde getirdi. Dijital teknolojilerin sağlık hizmetlerinde yaygın biçimde kullanılmaya başlanması, kullanıcıların güvenlik ve mahremiyete ilişkin endişelerini artırdı. Sağlık sistemlerinin dijitalleşmesiyle birlikte sağlam güvenlik önlemlerinin uygulanmasının ve hasta mahremiyetinin sağlanmasının önemi giderek artmaktadır. Dijital sağlık sistemlerine güvenin arttırılması çok önemlidir. Bu teknolojileri kullanan uygulamalar hassas tıbbi bilgilerin korunmasına karşı gerekli önlemleri almaktadırlar. Bu noktalara dikkat edildiği sürece dijital sağlık hizmetleri güvenli olarak sürdürülebilir. Sağlık Hizmetlerinde Dijitalleşmesinde Karşılaşılan Zorluklar Nelerdir?Sağlık hizmetlerinin dijitalleşmesindeki zorluklardan bazıları; veri ihlalleri, yetkisiz erişim, casus yazılımı saldırıları ve hasta verilerinin olası kötüye kullanımıdır. Olası tehditleri bilmek ve farkında olmak, hasta mahremiyetini korumak ve veri bütünlüğünü sürdürmek için etkili stratejiler geliştirmek açısından önemlidir. Bu zorlukların üstesinden gelmek için, güçlü şifreleme önlemlerinin uygulanması, çok faktörlü kimlik doğrulamanın benimsenmesi, güvenli iletişim kanalları oluşturulması çok önemlidir. Ayrıca bu alanda hizmet veren sağlık profesyonellerinin siber tehditlere karşı eğitilmesi de önemli bir adımdır. Bu stratejiler sayesinde güvenli bir sağlık hizmeti sunulabilir. Sağlık Hizmetlerinin Dijitalleşmesinde Mahremiyet Nasıl Olmalıdır? Hasta verilerinin yasal ve etik olarak işlenmesini sağlamak için Kişisel Verilerin Korunması Kanunu gibi düzenleyici çerçevelere uymak çok önemlidir. Sağlık sistemlerinin dijitalleştirilmesi çok yeni ve gelişen bir durum olduğu için kullanıcıların güvenlik ve mahremiyetine öncelik verilmesinin önemi konusunda farkındalık yaratılmalıdır. Bir tehdit oluşmadan önce bu endişelerin kabul edilmesi ve proaktif bir şekilde ele alınması, sağlık sektörünün dijitalleşme potansiyelinden tam olarak yararlanmasını sağlarken hastaların ve paydaşların güvenini ve güvenini sağlayacaktır. Siber Güvenlik Saldırıları Sağlıkta Dijitalleşmeyi Etkiler mi?Son yıllarda sağlıkta dijitalleşmenin artmasıyla birlikte sağlık sektöründe siber güvenlik saldırıları da giderek artmakta. Sağlık verileri kişisel bilgilerin değerli bir kaynağıdır ve bu da bu sektörü çekici bir hedef haline getirmektedir. Sağlık sektöründe dijitalleşmeye önem veren kurumların bu tehditle mücadele yaklaşımlarını güçlendirmeleri çok önemlidir. Siber güvenlik için; kullanılan internetin ağının güvenliği ve kullanılan cihazların güvenliği önceliklidir. Sağlık hizmetlerinde dijitalleşmeyle birlikte hastaların kişisel tıbbi bilgileri ve teşhislerinin güvenliğinin sağlanması da siber güvenlik açısından çok önem kazanmıştır. Bu sebeple sağlam siber güvenlik önlemlerinin önemi artmaktadır. Bu konuda başarılı olmak için ilerici bir yaklaşım ve bilgi teknolojisi, klinik ve idari birimler arasında iş birliği olmalıdır. Hasta verilerinin yeterli düzeyde korunması ve dijital altyapının bütünlüğü, kurumsal düzeyde öncelikli bir görev olmalıdır. Bu Konuda Endişelenmeli miyiz?2015 yılı itibarıyla bilgisayarlara yapılan siber saldırılar önemli bir tehdit haline gelmiştir. Saldırı motivasyonu dolandırıcılık yapma niyeti, özellikli kişisel verilerin satışından kazanç sağlamak, önemli birisinin sağlık kayıtlarına yetkisiz olarak ulaşmak ya da sadece bir güvenlik sistemini yenme sebepli olabilir. Sağlık personellerinin teknoloji kullanımı konusundaki eğitimlerinin güncel olması ve bu konudaki dikkatli davranışları siber saldırı risklerini azaltmak için önemlidir. Dijital sağlık sistemlerini kullanırken gerekli önlemler alındığı sürece endişelenmeye gerek yoktur. Dijital Sağlık Hizmetlerinde Siber Güvenlik Risklerini Yönetmek ve Kullanıcıların Endişelerini Gidermek İçin Neler Yapılabilir?Sağlık sektörü, hasta bakımını geliştirmek ve verimliliği artırmak için giderek daha fazla dijital teknolojilere bağımlı hale geliyor. Ancak bu dijital dönüşüm, doğal siber güvenlik risklerini de beraberinde getiriyor. Sağlık verileri değiştirilemeyen birden fazla kalıcı hasta verileri içermektedir. Bu sebepler sağlık sektörünü diğer sektörlere kıyasla siber suçlular için çekici kılmaktadır. Ayrıca sağlık sistemleri doğası gereği daha az güvenli ve saldırılar için daha kolay bir hedef olarak görülmektedir. Sonuç olarak, siber güvenlik saldırıları son on yılda önemli ölçüde artmıştır ve sağlık hizmetleri artık en çok hedeflenen sektörlerden birisidir. Sağlık Bilgi Teknolojisi sistemleri giderek daha karmaşık ve entegre hale geldikçe hem hasta mahremiyetini hem de sistemin işleyişini korumak için proaktif çözümler uygulanmalıdır. Ne yazık ki, bilgi teknolojileri güvenlik önlemlerinin klinik son kullanıcıların iş akışlarını aksattığı görülmüştür. Siber güvenlik riskleri ve klinik son kullanıcının işlevselliğe ilişkin endişeleri dengelemek kritik bir zorluktur. Bu zorluğu etkili bir şekilde ele almak için sağlık kuruluşlarının bilgi teknolojileri uzmanları ve klinisyenler arasında güvenlik konusunda düzenli eğitimler vermesi ve ortak bir sistem kurması gerekir. Dijital Sağlık Hizmetlerini Kullanırken Güvenlik Açısından Nelere Dikkat Edilmelidir?Fiziksel dünyada kişisel yaşamlarımız belli bir düzeyde güvensizlik üzerine kuruludur. Örneğin evde kapılarımızı kilitleriz, camlarımızı kapatırız, cüzdanlarımızı saklarız, karanlık sokaklardan kaçınırız. Ancak güvenlik konusunda internet ortamında çoğunlukla daha az kaygıyla hareket ederiz. Dijital ortamlarda güvenerek normalde paylaşmayacağımız kişisel bilgileri paylaşabiliriz ve basit parola korumasının hassas bilgilerimizi korumak için yeterli olduğunu düşünürüz. Dijital sağlık hizmetlerini ve buna yönelik mobil uygulamaları kullanırken güvenli bir internet ağına bağlı olunduğundan emin olmak gerekir. Topluma açık mekanlarda bulunan güvensiz internet ağlarından bağlanıldığında; özellikli kişisel verilerin paylaşılmasından sakınmak gerekir. Dijital sağlık sistemlerinin kullanıldığı mobil cihazların, bilgisayarların ve akıllı saatler gibi diğer cihazların güncellemelerinin zamanında yapılması ve bu güncellemelerin belirli periyotlarla kontrol edilmesi gereklidir. Siber saldırılardan korunmak amacıyla anti virüs programları kullanılabilir. Kullanılan uygulamaların ve internet sitelerinin bulunduğu ülkenin kalite standartlarına uygun olması ve gerekli kurumlardan (örneğin; TSE, Sağlık Bakanlığı gibi) onaylı olmasına dikkat edilmelidir. Eğer dijital sağlık sistemlerini kullanırken bir ödeme işlemi gerekiyorsa sanal banka kartları kullanılabilir. Sonuç olarak dijital ortamların her zaman güvenli olmadığı bilgisini aklımızda tutarak gerekli önlemleri almak siber saldırılardan korunmak için ilk adım olmalıdır. Elra online sağlık uygulaması, kişisel verilerin korunması konusunu öncelikli tutuyor. Kendi yazılım ekibiyle siber tehditlere, veri güvenliğini korumak için anında cevap veriyor. Bu güveni siz de yaşamalısınız. Elra, sağlığınız gibi hasta mahremiyetini de koruyor. Hemen Elra uygulamasını indirin ve güvenle doktorunuzla, diyetisyeniniz veya psikoloğunuzla görüşmeye başlayın.Elra uygulamasını akıllı cihazınıza indirip üye olun ve artık yepyeni, daha sağlıklı bir hayata sahip olun. Elra yanınızda, sağlık cebinizde…Hastalığınızla baş başayken yaşayacağınız stresi ortadan kaldırmak için, doktorunuzla sizi maksimum 15 dakika içinde görüştürmeyi garanti eden elrasaglik.com adresine gitmelisiniz. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! #ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Uzm. Dr. İrem Cantürk Kaynak:https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC4859641/
Devamını Oku
Kronik Hastalıklar
Gilbert Sendromu Nedir?
Gilbert sendromlu hastalarda genetik defekt üridin difosfat glukuronil transferaz 1A1 (UGT1A1) genindedir. UGTA1A geni bilirubinin glukuronik asitle konjugasyonundan sorumludur ve bilirubini safrayla atılan ve suda kolayca çözülebilen formuna dönüştüren enzimi kodlayan gendir. Bu gendeki defekt nedeniyle bilirubin safrayla atılamaz ve kanda yüksek olarak tespit edilir.Aynı zamanda ailesel geçiş gösteren ve otozomal resesif aktarılan bir hastalıktır.Hastalık tipik olarak seks steroid konsantrasyonlarındaki değişikliklerin bilirubin metabolizmasını etkileyerek plazma bilirubin konsantrasyonlarında artışa yol açtığı ergenlik döneminde ortaya çıkar. Ergenlik öncesi nadiren teşhis edilir. Gilbert Sendromu Kimlerde Görülür?Hastalık otozomal resesif aktarıldığı için ebeveynlerden ikisinden de alınan hatalı gene sahip bireylerde görülür.Erkeklerde kadınlara oranla daha sık görülür. Gilbert Sendromunda Klinik Belirtiler Nelerdir?Hastalarda çoğunlukla hafif seyirli sarılık atakları oluşur, sarılık dışında genellikle hastalar asemptomatiktir.Kandaki bilirubin yüksekliğine bağlı olarak bazı hastalarda;- Sklerada sarılık (gözün beyaz kısmında sarımsı renk oluşumu)- Karın ağrısı- Bulantı ve/veya kusma- Halsizlik ve yorgunluk- İshal veya kabızlık gibi sindirim sistemi problemleri,- Koyu renkli sarı idrar,- İştahsızlık- Odaklanma sorunu ve dikkatsizlik gibi şikayetler görülebilir.En sık görülen semptom sklerada sarılık şikayetidir. Hastalığın tanısı çoğunlukla bu aşamada yapılan tahliller sonrası konur.Hastaların sürekli şikayetleri olmaz, ataklar şeklinde seyreden bir hastalıktır ve bazı durumlar Gilbert Sendromlu hastalarda sarılık ataklarını ve şikayetleri arttırır. Gilbert Sendromlu Hastalarda Atak Sıklığını Arttıran Risk Faktörleri Nelerdir?Gilbert sendromlu hastalarda atakları tetikleyen ve bilirubin üretiminin artmasına neden olan;- Uzun süreli açlık- Oruç tutmak- Ateşli hastalıklar ve enfeksiyonlar- Yoğun stres- Menstrual siklusun başlaması- Yoğun alkol tüketimi- Uykusuzluk- Yoğun ve tempolu fiziksel aktivite gibi durumlarda hastalık şiddetlenir, sarılık atakları artar. Gilbert Sendromlu Hastalarda Tanılar Nelerdir?Sarılık şikayeti sonrası doktora başvuran hastalardan alınan kandan bilirubin değerinin ölçülmesi ile tanı çoğunlukla konur.Fakat Gilbert Sendromu diyebilmemiz için bilirubin artışına neden olan diğer karaciğer ve safra hastalıklarının ekarte edilmesi gerekir. Gilbert Sendromlu hastalarda karaciğer fonksiyon testleri normaldir sadece bilirubin artışı görülür.Genetik testler tanı karışıklığı olan durumlarda tanıyı doğrulamak için doğrulama testleri olarak kullanılabilir.Karaciğer biyopsisinin Gilbert Sendromu tanısında herhangi bir yeri yoktur, fakat ayırıcı tanıda diğer karaciğer hastalıklarını ekarte etmek amacıyla kullanılabilir. Yine ayırıcı tanıda karaciğer radyolojik görüntülenme yöntemleri BT, MR gibi tetkiklerden faydalanılabilinir.Ayırıcı tanıda mutlaka;- Hepatit, siroz gibi karaciğer hastalıkları- Safra ve safra kanalı patolojileri- Hemolitik anemi- Criggler -Najar Sendromu- Dubin -Johnson Sendromu gibi hastalıklar araştırılmalıdır. Gilbert Sendromlu Hastalarda Tedavi Nasıldır?Gilbert sendromlu hastalar için belirli bir tedavi gerekmez. Bilirubin düzeyindeki artış dalgalanmalar şeklinde olduğu için çoğunlukla kendiliğinden düzelir.Hastalarda atak sıklığını azaltmak için hastanın eğitimi ve bazı önerilerde bulunmak gerekir.- Uyku döngüsünün düzenlenmesi- Alkol tüketiminden kaçınılması- Düzenli ve dengeli beslenme,- Stresör faktörlerin azaltılması- Yoğun ve tempolu egzersizden kaçınılması önerilir.- Bazı ilaçlar Gilbert Sendromlu hastalarda atak sıklığını arttırır. Hastalar belirli ilaçlarla alevlenen ve artan toksisite riskinden kaçınma konusunda mutlaka eğitilmelidir.- Gilbert sendromunun küçük hücreli akciğer kanseri ve kolon kanserinden kullanılan irinotekan adlı kanser ilacının toksisitesini arttırdığı bilinmektedir. Kolesterol ilaçları, kemoterapi ilaçları, HIV tedavisinde kullanılan ilaçlar Gilbert Sendromlu hastaların ataklarının riskini arttırır.Gilbert sendromunun şüphesi dahi varsa doktorunuza hemen danışmalı ya da bu ve diğer sağlık konularında daha fazla bilgi almak için Elra'yı kullanmalısınız. Elra, İstanbul online doktor aramalarında da, Ankara online doktor aramalarında ve hatta tüm online tedavi beklentilerinize en fazla 15 dakika içerisinde yanıt vermeyi garanti ediyor. Doktor randevusunu saatlerce beklememek için Elra uygulamasını akıllı telefonunuza indirmeli, ya da elrasaglik.com internet sitesi üzerinden sisteme kayıt olmalısınız. Tek tıkla ihtiyacınız olan doktora ulaşacak, randevu saatini beklemekten kurtulacaksınız.#ElraOnline #AnındaDoktorDesteğiDr. Hasan Ali BaşKaynak:https://www.uptodate.com/contents/gilbert-syndrome
Devamını Oku
Online Sağlık
Online Doktor Görüşmesiyle Hangi Hastalıklar Teşhis Edilebilir?
Online doktor görüşmesi, teknolojinin gelişimiyle birlikte sağlık hizmetlerinde önemli bir dönüşümü beraberinde getirmiştir. Günümüzde, fiziksel olarak hastaneye gitmeden doktorlarla görüşme imkânı sunan bu sistem hem hastalar hem de sağlık profesyonelleri açısından büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Pandemi döneminde önem kazanan bu uygulama, zamanla sağlık hizmetlerinde kalıcı bir yer edinmiş ve günümüzde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Ancak, bu süreç aslında normal muayeneden çok farklı bir süreç değildir. Fiziki temasın olmaması, teşhis ve tedavi sürecinin etkin bir şekilde yönetilmesine engel teşkil etmez. Bu noktada, doğru yönetilen bir süreç ile hastanın şikayetleri dikkatlice dinlenir ve gerekli bilgiler toplanarak kusursuz bir teşhis ve tedavi süreci uygulanabilir.Birkaç gün sonra geçmeyen veya belirli aralıklarla tekrarlayan belirtiler yaşıyorsanız, çevrimiçi bir konsültasyon harika bir ilk adımdır. Bazen acilen profesyonel bir görüşe ihtiyaç duyarsınız. Çevrimiçi muayene, muayenehanede randevu beklemeden anında görüş almanızı sağlar. Bazen doktora ulaşmak fiziksel olarak zor olabilir. Muayenehaneden uzakta yaşıyorsanız, işten izin alma imkanınız yoksa, küçük çocuklarınızla evde kalan bir ebeveynseniz, hareket kabiliyetiniz kısıtlıysa... Bu gibi durumlarda, çevrimiçi konsültasyon size pratik ve uygun fiyatlı bir çözüm sunar (1).Online Doktor Görüşmelerinde Fiziksel Muayenenin Hangi Adımları Kısıtlı Olabilir ve Hangi Adımlar Başarılı Bir Şekilde Uygulanabilir?Muayene süreci, her zaman olduğu gibi hekim ve hasta arasında kurulan güvene dayalı bir ilişki ile başlar. İlk adım, hastanın şikayetlerinin dinlenmesi ve hastalık öyküsünün alınmasıdır. Bu süreçte hastanın, ağrı, yorgunluk, ateş gibi ana şikayetleri doktor tarafından sorgulanır. Hastanın tıbbi geçmişi, ailede genetik hastalıklar, önceki ameliyatlar, kullanılan ilaçlar ve mevcut yaşam tarzı (beslenme alışkanlıkları, sigara veya alkol tüketimi gibi) bu aşamada detaylı bir şekilde incelenir. Doğru bir iletişim, doktorun hastaya doğru teşhisi koyabilmesi açısından kritik bir öneme sahiptir. Çünkü hasta ile kurulan açık, net ve detaylı bir iletişim, doktorun durumu anlamasını ve hastalığın kökenine inmesini kolaylaştırır.Fiziksel muayene, doktorun hastalığı anlamada başvurduğu en temel yöntemlerden biridir. Online doktor görüşmelerinde bu aşamanın bazı bölümleri kısıtlı olsa da, teknoloji sayesinde birçok adım başarılı bir şekilde gerçekleştirilebilir. İlk fizik muayene aşaması gözlem (inspeksiyon) ile başlar. Doktor, hastanın genel durumunu görüntülü görüşme sırasında gözlemler ve deri rengi, solunum durumu gibi dış belirtileri kontrol eder. Bu aşama, online görüşmelerde de oldukça başarılı bir şekilde yürütülebilir. Doktor, hastayı yönlendirerek belirli hareketler yapmasını isteyebilir veya yüz, göz, deri gibi alanları dikkatlice inceleyebilir. Bu sayede, gözle görülebilen belirtiler üzerinden teşhis sürecini ilerletebilir.Palpasyon, fiziksel muayenenin bir diğer önemli aşamasıdır. Bu aşamada doktor, elleriyle vücudu muayene ederek hassas bölgeleri, şişlikleri veya anormal yapıları tespit eder. Şu an için online doktor görüşmelerinde palpasyon aşaması doğrudan gerçekleştirilememektedir. Ancak teknoloji hızla gelişmektedir ve gelecekte bu tarz fiziksel muayeneleri yapabilecek yeni araçlar veya yöntemler geliştirilebilir. Örneğin, uzaktan kontrol edilebilen robotik sistemler veya sanal gerçeklik tabanlı uygulamalar bu tür süreçlerde kullanılabilir.   Fizik muayenenin diğer adımları perküsyon ve oskültasyondur. Perküsyon, doktorun parmaklar aracılığıyla yapılan vurma tekniği ile iç organların seslerini dinleyerek değerlendirme yaptığı bir yöntemdir. Bu, genellikle karaciğer, akciğer ve bağırsak gibi organların durumunu anlamada kullanılır. Oskültasyon ise, steteskop yardımıyla kalp, akciğer ve bağırsak seslerinin dinlendiği bir süreçtir. Geleneksel olarak doktorun steteskop kullanarak gerçekleştirdiği bu işlem, uzaktan sağlık teknolojileri ile de mümkündür. Günümüzde uzaktan sağlık hizmetlerinde kullanılan bazı teknolojik cihazlar, doktorların oskültasyon işlemini gerçekleştirmesine olanak tanımaktadır. Bu cihazlar, hastanın evde kendi kendine kullanabileceği veya bir sağlık personeli yardımıyla uygulanabileceği şekilde tasarlanmıştır ve doktorun uzaktan dinleyebilmesine olanak tanır.Hasta, Online Doktor Görüşmesinde Yaptırdığı Test Sonuçlarını Doktoruna Nasıl İletebilir ve Bu Sonuçlar Tedavi Planını Nasıl Etkiler?Vital bulguların ölçülmesi, bir hastanın sağlık durumu hakkında temel bilgiler veren bir aşamadır. Tansiyon, nabız, solunum sayısı ve vücut sıcaklığı gibi parametreler, hastalığın teşhisi ve tedavisi açısından kritik öneme sahiptir. Online doktor görüşmelerinde bu bilgiler, hastanın evde kullanabileceği basit tıbbi cihazlar ile ölçülebilir ve doktorla paylaşılabilir. Günümüzde tansiyon aletleri, dijital termometreler, nabız ölçerler ve hatta bazı akıllı saatler bile bu bilgileri ölçme konusunda kullanılmaktadır. Hasta, bu bilgileri düzenli olarak doktoruna ileterek sağlık durumunu izleyebilir ve gerekli olduğunda müdahale edilebilir.Bir diğer önemli aşama ise tanısal testler ve laboratuvar incelemeleridir. Online doktor muayenesinde, doktor hastanın şikayetlerine göre gerekli gördüğü testleri isteyebilir. Kan, idrar, dışkı analizleri gibi temel testlerin yanı sıra, görüntüleme yöntemleri (röntgen, ultrason, MR, CT), elektrokardiyografi (EKG), eko, solunum fonksiyon testleri gibi daha spesifik testler de gerekebilir. Hasta, bu testleri yaptırdıktan sonra sonuçları dijital ortamda doktoruyla paylaşabilir. Doktor, sonuçları inceleyerek hastanın durumu hakkında daha kesin bir teşhis koyabilir ve tedavi planını şekillendirebilir. Ayrıca, bazı testler ve tetkikler dijital olarak uzaktan yapılabilecek teknolojilerle geliştirilmeye başlanmıştır.Online doktor muayenesi, teknolojik gelişmeler sayesinde hastalara birçok önemli sağlık bilgisine erişim ve teşhis imkanı sunmaktadır. Her ne kadar tüm hastalıklar bu yöntemle teşhis edilemese de, birçok hastalık ve sağlık problemi uzaktan muayene ile etkili bir şekilde yönetilebilir. Özellikle kronik hastalığı olan bireyler, yaşlı hastalar veya acil olmayan durumlarda sağlık hizmetine erişim zorunluluğu olan kişiler için online doktor görüşmeleri büyük avantaj sağlamaktadır. Gelecekte, daha gelişmiş teknolojiler ve yenilikçi tıbbi cihazlar sayesinde bu süreçlerin daha da iyileştirilmesi beklenmektedir. Online sağlık hizmetleri, yalnızca hastaların hızlı ve kolay bir şekilde doktorlarına erişmesini sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda sağlık hizmetlerine genel anlamda daha erişilebilir ve sürdürülebilir bir yapıyı da desteklemektedir.Online Doktor Görüşmesinde Daha Çok Hangi Branşlara Ait Hastalıklar Kolayca Teşhis edilebilir?Dünya genelinde online sağlık sistemlerinin en yaygın olarak kullanıldığı branşlar incelendiğinde, en dikkat çekici iki alanın psikiyatri ve dermatoloji olduğu görülmektedir. Bu iki branşın online muayene süreçlerine uygun olması birkaç temel nedene dayanmaktadır. Psikiyatrik hastalıklarda tanı koyma sürecinde hastanın ruh hali, düşünce yapısı, duygusal durumu ve yaşadığı belirtiler genellikle doktor tarafından dinlenerek değerlendirilir. Fiziksel bir muayeneye ihtiyaç duyulmaması ve hastanın hikayesinin tanıda kritik bir rol oynaması, psikiyatrinin online sağlık hizmetlerinde kolaylıkla yer bulmasına olanak sağlamaktadır. Aynı şekilde dermatolojik hastalıkların teşhisinde de görsel inceleme ön plandadır. Deri üzerindeki lezyonlar, döküntüler ya da anormal oluşumlar çoğu zaman sadece görsel bir değerlendirmeyle teşhis edilebilir. Online platformlarda görüntülü görüşme ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflar aracılığıyla dermatolojik rahatsızlıkların tanı ve tedavi süreçleri de etkin bir şekilde yönetilebilmektedir.Bu branşların online sağlık sisteminde ön plana çıkmasının bir diğer nedeni de, muayene esnasında herhangi bir ek cihaz veya özel bir işleme ihtiyaç duyulmamasıdır. Psikiyatri ve dermatoloji alanlarında bu tarz cihazlara genellikle ihtiyaç duyulmaz. Bu durum, online sağlık hizmetlerinin daha hızlı, erişilebilir ve maliyet etkin bir şekilde sunulabilmesini sağlar. Hastaların evlerinden çıkmadan doktorlarına ulaşabilmesi, özellikle pandemiler gibi fiziksel temasın risk taşıdığı dönemlerde büyük avantaj sağlamaktadır. Ayrıca, coğrafi olarak doktor hizmetlerine erişimin zor olduğu bölgelerde yaşayan hastalar için de bu sistem hayati öneme sahiptir.Sonuç olarak, online sağlık hizmetlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte birçok tıbbi branş uzaktan muayene ile hastalarına hizmet sunabilmektedir. Ancak, psikiyatri ve dermatoloji gibi alanlar, hem muayene süreçlerinin doğası gereği hem de herhangi bir özel cihaza ihtiyaç duymadan teşhis ve tedavi imkanı sunması nedeniyle online sağlık hizmetlerinde diğer branşlardan bir adım öne çıkmaktadır. Teknolojinin ilerlemesi ve dijital sağlık sistemlerinin gelişmesiyle birlikte, gelecekte bu alanların daha da yaygınlaşması ve farklı tıbbi branşların da bu sisteme entegrasyonunun artması beklenmektedir.Uzaktan Muayene Esnasında Doktor Teşhis Edilen Hastalıkların Tedavisini Düzenleyebilir mi?Doktorunuz, paylaşmış olduğunuz bilgiler doğrultusunda doğru teşhisi koyabilmek için ek tetkikler talep edebilir. Bu tetkikler, laboratuvar testlerinden görüntüleme tekniklerine kadar uzanan geniş bir yelpazede olabilir. Tetkiklerin sonuçları alındıktan sonra, doktorunuz bunları dikkatlice değerlendirir ve elde ettiği veriler ışığında teşhisini sizinle paylaşır. Bu süreç, hem yüz yüze hem de online muayene yoluyla gerçekleşebilir, çünkü birçok tetkik sonucunu dijital ortamda doktorunuza iletmeniz mümkündür. Teşhis süreci netleştikten sonra, doktorunuz size en uygun tedavi planını belirler.Sağlığınıza yeniden kavuşmanız için doktorunuz, uzaktan muayene yoluyla tedavi sürecinizi yönetebilir. Uygun gördüğü ilaçları e nabız sistemi üzerinden reçete edebilir ve bu reçeteye elektronik ortamda ulaşabilirsiniz. Böylelikle, reçetenizi eczaneden kolaylıkla temin edebilirsiniz. Doktorunuz, ilaçları nasıl kullanmanız gerektiği, hangi dozlarda ve ne kadar süreyle almanız gerektiği gibi hayati bilgileri size açık bir şekilde iletir. Bu sayede tedavi sürecinizi yakından takip edebilir, gerektiğinde ilaç tedavinizde değişiklikler yapabilir.Tedavi sadece ilaçlarla sınırlı değildir. Doktorunuz, yaşam tarzınızda yapmanız gereken değişikliklerle ilgili size önerilerde bulunabilir. Bu değişiklikler, beslenme alışkanlıklarınızdan uyku düzeninize, egzersiz yapma sıklığınızdan stres yönetimine kadar geniş bir yelpazeyi kapsayabilir. Sağlığınızı yeniden kazanmanız ve sürdürülebilir bir iyilik haline ulaşmanız için bu tavsiyeler büyük önem taşır. Örneğin, dengeli bir diyet önerisi, günlük egzersiz rutini veya sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durma yönünde tavsiyeler alabilirsiniz. Bu öneriler, tedavi sürecinin başarılı olmasında kritik bir rol oynar ve doktorunuzla düzenli iletişim halinde kalarak bu önerilere uymanız sağlığınız açısından büyük fayda sağlar.Elra online sağlık uygulamasını telefonunuza veya tabletinize indirin, elrasaglik web adresi üzerinden sisteme bağlanın, gün içinde sürekli doktorunuz yanınızda olsun. Sihir değil, Elra!Gün içinde her an bir doktora ulaşabileceğinizi bilmek ne kadar güzel olurdu değil mi? İşte siz bunu hak ediyorsun. Elra, doktorunuzu gün içinde hep sizinle tutuyor.#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Dr. Adem Zorlu Kaynak:https://e-medicine.mk/en/how-to-recognize-when-you-need-an-online-medical-consultation/
Devamını Oku
Faydalı Bilgiler
Mevsimsel alerji nedir?
Mevsimsel alerji/Alerjik rinit/Bahar nezlesi, burun akıntısı, gözlerde sulanma, hapşırma, boğaz kaşıntısı gibi belirtilerle ortaya çıkan soluduğumuz havadaki alerjen maddelere karşı bağışıklık sistemimizin aşırı tepki verdiği bir durumdur. Genellikle yılın belirli dönemlerinde, özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında ortaya çıkar ancak alerjenin varlığına göre yıl boyu da sürebilir. Polenler, küf sporları, çimenler gibi çevresel alerjenler bağışıklık sistemimiz tarafından tehdit olarak algılanır ve beyaz kan hücreleri bu alerjenlere karşı antikor oluşturur ve antikorlar alerjenle temas ettiğinde mast hücrelerinden histamin denilen bir madde salınır. Histamin salınımına bağlı olarak inflamasyon artar ve alerji belirtileri ortaya çıkar. Mevsimsel alerji, genellikle ilkbaharda ağaç polenleri, yazın çimen polenleri ve sonbaharda yabani ot polenleri nedeniyle ortaya çıkar.Belirtileri en aza indirmek için alerji hastaları genellikle evde kalmaya gayret eder ve çevresel tetikleyicilerden kaçınmak için de aktivitelerini sınırlamaya çabalarlar. Mevsimsel alerjiler çocukları ve okul performanslarını bile etkileyebilir.Neyse ki, mevsimsel alerjilerle mücadele etmek için etkili stratejiler ve tedaviler mevcut. Örneğin, dil altı immünoterapi, vücudunuza mevsimsel alerjilerle savaşmak için ihtiyaç duyduğu araçları sağlayan ağrısız ve kullanışlı bir seçenektir (1). Mevsimsel Alerji Nedenleri Nelerdir?Mevsimsel alerjilerin en yaygın nedeni, polenlerdir. Özellikle ağaçlar, çimenler ve yabani otlar gibi bitkiler, polen üretir ve bu polenler havaya yayılarak alerjik semptomları tetikleyebilir. Ayrıca, yağışlı ve nemli dönemlerde küf sporları da mevsimsel alerjiye neden olabilir. Bunlar dışında, çevresel kirlilik, iklim değişiklikleri mevsimsel alerjilerin şiddetini artırabilir. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan kişiler, hava kirliliği ve kimyasal maddelere daha fazla maruz kaldıkları için daha şiddetli alerji semptomları yaşayabilir. Ailede alerji öyküsü olması veya kişide egzema-astım gibi başka alerjik hastalıkların olması da mevsimsel alerji görülme ihtimalini artırır.Mevsimsel Alerjinin Belirtileri Nelerdir?Mevsimsel alerji belirtileri, vücudun alerjenlere verdiği aşırı reaksiyonlar sonucunda ortaya çıkar. En sık görülen belirtiler şunlardır:·      Burun akıntısı veya tıkanıklığı·      Geniz akıntısı·      Sürekli hapşırma·      Gözlerde kaşıntı, kızarıklık ve sulanma·      Boğazda kaşıntı, kuru öksürük·      Yorgunluk ve halsizlik·      Bazı kişilerde sinüslerde tıkanıklık ve baş ağrısı·      Kulakta kaşıntı, tıkanıklık hissi·      Astımlı hastalarda öksürük, hırıltı ve nefes darlığı yapabilir.Bu semptomlar, alerjenlerle temas olduğu sürece devam edebilir ve bazen kişilerin günlük yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebilir.Mevsimsel Alerji Nasıl Teşhis Edilir?Mevsimsel alerji tanısı için hastanın şikayetleri, aile öyküsü ve laboratuvar değerleri bir bütün olarak değerlendirilir. Hastalar genellikle mevsim değişikliklerinde ya da belirli bitkilerin polenlerinin havaya yayıldığı dönemlerde şikayetlerde bulunurlar. Teşhisi doğrulamak için cilt testi veya kan testi yapılabilir. Cilt testi, alerjenin küçük miktarlarının deriye uygulanarak vücudun bu maddelere nasıl tepki verdiğini gözlemlemek için kullanılır. Alerji testleri yapılması esnasında nadir de olsa anaflaksi gelişme riski olabileceği için bu testlerin acil müdahale yapılabilecek koşullarda bir alerji ve klinik immünoloji uzmanı tarafından yapılması gerekir. Alerjik hastalıklarda genellikle ilk bakılan laboratuvar değeri serum IgE düzeyidir. Ancak IgE antikoru düzeyi alerji dışı durumlarda da yükselebileceği için tek başına tanı koymak için yeterli değildir.Mevsimsel Alerji İçin Hangi Tedavi Yöntemleri Uygulanır?Mevsimsel alerji tedavisinde birkaç farklı yöntem uygulanabilir. Birincil tedavi, alerjiye neden olan maddelerden kaçınmaktır. Polenin yoğun olduğu mevsimlerde mümkün olduğunca dışarı çıkmamak ya da pencereleri kapalı tutmak gibi önlemler uygulanmalıdır. Bunun yanı sıra, semptomları hafifletmek için antihistaminikler, dekonjestanlar, burun spreyleri ve göz damlaları kullanılabilir. Bu ilaçlar, vücudun alerjenlere karşı verdiği tepkiyi hafifletir ve semptomların şiddetini azaltır. Ağır vakalarda, immünoterapi (alerji aşısı) önerilebilir. Bu tedavi yöntemi, alerjenlerin küçük miktarlarda vücuda verilerek bağışıklık sisteminin alerjene karşı daha az tepki vermesini sağlama amacını taşır.Mevsimsel Alerjilerden Korunmak İçin Hangi Önlemler Alınabilir?Mevsimsel alerjiden korunmak için ilk olarak, polenlerin yoğun olduğu dönemlerde, özellikle sabah saatlerinde açık havada bulunmaktan kaçınmalısınız. Ayrıca, evde ve arabada pencereleri kapalı tutarak polenlerin içeri girmesini önleyebilirsiniz. Hava temizleyici cihazlar kullanmak da iç mekan havasını temiz tutmanıza yardımcı olabilir. Dışarı çıkarken geniş siperlikli şapka, gözlük ve maske kullanmak, kollarınızı ve bacaklarınızı kapatan kıyafetler giymek polen maruziyetini azaltmaya yardımcı olabilir. Çamaşırlarınızı kurutmak için dışarıya asmamalısınız. Dışarı çıkıp eve geldikten sonra üzerinizde biriken polenleri temizlemek için duş almalı ve kıyafetlerinizi değiştirmelisiniz. Ayrıca, evdeki halı, perde ve yatak örtüsü gibi toz tutucu eşyaları da düzenli olarak temizlemelisiniz.Mevsimsel Alerji İlaçları Nelerdir?Antihistaminikler mevsimsel alerjide en sık kullanılan ilaçlardır. Eski nesil antihistaminikler hastalarda uyku hali, baş dönmesi ve ağız kuruluğu gibi yan etkilere neden olurken, günümüzde yeni nesil antihistaminikler (loratadin, setirizin gibi) yan etkilerinin daha az olması nedeniyle tercih edilmektedir.*Lökotrien inhibitörleri (montelukast), alerjenlere maruziyet esnasında oluşan inflamatuvar yanıtı azaltarak etki gösteren ilaçlardır. Antihistaminiklerle birlikte kullanıldığında daha da etkili olurlar.*Dekonjestanların (psödoefedrin, fenilefrin,oksimetazolin) oral,sprey ve göz damlası formunda farklı türleri vardır. Psödoefedrin ve fenilefrin, tansiyon yüksekliğine neden olabilir bu nedenle kalp ve yüksek tansiyon hastalığı olan kişilerin kullanması önerilmez. Burun spreyi olanlar burun tıkanıklığını rahatlatmakta çok etkilidir ancak 5 günden uzun süre kullanılmamaları önerilir.*Kortikosteroid (beklometazon, flutikazon gibi) burun spreylerinin etki etmesi birkaç günü bulur ancak etkili düzeye ulaştığında semptomları oldukça rahatlatır. Etki etmesi için günlük düzenli kullanılması gerekir. Herhangi bir ilacı kullanmadan önce doktorunuza danışmalı ve ilaçları doğru şekilde kullanmalısınız.İmmünoterapi Nedir ve Nasıl Uygulanır?İmmünoterapi, hastanın alerjenlere karşı vücudunun toleransını artırmayı amaçlayan bir tedavi yöntemidir. Bu tedavi semptomları tedavi etmez, tüm alerjik reaksiyonların kaynağı olan bağışıklık sisteminini tedavi eder. Hastaya düzenli olarak alerjenin çok küçük dozları verilir ve bu dozlar zamanla artırılarak bağışıklık sisteminin bu maddelere karşı daha az tepki vermesi (desensitizasyon) sağlanır. İmmünoterapi, birkaç yıl sürebilen bir tedavi olup, özellikle uygun ilaçları kullanmasına rağmen şikayetleri azalmayan ağır alerji vakalarında etkili sonuçlar verebilir. Bu tedavi yöntemi, sadece belirli alerjilerde kullanılır ve alerji ve klinik immünoloji uzman hekimi tarafından uygulanmalıdır.Mevsimsel Alerji ile Soğuk Algınlığı Arasındaki Farklar Nelerdir?Mevsimsel alerji ve soğuk algınlığı semptomları, birbirine çok benzeyebilir, ancak birkaç önemli fark vardır. Soğuk algınlığı, genellikle viral etkenler nedeniyle ortaya çıkar ve yaklaşık 5-10 gün içinde geçer. Mevsimsel alerji ise haftalar veya aylarca sürebilir ve her yıl aynı dönemlerde tekrarlar. Ayrıca, soğuk algınlığı genellikle ateş ve kas ağrıları ile birlikte seyrederken, mevsimsel alerjide bu belirtiler genellikle görülmez. Soğuk algınlığında burun akıntısı koyu kıvamlı ve sarı renkli olabilir, ancak alerjide burun akıntısı daha sulu ve şeffaftır. Mevsimsel Alerjilerin Komplikasyonları Nelerdir?Yaygın görülen bazı komplikasyonları şunlardır:·      Sekonder enfeksiyonlar: Zaten inflamasyon gelişmiş kulak, burun ve sinüs mukozasında bakteriyel enfeksiyon gelişebilir. Kulak enfeksiyonu (otitis) ve sinüs enfeksiyonu (sinüzit) gibi.·      Rebound burun tıkanıklığı: Dekonjestan burun spreylerinin uzun süreli kullanımına bağlı gelişir.·      Burun kanaması·      Lenf nodlarında büyüme·      Akciğer fonksiyonunda azalma·      Yüz görünümünde değişiklikler: Yüzde ödemli görünüm, burunda kızarıklık, gözaltlarında koyu renk ve çizgiler gelişebilir. Genellikle ilaç tedavisi ile geriler.Mevsimsel Alerjiler İçin Doğal Tedavi Yöntemleri Var mıdır?Bazı doğal yöntemler mevsimsel alerji semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabilir. Bunlardan biri, burun yollarını temizlemek için kullanılan tuzlu su (serum fizyolojik) ile yapılan burun yıkamalarıdır. Bu yöntem, burun boşluğundaki polenleri, mukusu ve bakterileri uzaklaştırarak burun tıkanıklığını ve geniz akıntısını azaltabilir. Eczaneden sinüs yıkama kiti alıp kullanabilir veya evde kendiniz de hazırlayabilirsiniz. 3 çay kaşığı iyotsuz tuz ve 1 çay kaşığı karbonatı bir kapta karıştırıp hava almayacak şekilde saklayın ve kaynatıp soğuttuğunuz 250 ml suya bu karışımdan 1 çay kaşığı ekleyerek burnunuzu bu suyla yıkayın. Sıcak su buharı solumak da tıkalı burnunuzu açmaya yardımcı olabilir. Doğal tedavi yöntemleri herkes için aynı etkiyi göstermeyebilir. Semptomlar şiddetliyse bir doktora muayene olunmalı ve önerilen ilaçlar kullanılmalıdır. Mevsim geçişlerinde yaşam kalitemizi düşüren alerjik durumlara karşı, doktorlarımız sizi çaresiz bırakmayacak. En fazla 15 dakikalık bir muayene bekleme süresi ve 290 TL’lik muayene ücretiyle Elra, sağlıklı günler yaşamanız misyonuyla çalışıyor. Elra uygulamasını akıllı cihazınıza indirip üye olun ve artık yepyeni, daha sağlıklı bir hayata sahip olun. Alerjiyle baş başayken yaşayacağınız stresi ortadan kaldırmak için, doktorunuzla sizi maksimum 15 dakika içinde görüştürmeyi garanti eden elrasaglik.com adresine gitmelisiniz. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! #ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Elra Online Sağlık HizmetleriKaynak: https://www.hopkinsmedicine.org/health/conditions-and-diseases/seasonal-allergies
Devamını Oku
Faydalı Bilgiler
Kilo Vermeyi Engelleyen Faktörler
Kilo verme sürecinde, hedeflerimize ulaşmayı zorlaştıran belirli faktörler olabilir. Diyet ve egzersiz programlarına başlayıp beklenen sonuçları alamamak, pek çok insanın karşılaştığı bir durumdur. Bu durumun altında yatan nedenlerden bazıları kilo vermeyi durduran faktörler olabilir. Bu blog yazısında, kilo kaybını engelleyen bu faktörleri derinlemesine ele alacağız.1. Genetik Faktörler ve Kilo VermeBirçok kişi, kilo verme sürecinde genetik faktörlerin belirleyici olduğunu düşünür. Bu doğru olabilir, ancak genetik yalnızca bir parçadır. Genetik, vücudumuzun tepki verme biçimini ve kilo alma eğilimini etkiler, ancak diyet ve egzersiz gibi yaşam tarzı değişiklikleri genellikle bu eğilimleri dengeleyebilir.Örneğin, bazı insanlar daha hızlı bir metabolizmaya sahip olabilirler, bu da kilo vermeyi kolaylaştırır. Ancak, sağlıksız bir yaşam tarzı benimsemeleri durumunda bile kilo alabilirler. Kısacası, genetik faktörler kilo verme sürecini etkileyebilir ancak tek belirleyici değildir.2. Yaşam Tarzı Seçimleri ve Kilo Kaybı Üzerindeki EtkileriYaşam tarzı seçimleri, kilo verme sürecinde kritik bir rol oynar. Yediklerimizden, ne kadar hareket ettiğimize, ne kadar uyuduğumuza ve stres seviyemize kadar birçok faktör, kilo verme hedeflerimizi etkiler.Düzenli egzersiz ve sağlıklı bir diyet, kilo kaybının temelini oluşturur. Ancak, herkes için aynı yöntemler işe yaramayabilir. Bazıları için, ek faktörler stres, uyku eksikliği ve sağlık sorunları da kilo verme sürecini etkileyebilir. Bu nedenle, bireysel ihtiyaçları dikkate alarak bütünsel bir yaklaşım benimsemek önemlidir.3. Beslenme Alışkanlıklarının Kilo Verme Sürecine EtkisiBeslenme alışkanlıkları, kilo verme sürecinde kritik bir rol oynar. Ne yediğimiz ve içtiğimiz, vücut ağırlığımızı doğrudan etkiler. Dengeli ve sağlıklı bir diyet, kilo kaybını hızlandırabilirken, sağlıksız beslenme kilo alımını teşvik eder.Beslenme planınız, kalori alımını azaltmayı ve kalori tüketimini artırmayı hedeflemelidir. Ancak, her kalorinin eşit olmadığını unutmamak önemlidir. Dengeli bir diyet, protein, karbonhidrat ve yağların uygun dengede alınmasını sağlar ve doygunluk hissini artırır. Bu nedenle, sağlıklı ve dengeli bir beslenme planı, kilo verme sürecinde kilit bir faktördür.4. Stresin Kilo Kaybı Üzerindeki RolüStres, kilo kontrolü üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Stres altında olduğumuzda, vücudumuz adrenalin ve kortizol gibi hormonlar salgılar. Bu hormonlar, iştahımızı artırır ve aşırı yeme eğilimine yol açabilir.Ayrıca, stresli durumlarda sağlıklı beslenme ve egzersiz gibi kilo verme stratejilerini sürdürmek zor olabilir. Bu nedenle, stres yönetimi, kilo verme sürecinin önemli bir parçasıdır. Stresle başa çıkma stratejileri geliştirmek ve uygulamak, kilo verme hedeflerinize ulaşmanızı kolaylaştırabilir.5. Uyku Uyuma SüresiYeterince uyuyamamak kilo alımıyla da ilişkilidir. Uzmanlar, 18 ila 64 yaş arası yetişkinlerin gecede 7 ila 9 saat uyumasını önermektedir. 65 yaş ve üzeri yetişkinler ise gecede 7 ila 8 saat uyumalıdır.Yeterince uyumamak, daha çok acıkmanıza, daha fazla kalori tüketmenize ve daha sağlıklı seçenekler yerine sağlıksız yiyecek ve içecekleri tercih etme olasılığınızın artmasına neden olabilir. Yeterince uyumak bu sorunları önlemeye ve genel refahı artırmaya yardımcı olabilir (1). Kilo Vermeyi Durduran Faktörleri Aşma StratejileriKilo verme sürecinde karşılaşılan engeller kişiden kişiye değişebilir. Ancak, bazı ortak faktörler vardır ki, genellikle kilo verme çabalarını durduran unsurlar üzerinde çalışmak, başarıya giden yolu açabilir. Düzenli uyku alışkanlığı edinmek, sağlıksız beslenme alışkanlıklarını değiştirmek, stresle başa çıkmak ve düzenli fiziksel aktivite, kilo verme sürecini destekleyen önemli adımlardır. Herkesin vücudu ve ihtiyaçları farklı olduğundan, kişiselleştirilmiş bir kilo verme planı belirlemek önemlidir. Bu nedenle, bir sağlık profesyoneli ile görüşmek ve doğru stratejileri belirlemek en iyisidir. Sonuç olarak, kilo verme süreci, birçok faktörün etkisi altındadır. Ancak, bu engellerin farkında olmak ve uygun stratejiler geliştirmek, kilo verme hedeflerinize ulaşmanızı kolaylaştırabilir. Bilgi sahibi olmak ve doğru adımları atmaktan çekinmeyin, sağlıklı bir yaşam tarzına adım atmanın önündeki engelleri aşabilirsiniz. Kilo verme konusunda sıkıntı yaşıyorsanız bir uzman desteği almak en iyisi olacaktır. Hatta online sağlık hizmetlerini kullanarak online diyetisyen görüşmesi marifetiyle, bu süreci zaman kaybetmeden başlatabilirsiniz. Elra uygulamasını telefonunuza indirerek sınırlı sayıda değil, sınırsızca doktorlarımıza, diyetisyen ve kilinik psikologlarımıza danışabilirsiniz. Bu, sizin beden sağlığınızı ve mental yapınızı sürekli iyi tutacak. Çünkü artık Elra elinizde, sağlık evinizde!#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Elra Online Sağlık HizmetleriKaynak:https://www.niddk.nih.gov/health-information/weight-management/adult-overweight-obesity/factors-affecting-weight-health
Devamını Oku
Faydalı Bilgiler
Yoğun Çalışanlar İçin Sağlıklı Kalma Tüyoları
Sağlık, sadece bedensel bir durumla sınırlı değildir; aynı zamanda zihinsel ve duygusal sağlık da önemlidir. Bu nedenle, yoğun çalışan bireylerin sağlıklı kalabilmek için bedensel, zihinsel ve duygusal sağlıklarına özen göstermeleri gerekmektedir. Bu blog yazısı, bu konuda okuyucularına yol gösterecek bilgiler ve tüyolar sunmayı hedeflemektedir.1. Sağlıklı Beslenme İpuçlarıSağlıklı beslenme, hayatın her alanında olduğu gibi, sağlık durumumuzu ve genel yaşam kalitemizi doğrudan etkileyen önemli bir faktördür. Ne kadar sağlıklı beslenirsek, vücudumuzun gereksinim duyduğu vitamin ve mineralleri o kadar etkin bir şekilde karşılarız. Bu da enerji seviyelerimizin yükselmesine, bağışıklık sistemimizin güçlenmesine ve genel olarak daha sağlıklı hissetmemize yardımcı olur.Beslenme alışkanlıklarımızı geliştirmek için ilk adım, dengeli bir diyet uygulamaktır. Taze meyve ve sebzeler, tam tahıllar, yağsız proteinler ve sağlıklı yağlar, dengeli bir diyetin ana bileşenleridir. Ayrıca, işlenmiş gıdaların ve şekerli içeceklerin tüketimini sınırlayarak ve bol miktarda su içerek de sağlıklı beslenme hedefimize ulaşabiliriz.2. Fiziksel Aktivite ve Egzersiz ÖnerileriFiziksel aktivite ve egzersiz, sağlıklı bir yaşam tarzının ayrılmaz bir parçasıdır. Hem bedensel hem de zihinsel sağlığımız üzerinde olumlu etkileri vardır. Düzenli fiziksel aktivite, kalp-damar sağlığını iyileştirir, kemik yoğunluğunu artırır, enerji seviyelerini yükseltir ve genel yaşam kalitesini iyileştirir.Egzersiz rutininizi oluştururken, hem kardiyovasküler egzersizleri (koşu, yüzme, bisiklet sürme gibi) hem de güç antrenmanlarını (ağırlık kaldırma, pilates, yoga gibi) içermesine özen gösterin. Haftanın en az beş günü, her seferinde en az 30 dakika olacak şekilde düzenli egzersiz yapmayı hedefleyin. Egzersizin yoğunluğunu kişisel fitness seviyenize göre ayarlayın ve zamanla bu yoğunluğu artırmayı hedefleyin. Unutmayın, her hareket önemlidir ve küçük adımlarla başlamak, sürekli bir egzersiz alışkanlığı geliştirmenin anahtarıdır.3. Zihinsel Sağlık İçin ÖnerilerZihinsel sağlık, genel sağlığımızın ayrılmaz bir parçasıdır ve çoğu zaman göz ardı edilir. Ancak zihinsel sağlığımızı korumak ve geliştirmek, yaşam kalitemizi artırmada kritik bir rol oynar. Zihinsel sağlığı güçlendirmenin birçok yolu vardır, bunlardan biri düzenli egzersiz yapmaktır. Egzersiz, stresi azaltmaya yardımcı olur, uyku kalitesini artırır ve genel ruh halimizi iyileştirir.Ayrıca, zihinsel sağlığımızı korumanın ve geliştirmenin başka yolları da vardır. Bu yöntemlerden biri, sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmektir. Sağlıklı bir diyet, beyin fonksiyonlarını destekler ve duygusal dengemizi korumaya yardımcı olur. Diğer bir önemli unsur ise sosyal bağlantılardır. Sosyal etkileşimler, duygusal refahı artırır ve yalnızlık ve depresyon riskini azaltır. Son olarak, düzenli olarak kendiniz için zaman ayırmak önemlidir. Kendinize bakmak, stresi yönetmenize ve genel zihinsel sağlığınızı korumanıza yardımcı olabilir.4. Duygusal Sağlığı Koruma YöntemleriDuygusal sağlık, bireyin duygusal durumunun genel iyilik halini ifade eder. Bu, duygularımızı nasıl tanıdığımız, yönettiğimiz ve ifade ettiğimizle doğrudan ilgilidir. Duygusal sağlık, yaşamın tüm yönlerini etkiler: fiziksel sağlık, zihinsel odaklanma, ilişkiler ve hatta iş performansı. Bu nedenle, duygusal sağlığımızı korumak ve geliştirmek önemlidir. Duygusal sağlığınızı korumanın birçok yolu vardır. Bunlardan biri, düzenli egzersiz yapmaktır. Egzersiz, stresi azaltmaya yardımcı olur ve genel ruh halinizi iyileştirir. Diğer bir önemli unsur ise sosyal bağlantılardır. Sosyal etkileşimler, duygusal refahı artırır ve yalnızlık ve depresyon riskini azaltır. Ayrıca, sağlıklı beslenme alışkanlıkları da duygusal sağlığınıza katkıda bulunabilir. Sağlıklı bir diyet, beyin fonksiyonlarını destekler ve duygusal dengenizi korumaya yardımcı olur. Son olarak, kendinize zaman ayırmak da önemlidir. Kendinize bakmak, stresi yönetmenize ve genel duygusal sağlığınızı korumanıza yardımcı olabilir.5. İş-Yaşam Dengesi Kurma Stratejileriİş ve yaşam dengesi, günümüzde pek çok kişinin karşılaştığı bir meydan okumadır. Bu dengeyi sağlamak, hem profesyonel hem de kişisel hayatımızda memnuniyet ve mutluluğu artırmak için önemlidir. Çalışma saatlerimiz ve kişisel zamanımız arasında sağlıklı bir denge kurmak, stresi azaltabilir, iş tatminini artırabilir ve genel yaşam kalitemizi iyileştirebilir.İş ve yaşam dengesini sağlamak için birkaç strateji vardır. Öncelikle, önceliklerinizi belirlemek önemlidir. Hangi görevlerin acil olduğunu ve hangi görevlerin bekleyebileceğini bilmek, zamanınızı daha etkin bir şekilde yönetmenize yardımcı olabilir. İkincisi, çalışma saatlerinizi sınırlamak da önemlidir. Sürekli olarak aşırı saatler çalışmak, tükenmişliğe yol açabilir ve genel yaşam kalitenizi düşürebilir. Son olarak, düzenli aralar vermek ve kendinize zaman ayırmak da önemlidir. Kendinize bakmak ve rahatlamak için zaman ayırmak, hem işte hem de evde daha üretken ve mutlu olmanızı sağlayabilir.Sonuç olarak, yoğun iş temposunda sağlıklı kalmak, zaman ve çaba gerektiren bir süreçtir. Ancak bu blogda paylaşılan ipuçları ve öneriler, bu süreci daha kolay ve yönetilebilir hale getirebilir. Unutmayın ki, sağlık yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal durumumuzla da yakından ilgilidir. Bu nedenle, sağlıklı bir yaşam sürdürmek için bedensel, zihinsel ve duygusal sağlığımıza eşit derecede önem vermemiz gerekmektedir. Kendinize iyi bakın, çünkü sağlık gerçek anlamda önemlidir.6. Uykuya Öncelik VerinUyku, genel sağlığınız üzerinde büyük bir etkiye sahiptir, bu nedenle yeterince uyuduğunuzdan emin olmak çok önemlidir.Uyku eksikliği, kalp hastalığı, diyabet, yüksek tansiyon, inme, kalp krizi, obezite ve depresyon gibi birçok kronik sağlık sorunuyla bağlantılıdır (bunlardan sadece birkaçını saydık). Uykusuzluğunuzu yenmek için şunları deneyebilirsiniz:·       Yatmadan önce ekran sürenizi sınırlayın.·       Yorgun olmadığınız halde, sırf uyumanız gerektiğini hissediyorsunuz diye belirli bir saatte uyumaya gitmeyin.·       Serin bir odada uyumayı deneyin, bu daha hızlı uykuya dalmanıza yardımcı olur ve gece aşırı ısınmadan uyanmanızı önler.·       Yatmadan önce ağır yemeklerden kaçının.·       Egzersiz daha iyi uyumanıza yardımcı olur, ancak yatmadan 3 saat önce egzersiz yapmamaya çalışın. Uyku sorunlarınız devam ediyorsa, bu altta yatan fiziksel veya zihinsel bir sağlık sorununun belirtisi olabilir. Eğer Elra’ya bağlandıysanız, çevrimiçi olarak bir doktorla görüşebilirsiniz (1).Hastalığın nerden geleceğini veya ne zaman nüksedeceğini bilemezsiniz ama Elra, online muayene imkanını size sunarak erken tanı ve tedavi konusunda hep elinizin altında olacak. Siz de Elra’ya kaydolun, online doktor muayenesinin avantajlarına ulaşın ve artık sağlığınıza hükmedin.Eğer doktorunuza, diyetisyeninize veya klinik psikoloğunuza hemen ihtiyacınız varsa, sağlık raporuna ikinci bir uzman görüşü almak istiyorsanız, ilaçlarını da evinizden çıkmadan yazdırmak istiyorsanız, Elra uygulamasını hemen kullanmaya başlamalısınız. #ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Elra Online Sağlık HizmetleriKaynak:https://caspianinsurance.co.uk/news/10-healthy-lifestyle-tips-for-busy-people
Devamını Oku
Beslenme
Sağlıklı ve Dengeli Beslenme İçin Ramazan Ayında Öneriler
 Sahur, gün boyunca oruç tutacak olan kişilerin enerji ihtiyaçlarını karşılamak için yapılan son yemek olması bakımından büyük önem taşır. Sahurda, tok tutması için protein içeriği sağlayan hurma/süt (etyabin), yağ ve lif içeriği olan avokado, mide boşalma süresini geciktiren çiğ yemiş, yüksek protein içeriği ile yumurta ve yine yüksek protein içeriği ve kalsiyum için lor peyniri gibi besinler tercih edilebilir.İftar öğününde ise örnek bir menü şu şekilde olabilir: bir bardak ılık su, bir kase çorba, az yağlı bir salata ve 1 avuç içi pide (4 boğum) tüketimi sonrasında 15 dakika ara verilerek ardından iftar yemeği ana yemek, sebze, protein ve az miktarda kompleks karbonhidrat içeren bir menüyle devam ettirilebilir. Ramazan boyunca yeterli miktarda su içmek de önemlidir. Susuz kalmak dehidrasyona ve sağlık sorunlarına yol açabilir, bu nedenle iftar ve sahur arasında su tüketimine de dikkat etmek önemlidir. Günlük su ihtiyacınızı "kilo başına 30 ml su" formülüyle hesaplayabilirsiniz. Bu formüle göre, bir kişi vücut ağırlığının her kilogramı için yaklaşık 30 ml su tüketmelidir. Örneğin, 60 kilogramlık bir kişi için günlük su tüketimi yaklaşık olarak 1,800 ml (60 kg x 30 ml/kg) olmalıdır.Sıvı gereksinmesinin karşılanmasında suyun önemi büyüktür. Su dışındaki içecekler çay, kahve, bitkisel çaylar, süt, meyve suyu, sebze suları, soda, maden suyu vb.dir. Bir günde tüketilecek toplam sıvı miktarı 2500-3000 ml’dir. Sıvı gereksinmesinin karşılanmasında su başlıca tercih olmalıdır. Su enerji içermez ve en iyi şekilde hidrasyon sağlar. Susama hissi su ile giderilmelidir. 65 yaşından sonra susama hissi azaldığı için bu bireyler susamadan su içmeye özen göstermelidir. Sular, nane, çubuk tarçın, limon, meyveden yapılmış buzlar ile aroma katılabilir (1).Ramazan ayında su ve yiyecek tüketimi konusunda diyetisyen desteği almak için, hem de bulunduğunuz yerden ayrılmadan ve sadece 290 TL karşılığında ne mi yapacaksınız? Online Doktor muayenesi, online terapi gibi hizmetlerinin yanında online diyetisyen hizmeti de sunan Elra Online Sağlık Hizmetleri’nin uygulamasını kameralı ve internet bağlantısına sahip bir akıllı cihaza Google Play veya IOS üzerinden indirip, kurulumunu yapıp, üyelik işlemlerini bitireceksiniz. Elra’da üyelik ücretsiz ve sadece görüntülü online muayene için ödeme yapacaksınız. Acil tıp, kilo kontrolü veya mental destek konusunda, doktorunuzla görüşmek adına ulaşabileceğiniz en doğru çözümler Elra’da. Doktorlarımıza, diyetisyen veya klinik psikologlarımıza ulaşmak için Elra uygulamasını şimdi telefonuna indirmelisiniz!#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Dyt. Rana Hızarcı  Kaynak:https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/haberler-6/ramazan-ayinda-beslenme-oenerileri.html
Devamını Oku
Kronik Hastalıklar
Ramazan Ayında Kronik Hastalık Yönetimi
Bu kontrollerin özellikle Ramazan ayı öncesinde yapılması daha uygun olacaktır. Kronik hastalıkları olanlar, doktor onayı olmadan oruç tutmamalıdır.Birçok çalışmada orucun sağlık açısından olumlu etkileri arasında kilo kaybı, kolesterolün azalması, kan basıncının daha iyi kontrol edilmesi, yüksek endorfin seviyeleri ve iyi ruh hali gibi faktörler bildirilmiştir (Pak J Med Sci 2023;39(3):662). Ancak Ramazan orucu, özellikle kronik hastalıkların tedavi düzeninin aksaması nedeniyle sakıncalı olabilir.Kalp damar hastalıkları açısından bakıldığında; yakın zamanda kalp krizi geçiren, bypass ameliyatı olan veya stent takılan hastalara bir yıl süreyle oruç tutmamaları önerilmektedir.Bu süre zarfında kontroller yapılarak sağlık durumlarının oruç tutmaya elverişli olup olmadığı tekrar gözden geçirilmelidir.Tansiyonu kontrol altında olanlar, yeterli miktarda sıvı alarak ilaç saatlerini düzenleyerek hekimin onayıyla oruç tutabilirler. Ancak hipertansiyonun kontrol altında tutulamadığı veya ileri evre kalp yetmezliği olan hastaların oruç tutması, ilaç alımlarının zamanlamasında oluşabilecek aksamalar açısından sakıncalı olacaktır.Uzun süreli açlık veya susuzluk, böbreklerin çalışması açısından sorun yaratabilir. Böbrek yetmezliği olan hastaların oruç tutmaları durumunda böbrek sorunları ağırlaşabilir.Özellikle hemodiyaliz gerektiren hastaların oruç tutmaması uygun değildir. Böbrek fonksiyonlarının az miktarda bozulduğu hastalarda tuzsuz diyet önerilebilir.Diyabetik hastalar, kan şekeri seviyelerinin diyet ve ilaçlarla kontrol altında olduğu bir çerçevede oruç tutabilirler. Ancak tip 1 diyabetli hastaların veya ek kronik hastalığı olan (hipertansiyon, koroner arter hastalıkları vb.) tip 2 diyabetli hastaların oruç tutması sakıncalıdır. Özellikle hipoglisemi atakları riski nedeniyle dikkatli olunmalıdır.Felç geçiren, beslenme ve diğer ihtiyaçları için destek gerektiren hastaların kesinlikle oruç tutmamaları gerekir. Kemoterapi alan kanser hastalarında bulantı ve iştahsızlık şikayetleri sık görülebilir, bu nedenle oruç tutmaları uygun değildir.Ramazan ayında günde iki öğün yemek yenmesi, asit fazlalığı olan kişilerde midenin uzun süre boş kalmasıyla ilgili olası sorunları artırabilir. Gastrit ve ülser öyküsü olan hastalar, mide koruyucu ilaçlarla oruç tutabilirler.Kısacası, her hasta Ramazan ayı orucu konusunda bireysel olarak değerlendirilmelidir. Takip ve tedaviler, oruç nedeniyle aksatılmamalıdır.Ramazan’da insanların günlük rutinlerinde sağlıklarıyla ilgili endişeleri yok etmesi, gün içinde her an onlar için hazır bekleyen doktorlar olması ne kadar da iyi bir fikir, değil mi? Online doktor görüşmesi ve diyetisyen yardımı hatta psikolog desteği için, doktorunla yüz yüze görüşerek, online muayene sonunda gerek görülürse ilaçlarını e-nabız üzerinden yazdırabileceksin de.  Detaylar için Elra’yı arayabilir, elrasaglik.com web adresimizi inceleyebilir ve bu mükemmel haberi arkadaşlarınıza iletmek için bu makaleyi, onları etiketleyerek kendi sayfanızda paylaşabilirsiniz.Acil tıp, kilo kontrolü veya mental destek konusunda, doktorunuzla görüşmek adına ulaşabileceğiniz en doğru çözümler Elra’da. Doktorlarımıza, diyetisyen veya klinik psikologlarımıza ulaşmak için Elra uygulamasını şimdi telefonuna indirmelisiniz! #ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Elra Online Sağlık HizmetleriKaynak:The Am. J. Nutrition https://doi.org/10.1016/j.ajcnut.2024.01.019
Devamını Oku
Online Sağlık
Elra – Online Sağlık Hizmeti
İnternet bağlantınız olan her yerden sistemimize kayıt olduktan sonra kredi kartınızla ödeme yaparak görüşme başlatabilirsiniz. Kayıt olmak için; isim, soy isim, telefon numarası veya e-posta adresi bilgilerini girmeniz gerekmektedir.Sistemimiz Sağlık Bakanlığı’ndan onaylı olup e-nabız sistemi ile entegredir. Bu yüzden sadece gerçek kişiler uygulamamızı kullanabilmektedir.Üyelik için herhangi bir ücret talebimiz yoktur. Elra için ödeyeceğiniz tek ücret görüntülü online doktor muayene ücretimiz olan 290 TL'dir.Sistemimiz ISO 27001 (Information Security Management System) ve ISO/IEC 15504 Spice Belgelerine sahiptir. Kişisel verileriniz Sağlık Bakanlığı KVKK kapsamında yurtiçi sunucularında korunmaktadır (1).Şu an sadece kredi kartı veya banka kartı ile ödeme yapılabilmektedir. Ödeme yaptıktan sonra doktorlarımızla en geç 15 dakika içerisinde randevusuz olarak görüşebilirsiniz. Doktorlarla görüşme süresi 15 dakikadır.Doktorlarla görüşme ücreti 290 TL’dir.Raporlu ilaçlar yazılabilir ancak ilaç ve rapor mevzuatları sık değiştiği için doktorumuz ilaç ve raporunuzun kontrolünü sağlayarak size yardımcı olacaktır. Muayene sırasında doktor tarafından SGK ödemeli e-reçete yazılabilmektedir.Görüşme öncesi cihazınızın ses ve görüntü izinlerini vermeniz gerekmektedir.Elra olarak sadece online sağlık hizmeti vermekteyiz.18 yaş altı çocuklarınızı profilinizde yer alan çocuklarım sekmesinden ekleyebilir, onlar için de ayrı bir görüşme oluşturabilirsiniz.Bir sorunla karşılaştığınızda 444 24 14 numaralı telefonu arayabilir, +90 530 083 46 71 numaralı WhatsApp hattımızdan veya info@elra.health mail adresinden iletişime geçebilirsiniz.İlaç raporu çıkartamıyoruz ve yenileyemiyoruz.Yapmış olduğunuz muayene bilgileri Sağlık Bakanlığının e-nabız sistemine doktorlarımız tarafından muayene sonrası gönderilir. Yasal yükümlülüklerimiz çerçevesinde ve bunlarla sınırlı olarak e-nabız uygulaması ile paylaşılmaktadır. E-nabız kişisel hesabınızdan muayene bilgilerinize ulaşabilirsiniz.Bu yazıya arkadaşlarınızı etiketleyerek ve hatta bu yazıyı kendi sayfanızda da paylaşarak, Elra’nın mekandan bağımsız doktor muayenesi hizmetinden tüm yakınlarınızın haberdar olmasını sağlayabilirsiniz.Sizi Elra’nın sunduğu online doktor muayenesi, online diyetisyen ve online psikolog desteği hizmetlerini keşfetmek için elrasaglik.com web sitemize ve tüm elrasaglik sosyal medya hesaplarımızdaki paylaşımları incelemeye çağırıyoruz.  #ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Elra Online Sağlık Hizmetleri Kaynak:https://www.saglik.gov.tr/TR-28791/kisisel-saglik-verileri-hakkinda-yonetmelik.html
Devamını Oku
Anne ve Çocuk Sağlığı
Üst Solunum Yolu Enfeksiyonu Olan Çocuğa Yaklaşım
Solunum ve halk sağlığı uzmanlarına göre, cevaplar her enfeksiyonun neden olduğu bazen belirsiz ancak kendine özgü semptomlarda yatıyor ve aradaki farkı anlayabilmek hayat kurtarıcı olabilir (1). Grip mi, RSV mi, COVID mi, Yoksa Sadece Soğuk Algınlığı mı?Bir kişi nezle mi yoksa RSV, grip veya COVID-19 gibi daha ciddi bir virüs mü geçirdiğini nasıl anlayabilir? Bu hastalıkları birbirinden ayırmak, özellikle de hastalık henüz başlarken, kolay değil.Grip: Genellikle aniden ortaya çıkar ve semptomları arasında ateş, burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısı, baş ağrısı, kas ağrıları, yorgunluk hissi olabileceği gibi sadece halsizlik hissi ile de ortaya çıkabilir. Bazı kişilerde kusma ve/veya ishal de görülür. Bu semptomların tümü aynı anda olmak zorunda olmadığı gibi hastalığın şiddetine göre semptomlar da değişiklik gösterebilir.RSV: Ateş ve boğaz ağrısının yanı sıra (halsizlik ve yorgunluk ile beraber), RSV sıklıkla yoğun burun tıkanıklığına ve mukuslu öksürüğe neden olur. Bazı bebeklerde hırıltıya neden olabilir.COVID: Grip ve RSV'ye benzer semptomlara neden olur, ancak öksürük genellikle o kadar mukuslu değildir, yorgunluk daha şiddetli olabilir ve bazen tat ve/veya koku kaybına sebep olabilir.Soğuk algınlığı: Genellikle grip, RSV ve COVID'e benzer semptomlara neden olur, ancak daha hafiftir ve ateş pek görülmez. Bununla birlikte, şiddetli bir soğuk algınlığı, hafif bir grip, RSV veya COVID vakasına göre daha şiddetli bir tablo ile karşımıza çıkabilir.Doktorunuzu Arayın!Bu hastalıklar çok benzer olduğundan, çocuğunuzda soğuk algınlığı belirtileri varsa doktorunuzu aramanız en güvenli seçenektir. Her zaman hastaneye gitmeniz gerekmese de, mutlaka doktorunuzun tavsiyesini almalısınız.ELRA’yı arayıp 15 dakika içinde bir hekim ile görüşerek çocuğunuzun semptomlarını açıklayın. Çocuğunuzun belirtilerine ve varsa özel durumuna göre (örneğin, sahip olabileceği tıbbi sorunlar veya sizinle birlikte yaşayan bebekler veya yaşlılar gibi hassas kişiler) doktorunuz COVID, grip veya RSV testi önerebilir. Bu durumda, hastaneye gitmeniz gerekebilir. Bazı durumlarda ise, doktorunuzun online olarak önereceği tedavi yöntemleri yeterlidir.Her çocuk ve her durum farklı olduğundan, doktorunuzu arayıp çocuğunuza ve ailenize özel tavsiyeler almalısınız.Doktorunuzu Aradınız, Pekiyi Şimdi Ne Yapmalısınız?Tavsiye için doktorunuzu aradınız, çocuğunuzun daha rahat hissetmesine ve iyileşmeyi hızlandırmasına yardımcı olacak neler yapabilirsiniz?- Güvenilir bir termometre edinin, çocuğunuzun ateşini sık sık ölçün.- Evde ulaşılabilir yerlerde el dezenfektanları bulundurun ve bunları sık sık kullanın.- Çocuğunuzun yeterli miktarda su içtiğinden emin olun.- Çocuğunuzun bolca dinlenmesini sağlayın.- Çocuğunuzu iyileşene kadar evde tutun, okula veya kreşe göndermeyerek iyileşme süresini hızlandırıp başkalarının hastalanmasına da engel olabilirsiniz.- Evi temiz tutun, özellikle oyuncakları sık sık silin, mutfak aletleri ve havluları paylaşmamaya özen gösterin- Hastalık döneminde beslenme ayrıca önemli, özellikle sıcak çorbalar hem hidrasyona yardımcı olacak hem de boğaz ağrısına iyi gelecektir.- Ekran süresini sınırlandırın; fazla düzeyde ekran ışığı maruziyeti gece uykusunu bozabilir.Uyarı İşaretlerine Dikkat Edin-Düşmeyen yüksek ateş (39° C veya daha yüksek) veya iyileşmeye başlayan çocukta yeni başlayan ateş-Nefes almada herhangi bir zorluk-Her türlü şiddetli ağrı-Şiddetli uyku hali, uyanık kalmada zorluk-Yeterli su içememe veya beslenememe-Sizi endişelendiren, ebeveyn olarak çocuğunuzda görmeye alışık olmadığınız herhangi bir durumBu uyarı işaretlerinden herhangi biri acile gitmeniz gerektiği anlamına gelebilir! Arada kaldığınız her durum için doktorunuza danışmayı ihmal etmeyin. ELRA ile doktorunuza, bekleme süresi olmadan, anında ulaşabilirsiniz. Çocuklarınız bizim için değerli, onları ihmal etmeyin.Elra uygulamasını akıllı cihazınıza indirip üye olun ve artık yepyeni, daha sağlıklı bir hayata sahip olun. Çocuğunuzun hastalığıyla baş başayken yaşayacağınız stresi ortadan kaldırmak için, doktorunuzla sizi maksimum 15 dakika içinde görüştürmeyi garanti eden Elra’nın uygulamasını indirmeli ya da elrasaglik.com adresine gitmelisiniz. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Elra Online Sağlık Hizmetleri Kaynak:https://www.gsk.com/en-gb/behind-the-science-magazine/covid-flu-rsv-symptoms-virus/
Devamını Oku