Ana sayfaya dön
Blog Yazılarımız
Sağlıklı Yaşam
Egzama Nedenleri ve Önlemleri
Egzama, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen kronik bir cilt hastalığıdır.Egzama Bulaşıcı mıdır?Egzama bulaşıcı değildir. Bu hastalığı başkasından "kapamazsınız". Egzamanın kesin nedeni bilinmemekle ve kişiden kişiye değişebilmekle birlikte uzmanlar, insanların genler ve çevresel etkiler arasındaki etkileşim nedeniyle egzamaya yakalandıklarını bildiriyor (1).Egzama Nedenleri ve Önlemleri Nelerdir?Ciltte kuruluk, kaşıntı, kızarıklık ve iltihaplanma gibi semptomlarla kendini gösteren bu rahatsızlık, çevresel ve genetik faktörlerin birleşimiyle ortaya çıkar. Geleneksel yöntemlerle egzama tedavisi için dermatologlara başvurmak gerekse de, günümüzde online doktor görüşmesi sayesinde bu süreci daha kolay ve erişilebilir hale getirmek mümkündür.Bu yazıda, egzamanın nedenleri ve günlük hayatta alınabilecek önlemleri ele alacağız.Egzamanın Nedenleri ve Risk Faktörleri Nelerdir?Egzamanın ortaya çıkmasının ardında birçok faktör bulunur. Genetik yatkınlık, bağışıklık sistemi hassasiyeti, çevresel etmenler ve stres gibi unsurlar hastalığın gelişiminde büyük rol oynar. • Genetik Faktörler: Ailede egzama, astım veya alerjik rinit gibi hastalıklar varsa, egzama gelişme riski daha yüksektir. • Bağışıklık Sistemi Sorunları: Cilt bariyerinin zayıf olması, dış etkenlere karşı daha hassas hale gelmesine neden olabilir. • Kimyasal ve Tahriş Edici Maddeler: Deterjanlar, sabunlar, parfümler, alkol bazlı ürünler gibi kimyasallar egzama semptomlarını artırabilir. • Hava Koşulları: Soğuk ve kuru hava cildin nem kaybetmesine neden olurken, aşırı sıcak ve terleme de egzama semptomlarını kötüleştirebilir. • Stres ve Psikolojik Faktörler: Yoğun stres, ciltteki iltihaplanma seviyesini artırarak egzama alevlenmelerine neden olabilir. • Besin Alerjileri: Süt, yumurta, fındık, glüten gibi bazı gıdalara duyarlılığı olan bireylerde egzama şikayetleri artabilir.Egzamayı Önlemek İçin Günlük Hayatta Alınabilecek Önlemler Nelerdir?Egzamanın kesin bir tedavisi olmasa da, semptomları hafifletmek ve hastalığın kontrol altına alınmasını sağlamak için bazı önlemler alınabilir:1. Cilt Bakımı ve Hijyen • Düzenli olarak nemlendirici kullanın. Cilt bariyerini koruyarak tahrişi önleyen kremler tercih edilmelidir. • Sıcak su yerine ılık su kullanarak duş alın. Sıcak su cildin kurumasına neden olabilir. • Sabun ve temizlik ürünlerinde hipoalerjenik seçenekler tercih edin.2. Doğru Beslenme ve Bağışıklık Sistemi Desteği • Egzamayı tetikleyen gıdalardan kaçının. Gıda alerjilerini belirlemek için bir diyet günlüğü tutabilirsiniz. • Omega-3 bakımından zengin besinler tüketin. Balık, ceviz ve keten tohumu gibi besinler cilt sağlığı için faydalıdır.3. Stres Yönetimi ve Uyku Düzeni • Meditasyon ve nefes egzersizleri yapın. Stresin cilt üzerindeki olumsuz etkilerini azaltabilirsiniz. • Düzenli uyuyun. Kaliteli uyku bağışıklık sistemini güçlendirdiği için egzama semptomlarını hafifletebilir.4. Çevresel Faktörlere Karşı Korunma • Evinizi düzenli havalandırın. Toz, küf ve polen gibi alerjenleri en aza indirmek için temizlik yaparken hipoalerjenik ürünler kullanabilirsiniz. • Nemlendirici cihazlar kullanın. Özellikle kış aylarında hava kuruluğunu dengelemek için idealdir. • Pamuklu kıyafetler giyin. Sentetik ve yünlü kumaşlar cildi tahriş edebilir.Online Sağlık Hizmetleri ile Egzama Yönetimi Daha mı Kolay?Egzama, genetik ve çevresel faktörlerden kaynaklanan kronik bir cilt hastalığıdır. Günlük hayatta alınabilecek önlemlerle semptomlar hafifletilebilir, ancak hastalığın yönetimi için düzenli doktor kontrolü ve kişiselleştirilmiş tedavi planları büyük önem taşır.Dijital sağlık hizmetlerinden yararlanarak egzamanızı daha iyi yönetebilir, doğru tedaviye daha hızlı ulaşabilirsiniz. Eğer egzama belirtileri yaşıyorsanız, bir online doktora danışarak süreci daha konforlu bir şekilde yönetebilirsiniz.#ElraOnline #AnındaDoktorDesteğiElra Online Sağlık Hizmetleri Kaynak:https://nationaleczema.org/eczema/
Devamını Oku
Sağlıklı Yaşam
Akneyle Mücadelede Adım Adım
Akne, çoğumuzun hayatının bir döneminde karşılaştığı, can sıkıcı ama çözümü olan bir cilt sorunu. Eğer akneyle mücadele ederken hangi adımları izleyebileceğinizi merak ediyorsanız, doğru yerdesiniz!Sivilcelerin birçok nedeni vardır ve tedavi herkes için farklı olacaktır. Neyse ki, tedavi sırasında yardımcı olacak evde uygulayabileceğiniz bazı kişisel bakım adımları bulunmaktadır (1).Akneyle Nasıl Mücadele Edebilirim?Hadi, akneyle mücadelede size yardımcı olacak 10 temel adımı birlikte keşfedelim.1- Cilt tipinizi tanıyınHer şeyden önce, cildinizi tanımak akneyle mücadelede temel adımdır. • Yağlı cilt: Parlaklık, geniş gözenekler ve sık sivilce eğilimi gösterebilir. • Kuru cilt: Pul pul dökülebilir, hassasiyet gözlemlenebilir. • Karma cilt: Alnınız ve burun bölgeniz yağlı iken, yanaklarınız daha kuru olabilir.Kendi cilt tipinizi öğrendikten sonra, ona uygun bakım ürünlerini seçerek cildinizin ihtiyaçlarına daha iyi cevap verebilirsiniz.2- Doğru temizlik rutini oluşturunCildinizi düzenli olarak temizlemek, akne oluşumunu önlemenin anahtarıdır. • Sabah ve akşam, cilt tipinize uygun nazik bir temizleyici kullanın. • Kir, makyaj ve çevresel kirleticileri tamamen temizlemek için yüzünüzü iyice yıkayın.Temiz bir cilt, hem gözeneklerin tıkanmasını engeller hem de cildin doğal yenilenme sürecini destekler.3- Tonik ve peeling ile gözeneklerinizi açınTemizlik sonrasında cildinizde kalan kalıntıları gidermek için tonik ve peeling ürünlerini kullanın. • Tonik: Cildin pH dengesini düzenleyerek gözenekleri sıkılaştırır. • Peeling: Haftada 1-2 kez yapacağınız nazik peeling, ölü deri hücrelerini temizler ve cildinizin yenilenmesine yardımcı olur.Bu adımlar, cildinizin nefes almasını sağlayarak akneye zemin hazırlayan faktörleri azaltır.4- Salisilik asit ve doğru içerikli ürünler kullanınSalisilik asit, akneyle mücadelede en sık tercih edilen içeriklerden biridir. • Ölü deri hücrelerinin atılmasına yardımcı olur ve gözeneklerin tıkanmasını önler. • Ürün seçerken, cildinizin hassasiyetine uygun formülleri tercih etmek, tahrişi azaltır.Doğru içerikli ürünler, cildinizde istenmeyen reaksiyonların önüne geçerek daha sağlıklı bir görünüm kazandırır.5- Sivilceleri sıkmamaya özen gösterinAkneyle mücadelede en zorlayıcı anlardan biri sivilceleri sıkma isteğidir. • Sıkmak, iltihaplanmaya, iz ve yara oluşumuna yol açabilir. • Sivilcelerinizin doğal iyileşme sürecine zaman tanımak, uzun vadede cilt sağlığınız için en iyisidir.Unutmayın; cildinize dokunmak yerine, uzmanların önerdiği tedavi yöntemlerine sadık kalın.6- Cildinizi nemlendirinNemlendirme, cilt bariyerinizi güçlendiren ve akne oluşumunu tetikleyen etkenleri dengeleyen önemli bir adımdır. • Cilt tipinize uygun, hafif ve yağsız nemlendiriciler tercih edin. • Düzenli kullanım, cildinizin nem dengesini koruyarak aşırı yağ üretimini kontrol altına alır.Doğru nemlendirme, cildinizin daha pürüzsüz ve canlı görünmesine yardımcı olur.7- Güneş koruyucu kullanmayı ihmal etmeyinGüneş ışınları, cildinizde ekstra yağ üretimine ve akneye davetiye çıkaran faktörlere neden olabilir. • Güneş koruyucu ürünler, cildinizi hem zararlı UV ışınlarından hem de aşırı ısıdan korur. • Günlük olarak kullanmanız, cilt sağlığınız üzerinde olumlu etkiler yaratır.Dışarıda geçireceğiniz zamanlarda mutlaka SPF içeren bir ürün kullanmayı unutmayın.8- Sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı benimseyinCilt sağlığı, dışarıdan uygulanan ürünlerin yanı sıra içerden gelen beslenme alışkanlıklarıyla da yakından ilişkilidir. • Taze meyve ve sebze, cildinize doğal vitamin ve antioksidan sağlar. • Bol su içmek, cildinizin nem dengesini korur. • Düzenli uyku ve stres yönetimi, hormon dengesinin korunmasına katkı sağlar.Fast food ve aşırı şeker tüketiminden uzak durmak, cildinizin daha temiz ve sağlıklı görünmesine yardımcı olur. 9- Her tedavi yöntemini körü körüne uygulamayınSosyal medya, arkadaş çevresi ya da çeşitli internet sitelerinde duyduğunuz akne tedavi yöntemleri her zaman sizin cildinize uygun olmayabilir. • Cildinizin yapısı ve ihtiyaçları kişiye özeldir. • Uzmanlar, cildinizi değerlendirip size en uygun ürün ve tedavi yöntemini önerecektir.Kendi cilt yapınızı bilmek ve uzman görüşlerine öncelik vermek, istenmeyen yan etkilerden kaçınmanıza yardımcı olur.10- Bir uzmana danışınModern teknolojinin sunduğu en büyük avantajlardan biri, online doktor görüşmeleridir. • Evinizin rahatlığında, video veya mesaj yoluyla cildinizin durumunu anında değerlendirebilir, size özel tedavi planını öğrenebilirsiniz. • Uzman desteğiyle, cilt problemlerinizde doğru ürünleri ve yöntemleri seçmeniz çok daha kolay hale gelir. • Online doktor görüşmesi sayesinde, uzun randevu bekleme süreleriyle uğraşmadan hızlıca bilgi alabilirsiniz.Eğer akneyle mücadelede nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız, ilk adım olarak online doktor görüşmesi yapmayı deneyin. Bu sayede, cildinize dair tüm sorularınıza uzmanlardan yanıt alabilir, güvenilir ve kişiselleştirilmiş önerilerle akne probleminizi kontrol altına alabilirsiniz.Akneyle mücadelede bu 10 basit adımı uygulayarak cildinize gereken özeni gösterebilir, kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz. Unutmayın, cildinizin durumu kişiye özeldir ve en doğru bilgiyi her zaman bir uzmandan almanız gerekir. Online doktor görüşmesi, size evinizin konforunda güvenilir destek sunarak sağlıklı ve pürüzsüz bir cilt yolculuğunda yanınızda olacaktır.Sağlıklı ve mutlu günler dileriz!#ElraOnline #AnındaDoktorDesteğiElra Online Sağlık Hizmetleri Kaynak:https://www.aad.org/public/diseases/acne/skin-care/tips
Devamını Oku
Sağlıklı Yaşam
Ciltteki Kırmızı Savaş: Sedef Hastalığı Nedir ?
Sedef hastalığı, ciltte iltihaplanmaya, kızarıklığa ve pul pul dökülmelere yol açan, kronik (uzun süreli) bir cilt hastalığıdır. Cilt hücrelerinin hızla çoğalması sonucu cilt yüzeyinde fazla hücre birikir ve bu birikim, genellikle vücutta belirli alanlarda pullanmalara, çatlamalara ve kanamalara yol açar. Sedef, özellikle dirseklerde, dizlerde, saçlı deride ve belde görülür.Hastalığın kesin tedavisi bulunmamaktadır. Ancak, uygun tedavi ile kontrol altına alınabilir ve uzun süreli iyilik sağlanabilir. Tedavide hekim, hasta ve hasta yakınları işbirliği içinde olmalıdır. Hastalığı alevlendirebilecek ilaçlar ve davranışlardan (kaşıma, banyoda liflenme, kese, vb.) kaçınılmalıdır (1).Sedef Hastalığının Belirtileri Nelerdir? Sedef hastalığının belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir, ancak en yaygın belirtilerine bakalım;1. Kızarıklık ve pullanma-Sedef hastalığı genellikle cilt yüzeyinde kırmızımsı, kabarık alanlarda pul pul dökülmelerle kendini gösterir. Bu pullar, ciltteki hızlı hücre üretiminin bir sonucudur.2. Ciltte kuruluk ve çatlama-Sedef, cildin kurumasına, çatlamasına ve bazen kanamaya neden olabilir. Çatlaklar, hastanın cildine dokunulduğunda ağrıya neden olabilir.3. Kaşıntı ve yanma-Sedef hastalığı olan kişilerde ciltte kaşıntı ve yanma hissi de yaygın olabilir. Bu durum özellikle hastalığın ilerleyen dönemlerinde daha belirgin hale gelir.4. Tırnak değişiklikleri-Sedef, tırnakları da etkileyebilir. Tırnaklarda çukurlar, renk değişiklikleri, kalınlaşma veya ayrılmalar görülebilir.Sedef Hastalığının Nedenleri Nelerdir?Sedefin tam nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, genetik, çevresel ve bağışıklık sistemi faktörlerinin bir araya gelmesiyle geliştiği düşünülmektedir. Sedefin oluşmasındaki en önemli nedenlere bakalım;1. Genetik faktörler-Sedef hastalığı ailesel bir hastalık olabilir. Yani, ailede sedef hastalığı olan kişilerde, bu hastalığa yakalanma riski daha yüksektir. Çeşitli genetik faktörlerin, sedef hastalığının gelişiminde rol oynadığı düşünülmektedir.2. Bağışıklık sistemi -Sedef, otoimmün (öz bağışıklık) bir hastalık olarak kabul edilir. Bu durumda, bağışıklık sistemi sağlıklı cilt hücrelerine saldırarak iltihaplanmaya neden olur. Bağışıklık hücreleri cilt hücrelerinin hızla çoğalmasına neden olur, bu da sedefin oluşmasına yol açar.3. Çevresel faktörler-Stres, enfeksiyonlar, hava değişiklikleri, bazı ilaçlar, alkol tüketimi ve cilt travmaları sedefin tetikleyicisi olabilir. Örneğin, soğuk hava koşulları ciltte kuruma ve iltihaplanmayı artırabilir, bu da hastalığın alevlenmesine neden olabilir.Sedef Hastalığını Tetikleyen Nedir?Sedef hastalığını tetikleyen ana unsurlardan biri stres, üzüntü ve sıkıntıdır. Stres, sıkıntı gibi ruhsal sorunlar bağışıklık sistemini zayıflatır. Ayrıca grip, aspirin gibi bazı romatizma ilaçları, alkol sigara sedef hastalığını tetikler.Sedefin Türleri Nelerdir?Sedef hastalığının birkaç farklı türü bulunmaktadır:1. Plak sedefi -Plak sedefi, sedefin en yaygın türüdür. Ciltte kırmızımsı, kabarık alanlar oluşur ve bu bölgelerde beyaz-pullu döküntüler görülür.2. Ters sedef -Bu tür sedef, cildin kırılma bölgelerinde (koltuk altları, kasıklar, göğüs altı gibi) ortaya çıkar. Burada pul dökülme yerine, pürüzsüz, kırmızı, ışıltılı alanlar görülür.3. Püstüler sedef-Püstüler sedef, daha nadir görülen bir türdür ve ciltte iltihaplı, sarımsı iltihap dolu kabarcıklar şeklinde kendini gösterir.4. Guttat sedef-Genellikle çocuklarda ve gençlerde görülen bir türdür. Küçük, damla şeklinde kırmızımsı döküntülerle kendini gösterir. Çoğunlukla bir enfeksiyon (örneğin, boğaz enfeksiyonu) sonrasında gelişir.5. Eritrodermik sedef-Sedefin çok nadir ve ciddi bir türüdür. Ciltte geniş alanlarda kızarıklık, soyulma ve ciddi kaşıntı ile birlikte olabilir. Eritrodermik sedef, tıbbi acil bir durumdur ve derhal tedavi gerektirir.Sedef Hastalığının Tedavisi Nasıl Yapılır?Sedef hastalığı tamamen iyileştirilemez, ancak semptomlar yönetilebilir. Tedavi seçenekleri, hastalığın türüne, şiddetine ve kişisel sağlık durumuna göre değişir.1. Topikal tedaviler (krem ve merhemler)-Steroid kremleri, D vitamini analoğu kremleri veya katran bazlı tedaviler gibi topikal tedaviler, ciltteki iltihaplanmayı azaltabilir ve pullanmayı engelleyebilir. E-reçetenizi hızlıca yazdırmak için Elra ile online doktorunuza bağlanabilirsiniz.2. Işık terapisi -Ultraviyole ışığı, sedef hastalığını tedavi etmede kullanılabilir. UVB ışınları, ciltteki aşırı hücre üretimini engelleyerek iyileşmeye yardımcı olabilir.3. Sistemik tedaviler (ağız yoluyla veya enjeksiyonla)-Şiddetli sedef vakalarında, bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar kullanılabilir. Bu tedaviler, vücutta iltihabı azaltarak hastalığın kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir.4. Yaşam tarzı düzenlemeleri-Sedef hastaları, ciltlerini nemli tutmak, stresten kaçınmak, sigara ve alkol gibi tetikleyici faktörlerden kaçınmak gibi yaşam tarzı değişiklikleri ile hastalıklarını kontrol edebilirler.Sonuç olarak sedef hastalığı, ciltte rahatsız edici ve görsel etkiler yaratabilen, ancak uygun tedavi ve bakım ile yönetilebilen bir durumdur. Sedefin tedavisi kişiye özeldir ve genellikle dermatologlar tarafından belirlenen bir tedavi planına dayanır. Erken tanı ve düzenli tedavi ile hastalığın etkileri önemli ölçüde azaltılabilir.#ElraOnline #AnındaDoktorDesteğiElra Online Sağlık HizmetleriKaynak:https://turkdermatoloji.org.tr/media/hasta_bilgilendirme/Psoriazis.pdf
Devamını Oku
Sağlıklı Yaşam
Burundaki Gizli Savaş Sinüzit Nedir?
Sinüsleriniz, elmacık kemiklerinizin içinde, gözlerinizin çevresinde ve burnunuzun arkasında bulunan içi boş boşluklardır. İçlerinde, soluduğunuz havayı ısıtmaya, nemlendirmeye ve filtrelemeye yardımcı olan mukus bulunur. Mukusun normal şekilde akmasını engelleyen bir şey olduğunda enfeksiyon meydana gelebilir (1).Sinüzit, burun boşluklarının (sinüslerin) iltihaplanmasıyla ortaya çıkan ve oldukça yaygın bir sağlık sorunudur. Sinüsler, kafanın içinde bulunan ve hava ile dolu olan boşluklardır. Bu boşluklar, normalde burun yoluyla solunan havanın nemlendirilmesine, temizlenmesine ve ısıtılmasına yardımcı olur. Sinüzit, bu boşlukların enfekte olup şişmesi sonucu gelişir ve genellikle soğuk algınlığı, alerjik reaksiyonlar veya enfeksiyonlar ile ilişkilidir. Sinüzit, bazen geçici olabilirken, kronikleştiğinde kişilerin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir. En Çok Rastlanan 10 Sinüzit Belirtisi Nelerdir?1. Burun tıkanıklığı - Sinüslerin iltihaplanması, burun yollarını tıkayarak hava akışını engeller. Bu durum, burun tıkanıklığına yol açar ve kişinin düzgün bir şekilde nefes almasını zorlaştırabilir.2. Baş ağrısı ve yüz ağrısı - Sinüslerin iltihaplanması, kafanın farklı bölgelerinde baş ağrısına neden olabilir. Bu ağrı, özellikle alın, yanaklar ve göz çevresinde yoğunlaşabilir. Ayrıca yüz bölgesinde baskı hissi ve ağrı görülebilir.3. Mukus (balgam) akıntısı - Sinüslerin iltihaplanması, mukus (balgam) üretiminin artmasına neden olur. Mukus, burun yoluyla dışarı akar ve genellikle sarı veya yeşil renkte olabilir. Bu akıntı, geniz akıntısına da yol açabilir.4. Öksürük - Sinüslerde biriken mukus(balgam) , boğazı tahriş ederek sürekli öksürüğe yol açabilir. Öksürük, özellikle gece yatarken daha belirgin hale gelir.5. Kötü koku alma - Burun tıkanıklığı ve enfeksiyonlar, koku alma duyusunu zayıflatabilir. Ayrıca sinüzit nedeniyle mukus(balgam) ve bakteriler burunda birikerek kötü bir kokuya neden olabilir.6. Yorgunluk, halsizlik - Sinüzit, vücutta genel bir halsizlik ve yorgunluk hissine neden olabilir. Uzun süreli baş ağrıları, burun tıkanıklığı ve enfeksiyonlar, kişiyi fiziksel olarak zayıflatabilir.7. Yoğun diş ağrısı - Sinüslerin iltihaplanması, üst çene sinüslerine baskı yapabilir, bu da dişlerde ağrı ve hassasiyete yol açabilir. Özellikle üst dişlerde yoğun bir ağrı hissedilebilir.8. Sık sık boğaz enfeksiyonları - Sinüslerdeki enfeksiyonlar geniz yoluyla boğaza yayılabilir ve bu da boğazda iltihaplanma veya ağrıya neden olabilir.9. Yüksek ateş - Sinüzit, bazı durumlarda ateşle birlikte görülebilir. Özellikle bakteriyel enfeksiyonlar nedeniyle vücut ateş üretebilir.10. Kötü hava soluma duyusu - Sinüslerdeki tıkanıklık, havanın düzgün bir şekilde solunmasına engel olabilir, bu da "havanın kirli" olduğu hissini uyandırabilir.Sinüzit ile Başa Çıkmanın 5 Etkili Yolu Nedir?Sinüzit olduğunuzu düşünüyorsanız, evde veya hastanede sinüslerinizi rahatlatmak için uygulayabileceğimiz 5 etkili yönteme birlikte bakalım;1. Sıcak kompres uygulamakSıcak kompres, sinüslerin rahatlamasına ve burun yollarındaki tıkanıklıkların açılmasına yardımcı olabilir. Sinüslerinizdeki iltihap ve tıkanıklık nedeniyle başınızda bir baskı hissediyorsanız, sıcak bir havlu veya su torbası ile sinüs bölgesine 10-15 dakika süreyle kompres yapabilirsiniz. Bu, ağrıyı hafifletir ve mukusun(balgam) daha kolay atılmasını sağlar.Nasıl Yapılır?- Bir havluyu ılık suyla ıslatın.- Fazla suyunu sıkarak ısısını dengeleyin.- Havluyu alnınıza, burun köprüsüne, yanaklarınıza ve göz çevresine yerleştirin.- 10-15 dakika boyunca bu şekilde bekleyin.2. Buhar solumaBuhar soluma, sinüslerdeki tıkanıklığı gidermede etkili bir yöntemdir. Buhar, burun ve sinüs yollarını nemlendirir, mukusun incelmesini sağlar ve sinüslerdeki baskıyı hafifletir. Bu yöntem, özellikle kuru havanın sinüslerdeki iltihabı artırabileceği kış aylarında faydalıdır.Nasıl Yapılır?- Bir kaseyi sıcak su ile doldurun.- Başınızı kaseye doğru eğin ve bir havluyu başınızın üzerine örtün, böylece buharın dışarı kaçmasını engellersiniz.- Buharı 5-10 dakika boyunca soluyun.Alternatif olarak, sıcak bir duş alarak buharı da soluyabilirsiniz.3. Sıvı tüketimini artırmakSinüzit ile mücadelede bol sıvı alımı oldukça önemlidir. Su, bitki çayları ve et suyu gibi sıvılar, vücudunuzdaki mukusun incelmesine yardımcı olur ve tıkanıklığın giderilmesini hızlandırır. Ayrıca sıvı alımını artırmak, vücudun enfeksiyonla daha etkili mücadele etmesine yardımcı olabilir.Nasıl Yapılır?- Günde en az 8-10 bardak su içmeye özen gösterin.- Sıcak bitki çayları (örneğin nane, papatya veya zencefil çayı) içebilirsiniz.- Et suyu veya tavuk suyu gibi çorbalar da iyileşmeye yardımcı olabilir.4. Nazal sprey ve tuzlu su ile burun temizliğiBurun spreyleri ve tuzlu su, sinüslerdeki mukusu temizlemeye yardımcı olabilir. Tuzlu su, burun yolunu nemlendirir, mukusu atmayı kolaylaştırır ve sinüslerin rahatlamasına yardımcı olur. Ayrıca burun spreyi kullanmak, burun tıkanıklığının giderilmesini sağlar.Nasıl Yapılır?- Bir tuzlu su çözeltisi hazırlayabilirsiniz veya eczanelerde satılan hazır tuzlu su spreylerini kullanabilirsiniz.- Başınızı eğerek, sprey veya tuzlu suyu nazikçe burnunuza uygulayın.- Sinüslerinizi temizlemek için günde birkaç kez burun temizliği yapabilirsiniz.Elra ile Online Doktora Bağlanarak Şikayetinizi Danışabilirsiniz Online doktora danışmak, sağlık sorunları ile başa çıkmanın hızlı ve etkili yollarından biridir. Hem zaman kazanmanızı hem de uzman doktordan bir görüş almanızı sağlar.Nasıl Yapılır?Elra web sitesi üzerinden ve Google play veya ios market üzerinden uygulamamızı indirip hızlıca online doktora bağlanabilirsiniz.#ElraOnline #AnındaDoktorDesteğiElra Online Sağlık HizmetleriKaynak:https://www.aaaai.org/conditions-treatments/allergies/sinusitis
Devamını Oku
Bulaşıcı Hastalıklar
Grip mi yoksa Soğuk Algınlığı mı Geçiriyorsunuz? Belirtileri Tanıyın
Mevsim değişiklikleriyle birlikte kendinizi yorgun, halsiz ve hasta mı hissediyorsunuz? Burun akıntısı, öksürük, ateş ve boğaz ağrısı derken “Acaba grip mi oldum, yoksa sadece üşüttüm mü?” diye düşünüyor olabilirsiniz.Soğuk algınlığı, burun ve boğaza saldıran virüslerin neden olduğu, iltihaplanmaya yol açan, burun tıkanıklığı veya akıntısı, hapşırma, gözlerde sulanma, boğaz ağrısı ve öksürüğe yol açan bir hastalıktır.Grip, farklı virüs gruplarının neden olduğu bir hastalıktır. Ateş, baş ağrısı, vücut ağrıları, yorgunluk, boğaz ağrısı, öksürük, iştahsızlık ve mide bulantısına yol açabilir (1).Grip ve soğuk algınlığı sıkça karıştırılsa da, aslında aralarında önemli farklar var. Peki, grip ve soğuk algınlığı arasındaki farkları nasıl anlayabilirsiniz? Hangisi daha tehlikeli? Ve en önemlisi, kendimizi nasıl koruyabiliriz? Gelin bu soruların cevaplarını birlikte keşfedelim.Grip ve Soğuk Algınlığı Neden Karıştırılıyor?Öksürük, burun akıntısı, halsizlik, hatta bazen ateş… Evet, grip ve soğuk algınlığının belirtileri birbirine gerçekten çok benziyor. Ama aralarındaki temel fark, hastalığın şiddeti ve vücudumuz üzerindeki etkileriyle ilgili. Grip, influenza virüsü nedeniyle ortaya çıkan ve ağır seyreden bir hastalıktır. Soğuk algınlığı ise daha hafif semptomlarla geçen bir üst solunum yolu enfeksiyonudur.Bir başka fark da başlangıç hızıdır. Soğuk algınlığı genellikle yavaş yavaş kendini belli eder, hafif bir boğaz kaşıntısıyla başlayıp günler içinde burun akıntısı ve hafif yorgunlukla devam eder. Grip ise ansızın, adeta bir fırtına gibi gelir! Bir gün kendinizi harika hissederken, ertesi sabah yataktan kalkamayacak kadar bitkin olabilirsiniz.Grip mi, Soğuk Algınlığı mı? Ayırt Edici Belirtiler Nelerdir?Eğer kendinizi yorgun, bitkin ve ateş içinde hissediyorsanız, büyük ihtimalle grip oldunuz demektir. Ama burun tıkanıklığı ve hafif halsizlik dışında ciddi bir şikâyetiniz yoksa bu büyük ihtimalle soğuk algınlığıdır .Hangi Durumlarda Doktorla Görüşmelisiniz?Grip veya soğuk algınlığı genellikle evde istirahat ve bol sıvı tüketimi ile düzelebilir. Ancak bazı durumlarda vakit kaybetmeden doktora başvurmanız gerekir:•Ateşiniz 3 günden uzun süredir düşmüyorsa•Nefes almakta zorluk çekiyorsanız•Şiddetli göğüs ağrısı veya yoğun öksürüğünüz varsa•Yoğun kas ve eklem ağrıları nedeniyle hareket etmekte zorlanıyorsanız•Baş dönmesi, bilinç bulanıklığı veya aşırı halsizlik hissediyorsanızBu belirtiler, grip komplikasyonları veya daha ciddi bir sağlık sorununun habercisi olabilir. Ancak hastaneye gitmek için saatlerce beklemek zorunda değilsiniz! Hemen bir online doktor görüşmesi yaparak belirtilerinizi paylaşabilir, uzman hekimlerden hızlıca destek alabilirsiniz.Grip ve Soğuk Algınlığından Korunmanın Basit Ama En Etkili Yolları Nelerdir?Hastalığa yakalanmamak için önlem almak, tedavi sürecinden çok daha kolay ve etkilidir. İşte bağışıklık sisteminizi güçlü tutmak ve gripten korunmak için alabileceğiniz önlemler:Grip aşınızı yaptırın: Özellikle risk grubundaysanız, grip aşısı olmanız şiddetli grip geçirme ihtimalinizi önemli ölçüde azaltacaktır.Ellerinizi sık sık yıkayın: Virüsler yüzeylerden bulaşabilir. Ellerinizi sabunla en az 20 saniye boyunca yıkamak enfeksiyon riskini düşürür.Bağışıklık sisteminizi güçlendirin: Dengeli beslenme, düzenli egzersiz, yeterli uyku ve bol sıvı tüketimi hastalıklara karşı direncinizi artırır.Hasta kişilerle temastan kaçının: Özellikle kalabalık ortamlarda maske takmak ve sosyal mesafeye dikkat etmek hastalığın yayılmasını önler.Kapalı ve kalabalık alanlarda maske kullanın: Özellikle kış aylarında toplu taşıma gibi alanlarda maske takarak hem kendinizi koruyup hem de virüslerin yayılmasını engelleyebilirsiniz.Stresten uzak durun: Stresin bağışıklık sistemimizi zayıflattığını biliyor muydunuz? Yoğun stres altındaki kişiler, grip ve soğuk algınlığına karşı daha savunmasız hale gelir. Bu yüzden, rahatlatıcı aktiviteler yaparak stresten uzak durmaya çalışın.Bu basit ama etkili önlemlerle hastalanma riskinizi önemli ölçüde azaltabilirsiniz.Hasta Olduk, Peki Şimdi Ne Yapacağız?Eğer tüm önlemlere rağmen grip ya da soğuk algınlığına yakalandıysanız, öncelikle bol sıvı tüketin ve dinlenin! Vücudunuzun iyileşmeye ihtiyacı var, bu yüzden kendinizi zorlamayın. Grip belirtileri şiddetliyse ve birkaç gün içinde geçmiyorsa, mutlaka bir doktora danışın.Ayrıca, antibiyotiklerin grip ve soğuk algınlığına karşı etkili olmadığını unutmayın! Çünkü bu hastalıklar virüs kaynaklıdır ve antibiyotikler yalnızca bakterilere karşı etkilidir.ELRA'YI HEMEN KULLANMALISIN!Eğer grip veya soğuk algınlığı belirtileri yaşıyorsanız ve hastaneye gitmek istemiyorsanız, hemen bir online doktor görüşmesi yaparak uzman bir hekime danışabilirsiniz. Evden çıkmadan, sıra beklemeden ve zaman kaybetmeden sağlık uzmanlarımızla görüşebilir e-reçetenizi alarak, ihtiyacınıza uygun tedavi sürecini başlatabilirsiniz.Sağlığınızı riske atmayın! Şimdi online doktor randevunuzu alın ve grip belirtileriniz için profesyonel destek alın!#ElraOnline #AnındaDoktorDesteğiElra Online Sağlık HizmetleriKaynak:https://www.moh.gov.sg/seeking-healthcare/getting-medical-help/conditions/cold-and-flu/
Devamını Oku
Bulaşıcı Hastalıklar
Öksürüğünüzün Sebebi Bronşit Olabilir mi? Belirtileri ve Çözüm Yolları
Soğuk havalar yaklaşırken ya da mevsim geçişlerinde peşinizi bırakmayan bir öksürükle boğuşuyorsunuz?Bronşitle karşı karşıya olabilirsiniz. Özellikle balgamlı ve inatçı bir öksürüğünüz varsa, nefes almakta zorlanıyor ya da halsiz hissediyorsanız, bu yazı tam size göre! Neyse ki, bronşit çoğu zaman ciddi bir sağlık sorunu olmadan atlatılabilir. Gelin, bronşit hakkında bilmeniz gerekenleri birlikte inceleyelim.Bronşit Nedir?Bronşit, akciğerlere hava taşıyan bronşların iltihaplanmasıyla ortaya çıkan bir solunum yolu hastalığıdır. Solunum yolları şiştiğinde ve fazla mukus (balgam) üretildiğinde, bu durum öksürük, nefes darlığı ve göğüste sıkışma hissi gibi belirtilere neden olur. Bronşit genellikle ikiye ayrılır: • Akut bronşit: Çoğu zaman virüslerden kaynaklanır ve birkaç hafta içinde kendiliğinden iyileşir. • Kronik bronşit: Daha uzun süren ve genellikle sigara kullanımı, hava kirliliği gibi nedenlerden kaynaklanan bir durumdur. Sürekli tekrarlayan öksürük atakları ile kendini belli eder. Tedavi edilmezse KOAH’a kadar ilerleyebilir.Bronşit Nasıl Başlar?Bronşit genellikle hafif bir soğuk algınlığı ya da grip gibi başlar. İlk başta boğazda kaşıntı, hafif bir öksürük ve burun akıntısı olabilir. Ancak birkaç gün içinde öksürük şiddetlenir ve balgam üretimi artar. Bazen hafif ateş, halsizlik ve göğüste ağırlık hissi de eşlik edebilir. Eğer sigara içiyorsanız ya da sigara dumanına maruz kalıyorsanız, belirtiler daha da ağır seyredebilir.Bronşit Bulaşıcı mıdır?Bronşitin kendisi değil ama onu tetikleyen neden bulaşıcı olabilir. Akut bronşite çoğu zaman grip veya soğuk algınlığı virüsleri neden olduğu için bu hastalığı taşıyan biriyle yakın temasta bulunmak sizi de hasta edebilir. Özellikle öksürük veya hapşırık yoluyla yayılan damlacıklara maruz kalırsanız, siz de enfeksiyon kapabilirsiniz.Ancak kronik bronşit bulaşıcı değildir. Genellikle sigara, hava kirliliği ve kimyasal maddelere uzun süre maruz kalma gibi çevresel faktörler nedeniyle ortaya çıkar.Bronşit Belirtileri Nelerdir?Bronşit hastalarında en sık görülen belirtiler şunlardır: • Balgamlı, uzun süreli öksürük • Hırıltılı solunum • Nefes darlığı • Göğüste rahatsızlık hissi • Halsizlik, yorgunluk • Hafif ateş veya üşüme hissiEğer bu belirtiler birkaç haftadır geçmiyorsa ya da giderek kötüleşiyorsa, ihmal etmemekte fayda vardır.Bronşit Neden Olur?Bronşite birçok faktör yol açabilir. En yaygın sebepler şunlar: • Soğuk algınlığı veya grip virüsleri • Sigara içmek ya da dumanlı ortamlarda bulunmak • Hava kirliliği • Kimyasal maddelere maruziyet • Alerjiler ve astım • Soğuk havayı uzun süre solumakAkut bronşit genellikle virüslerden kaynaklanırken, kronik bronşitin en büyük nedeni sigara dumanıdır.Bronşit Nasıl Tedavi Edilir?İyi haber şu ki, bronşitin büyük bir kısmı evde alınacak önlemlerle hafifletilebilir. İşte işinize yarayacak bazı öneriler: • Bol sıvı tüketin: Sıcak çaylar, çorbalar ve su mukusu incelterek atılmasını kolaylaştırır. • Sigara ve dumanlı ortamlardan uzak durun: Eğer sigara içiyorsanız bırakmanın tam zamanı! • Odanızın havasını nemlendirin: Kuru hava, öksürüğünüzü daha da kötüleştirebilir.(Ortalama nem oranı%65 olmalıdır) • Dinlenin: Vücudunuzun iyileşmesi için yeterince uyuduğunuzdan emin olun. • Buhar soluyun: Sıcak bir duş almak veya bir kabın içine sıcak su koyup buharını solumak, solunum yolunuzu rahatlatabilir.Bazı durumlarda doktorunuz balgam söktürücü veya nefes açıcı ilaçlar önerebilir. Eğer öksürüğünüz 3 haftadan uzun sürüyorsa, balgamınızda kan görüyorsanız ya da nefes almakta zorlanıyorsanız bir uzmana danışmanız önemli.Bronşitten Korunmak Mümkün mü?Elbette! Bronşit riskini azaltmak için şu önlemleri alabilirsiniz: • Grip ve zatürre aşılarınızı ihmal etmeyin. • Ellerinizin temizliğine özen gösterin. • Sigara içiyorsanız bırakın ve sigara içilen ortamlardan uzak durun. • Bağışıklığınızı güçlü tutmak için sağlıklı beslenin ve bol su için. • Soğuk havalarda ağzınızı ve burnunuzu koruyacak şekilde giyinerek kuru ve kirli havadan kendinizi koruyabilirsiniz.Ne Zaman Doktora Görünmelisiniz?Eğer öksürüğünüz uzun süredir devam ediyorsa, balgam renginiz koyulaşıyor ya da ateşiniz düşmüyorsa, bir doktora danışmak iyi bir fikir olabilir. Neyse ki, günümüzde doktora ulaşmak eskisi kadar zor değil. Eğer bir sağlık merkezine gitmeye fırsatınız yoksa ya da sağlığınız el vermiyorsa, online doktor hizmetimizden faydalanarak uzman bir hekime kolayca danışarak doktorunuzun size hazırladığı e-reçetenizle ilaçlarınızı kullanmaya başlayabilirsiniz.Unutmayın, erken teşhis ve doğru tedavi ile bronşitin etkilerini hafifletmek mümkün. Sağlıklı günler dileriz!Bronşit tedirginliğinde, önleyici sağlık tedbiri olarak Elra'nın doktorlarından online doktor görüşmesi desteği alabilirsiniz. Yapılan muayene sonra gerekirse e-reçetenizi sisteme ekliyoruz. Görüşme sırasında ikinci bir uzman görüşü almak için doktor tetkik ve raporlarınızı ister kameraya yakın tutarak isterseniz e-nabız üzerinden bizimle paylaşarak gönül rahatlığıyla ikinci bir uzman görüşü alabilirsiniz. Zira siber güvenlik konusunda da, kişisel veri güvenliğiniz konusunda da Elra'nın T.C. Sağlık Bakanlığı'na entegre teknolojik altyapısı güven sunuyor. Elra, yatırımının büyük bölümünü teknolojik altyapısına yapıyor.Sizi Elra’nın sunduğu online doktor muayenesi ve psikolog desteği hizmetlerini keşfetmek için elrasaglik.com web sitemize ve tüm elrasaglik sosyal medya hesaplarımızdaki paylaşımları incelemeye çağırıyoruz. #ElraOnline #AnındaDoktorDesteğiElra Online Sağlık HizmetleriKaynak:https://www.nhsinform.scot/illnesses-and-conditions/lungs-and-airways/bronchitis/
Devamını Oku
Online Sağlık
Dijital Sağlıkta Yeni Bir Dönem
Dünya Tele Sağlık Girişimi Kurucu Ortağı ve İcra Kurulu Başkanı Dr. Yulun Wang, online sağlık uygulamaları hakkında konuşurken, "Bu teknolojiyi geliştirirken, tele-tıbbın bize başkalarının hayatlarında kalıcı bir fark yaratma konusunda nadir bir fırsat sunduğunu hemen fark ettik." demiştir (1).Sağlık hizmetlerine hızlı ve güvenli bir şekilde ulaşmak günümüz dünyasında her zamankinden daha önemli hale geldi. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, hastaların doktorlara erişimini kolaylaştıran ve sağlık süreçlerini dijital ortama taşıyan çözümler ön plana çıkıyor. Elra Online Sağlık Hizmetleri de bu alanda kullanıcılarına web ve mobil platformlar üzerinden pratik, güvenli ve kesintisiz bir sağlık deneyimi sunmayı hedefleyen yenilikçi bir proje.Güçlü Teknoloji AltyapısıElra’nın temel amacı, kullanıcıların sağlık hizmetlerine en hızlı ve kolay şekilde ulaşmasını sağlamak. Bunu gerçekleştirmek için modern ve güvenilir teknolojiler kullanılarak hem web hem de mobil platformlar geliştirildi.Web Uygulaması: Hızlı ve Kullanıcı Dostu Bir DeneyimWeb uygulaması, günümüzün popüler teknolojileri ile geliştirildi. Bu sayede uygulama hızlı, esnek ve kolay yönetilebilir bir yapıya sahip oldu. Kullanıcılar için akıcı bir deneyim sunan arayüz, farklı cihazlara uyum sağlayarak her ekranda rahat kullanım imkânı tanıyor.Mobil Uygulama: iOS ve Android İçin Tek ÇözümMobil tarafta geliştirilen uygulama, tek bir kod tabanı ile her iki platformda da sorunsuz çalışabiliyor. Performans açısından yerel uygulamalara yakın bir deneyim sunan mobil uygulama, kullanıcıların hızlı, modern ve sezgisel bir arayüz ile sağlık hizmetlerine erişmesini sağlamak için titizlikle tasarlandı.Backend (Sunucu Tarafı): Güçlü ve Güvenilir Bir AltyapıArka planda çalışan sistem, yüksek performans ve güvenilirlik sağlayacak şekilde yapılandırıldı. Gerçek zamanlı işlemler ve yoğun kullanıcı trafiğini kaldırabilecek şekilde tasarlanan altyapı, güvenli veri yönetimi sunarak sistemin sürdürülebilirliğini sağlıyor.Görüntülü Görüşme: Kesintisiz ve Güvenli İletişimElra Online Sağlık Hizmetleri’nde doktor ve hastalar arasındaki görüntülü görüşmeler için gelişmiş iletişim teknolojileri kullanıldı. Bu sayede düşük gecikmeli ve uçtan uca şifreli bir görüşme imkânı sunulurken, çok katılımcılı görüşmeler için ölçeklenebilir bir çözüm sağlanıyor. Böylece kullanıcılar, yüksek kaliteli görüntü ve ses ile kesintisiz bir sağlık hizmeti alabiliyor.Sonuç Olarak;Elra Online Sağlık Hizmetleri, güçlü teknoloji altyapısı, kullanıcı dostu tasarımı ve güvenilir veri yönetimi ile dijital sağlık alanında fark yaratmayı hedefliyor. Web ve mobil uygulamalar sayesinde kullanıcılar, hızlı ve kolay bir şekilde doktorlarla iletişime geçebilir, görüntülü görüşmeler yapabilir ve sağlık hizmetlerine erişebilirler.Gelecekte sağlık hizmetleri giderek daha fazla dijitalleşirken, Elra gibi yenilikçi çözümler sağlık sektöründe önemli bir rol oynayacak. Teknoloji ve sağlık alanındaki gelişmeleri takip ederek sistemin daha da iyileştirilmesi hedefleniyor. Eğer siz de dijital sağlık hizmetlerinin sunduğu kolaylıklardan faydalanmak istiyorsanız, Elra Online Sağlık Hizmetleri sizin için ideal ve en güvenilir çözüm olmak için burada!#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Elra Online Sağlık HizmetleriKaynak: https://www.worldtelehealthinitiative.org/leadership
Devamını Oku
Online Sağlık
Online Sağlık Hizmetlerinde Görüntülü Doktor Görüşmelerinin Önemi ve Elra Online Sağlık Uygulaması
Teknolojinin hızla ilerlemesi, sağlık hizmetlerine erişim şeklimizi de kökten değiştiriyor. Özellikle son yıllarda yaygınlaşan online sağlık hizmetleri, hem hastalar hem de doktorlar için büyük kolaylıklar sunuyor. Hastane tabanlı sağlık hizmeti sunumunun çoğu, genellikle kırsal, uluslararası veya uzman olmayan hekimlere uzman hekimlik hizmeti sağlayan doktor-doktor ilişkisine dayanır. Buna karşılık, hasta-doktor ilişkisi büyüyen bir pazardır ve hastalar tele-tıp aracılığıyla doğrudan tüketiciye yönelik hizmetler aracılığıyla hekimlere ulaşabilirler (1).Bu hizmetler arasında öne çıkan görüntülü anlık doktor görüşmeleri, sağlık sektöründe adeta bir devrim yaratıyor. Peki, görüntülü doktor görüşmelerinin önemi nedir ve neden bu kadar değerli? İşte bu soruların cevapları:1. Hızlı ve Kolay ErişimGeleneksel sağlık hizmetlerinde, bir doktor randevusu almak için bazen günler hatta haftalar beklemek gerekebiliyor. Oysa görüntülü doktor görüşmeleri, anında erişim imkanı sunuyor. Özellikle acil olmayan ancak hızlı bir uzman görüşü gerektiren durumlarda, bu hizmet hastaların zaman kaybetmeden destek almasını sağlıyor. Elra Online Sağlık Uygulaması, bu konuda öne çıkan bir çözüm sunuyor. Uygulama üzerinden birkaç tıklamayla doktorlara ulaşabilir, randevu almadan anında görüntülü görüşme yapabilirsiniz.2. Coğrafi Engelleri Ortadan KaldırmaKırsal kesimlerde yaşayan veya sağlık kuruluşlarına uzak olan kişiler için görüntülü doktor görüşmeleri büyük bir avantaj. Artık bir uzmana ulaşmak için saatlerce yol gitmeye gerek yok. İnternet bağlantısı olan her yerden, birkaç tıklamayla doktorlarla iletişime geçilebiliyor. Elra Online Sağlık Uygulaması, bu imkanı sunarak, özellikle sağlık hizmetlerine erişimi kısıtlı olan bölgelerde yaşayan kişiler için büyük bir kolaylık sağlıyor.3. Zaman ve Maliyet TasarrufuGörüntülü görüşmeler, hem hastalar hem de sağlık kuruluşları için zaman ve maliyet tasarrufu sağlıyor. Hastalar, hastaneye gitmek için harcayacakları zamanı ve ulaşım masraflarını ortadan kaldırırken, doktorlar da daha fazla hastaya ulaşma imkanı buluyor. Bu, sağlık sisteminin genel verimliliğini artırıyor. Elra Online Sağlık Uygulaması, bu süreci daha da kolaylaştırarak, hem hastalar hem de doktorlar için zaman ve maliyet avantajı sunuyor.4. Güvenli ve Konforlu Bir OrtamHastanelerdeki kalabalık ortamlar ve bekleme süreleri enfeksiyon bulaş riskini artırıyor. Görüntülü doktor görüşmeleri, hastaların evlerinin konforunda ve güvenli bir şekilde sağlık hizmeti almalarını sağlıyor. Bu, hem fiziksel hem de psikolojik olarak hastaların rahatlamasına yardımcı oluyor. Elra Online Sağlık Uygulaması, bu güvenli ve konforlu ortamı sunarak, hastaların sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırıyor.5. Kronik Hastalıkların TakibiKronik hastalıklarla yaşayan kişiler için düzenli doktor kontrolleri büyük önem taşıyor. Görüntülü görüşmeler, bu hastaların sık sık hastaneye gitme ihtiyacını azaltarak, tedavi süreçlerini kolaylaştırıyor. Doktorlar, hastaların durumunu uzaktan takip edebiliyor ve gerekli önerilerde bulunabiliyor. Elra Online Sağlık Uygulaması, kronik hastalıkları olan kişiler için özel takip ve destek hizmetleri sunarak, tedavi süreçlerini daha etkili hale getiriyor. Buna ek olarak düzenli kullanılan raporlu ilaçlar Elra uygulaması ile Sgk onaylı e-reçete yazılabiliyor.6. Kişiselleştirilmiş Sağlık HizmetiGörüntülü görüşmeler, doktorların hastalarıyla daha kişisel bir iletişim kurmasını sağlıyor. Hastalar, kendilerini daha rahat ifade edebiliyor ve doktorlar da hastaların ihtiyaçlarını daha iyi anlayarak, kişiselleştirilmiş tedavi planları oluşturabiliyor. Elra Online Sağlık Uygulaması, bu kişiselleştirilmiş hizmeti sunarak, hastaların sağlık ihtiyaçlarını daha etkili bir şekilde karşılıyor.7. Erken Teşhis ve Müdahale İmkanıGörüntülü görüşmeler, hastaların sağlık sorunlarını erken aşamada fark etmelerine ve doktorlara danışmalarına olanak tanıyor. Bu, ciddi sağlık sorunlarının önlenmesinde veya erken teşhis edilmesinde büyük bir rol oynuyor. Elra Online Sağlık Uygulaması, erken teşhis ve müdahale imkanı sunarak, hastaların sağlıklarını korumalarına yardımcı oluyor.8. Sağlık Bilgisine Hızlı ve Doğru Erişimİnsanlar, şikayetlerini ve tahlil sonuçlarını arama motorlarında veya yapay zeka uygulamalarında araştırarak hem zaman kaybediyor hem de yanlış bilgiler arasında kayboluyor. Doğru bilgiyi hekimlerden kısa sürede öğrenerek internet üzerinden yapılacak hatalı araştırmaların önüne geçmek mümkündür.Sonuç olarak;Online sağlık hizmetleri ve görüntülü doktor görüşmeleri, modern tıbbın sunduğu en önemli yeniliklerden biri. Bu hizmetler, sağlık hizmetlerine erişimi demokratikleştirirken, hem hastalar hem de doktorlar için sayısız avantaj sunuyor. Elra Online Sağlık Uygulaması, bu alanda öne çıkan bir çözüm sunarak, sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırıyor ve hastaların sağlık ihtiyaçlarını daha etkili bir şekilde karşılıyor.Teknolojinin daha da gelişmesiyle birlikte, görüntülü görüşmelerin sağlık sektöründeki rolü daha da artacak gibi görünüyor. Sağlığınızı korumak ve uzman görüşü almak artık bir tık uzağınızda! Elra Online Sağlık Uygulaması ile sağlık hizmetlerine hızlı, güvenli ve konforlu bir şekilde erişebilirsiniz.Unutmayın, sağlık her şeyden önce gelir. Online sağlık hizmetlerini kullanarak, sağlığınızı daha kolay ve etkili bir şekilde yönetebilirsiniz.#ElraOnline #AnındaDoktorDesteğiElra Online Sağlık HizmetleriKaynak:https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK459384/
Devamını Oku
Anne ve Çocuk Sağlığı
Çocuklarda Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Tanı ve Tedavisi
Aşırı yaramaz veya hareketli olarak nitelendirdiğin çocuğunda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olabileceğini hiç düşündünüz mü? Erkek çocuklarda kızlara göre 8 kat daha fazla görülen bu hastalık çocukluk çağı başlangıçlı olup, çocukluk ve ergenlik döneminde %5-10 oranında görülmektedir. Hastalığın tek yumurta ikizlerinde, çift yumurta ikizlerine göre daha fazla görülmesi, hastalığın oluşumunda genetik ve çevresel faktörlerin birlikte rol oynadığını düşündürmektedir. Hiperaktivite Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir?Çocuğunda, özellikle · Ödev yaparken konsantrasyon kaybı, odaklanmada güçlük· Eşyalarını unutma · Karar verememe· Okul başarısında düşme· Sosyal ilişkilerde başarısızlık· Duygu durumunda dalgalanmalarşeklinde sorunları sık gözlemliyorsan, çocuğunda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olabileceği akla gelmelidir. Erken tanı ve tedavi, semptomların kalıcı hale gelmeden kontrol altına alınması ve çocuğun sosyal ilişkilerinde başarısızlık yaşamaması açısından büyük önem arz eder. Ne Yapmalı, Nasıl Davranmalısınız?Bu yüzden detaylı muayene ve tanı için çocuk psikoloğu size yardımcı olabilir. Kromozomlardaki sayı ve fonksiyon bozukluğu bu hastalıktan sorumlu olabileceği gibi, hastalığa yatkınlık oluşturan bazı genler de tanımlanmıştır. Çocuğunda bu durumun olabileceğini düşünüyorsan tanı sonrası genetik danışma almanı öneririz. Online psikolog desteği alarak, yerinizden ayrılmadan ve en fazla 15 dakika bekleyerek çocuğunuzun durumu hakkında uzman yardımı alabilirsiniz. Üstelik görüntülü olarak gerçekleşen bu online terapileri sınırsızca gerçekleştirebilirsiniz. Sadece Elra online psikolog görüşmesi, maksimum 15 dakika bekleme süresini garanti ediyor. Hiperaktivite gibi durumlarda erken tanı ve süreç yönetimi, her zaman psikolog desteği almakla mümkündür. Psikoloğunuza her zaman ulaşabilmelisiniz. Elra, bünyesindeki klinik psikologlarıyla gün içinde her an yanınızda. Elra, sağlık hizmetlerinin herkes için ulaşılabilir olması misyonuyla çalışıyor.#ElraOnline #AnındaDoktorDesteğiElra Online Sağlık Hizmetleri Kaynak (1): https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/?term=Magnus+W&cauthor_id=28722868Kaynak (2): https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/?term=Nazir+S&cauthor_id=28722868Kaynak (3): https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/?term=Anilkumar+AC&cauthor_id=28722868Kaynak (4): https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/?term=Anilkumar+AC&cauthor_id=28722868Kaynak (5): https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/?term=Shaban+K&cauthor_id=28722868Attention Deficit Hyperactivity Disorder.In: StatPearls [Internet]. Treasure Island (FL): StatPearls Publishing; 2022 Jan.2022 May 8.
Devamını Oku
Anne ve Çocuk Sağlığı
Bebeklerde Beslenme Nasıl Olmalıdır?
Doğumdan itibaren yaşamın ilk 6 ayında sadece anne sütü ile beslenmesi önerilir. Anne sütü, bebeğin büyüme ve gelişmesi için gerekli olan protein, yağ, vitamin ve mineralleri içeren, bağışıklığını güçlendiren, bebeğin gelişimi süresince ihtiyacına göre içeriği devamlı değişen mucize bir besindir. Ek gıda dönemi başlayıncaya dek anne sütü bebeğin hem beslenem hem de sıvı ihtiyacını karşılamak için yeterlidir. Ayrıca, anne sütünün sindirimi kolaydır ve bebeklerin sindirim sistemini rahatlatır. Bu durum yaşama anne sütüyle başlayan bebeklerin bağırsak sağlığı ve ek gıda dönemine geçişi kolaylaştırması açısından da önemli bir fayda sağlar. Anne sütü verilemediği durumlarda, doktor önerisi ile formül mamalar kullanılabilir. Formül mamalar, anne sütüne en yakın besin değerlerine sahip olacak şekilde üretilir ve bebeklerin ihtiyaç duyduğu besinleri içerir. Burada dikkat edilmesi gereken önceliğin her zaman anne sütü olması, formül mamaların yalnızca doktor önerisiyle başlanmasıdır.Bebeklerin ihtiyaçları, diğer besinlerle homeostaziyi korurken yeterli büyümeyi ve optimum sağlığı sürdürmek ve desteklemek için gereken beslenme miktarını belirler. Bebeklik döneminde beslenme gereksinimleri değişir ve büyüme kalıpları optimize edilmiş beslenmeyle yakından bağlantılıdır (1). Anne Sütü Yetersizse Ne Yapılmalıdır?Anne sütünün yeterli olduğunu anlamak için iki kriter vardır; bebeğin kilo alımının yeterli olması ve günde en az 6 kez idrar çıkışı olması. Anne sütü yetersizse veya hiç yoksa, doktorunuza danışarak uygun bir formül mama seçebilirsiniz. Formül mamalar, bebeklerin ihtiyaç duyduğu besinleri içerir ve anne sütüne en yakın besin değerlerine sahiptir. Formül mama seçerken, bebeğinizin yaşına ve sağlık durumuna uygun olanı tercih etmeniz önemlidir. Ayrıca, formül mamaların hazırlanışı ve saklanması konusunda dikkatli olmalısınız. Formül mamalar, hijyenik koşullarda hazırlanmalı ve doğru şekilde saklanmalıdır. Anne sütü yetersizliği veya emzirmeye engel özel durumlar nedeniyle formül mama başlanmışsa dahi, anne sütü miktarını artırmak ve emzirme ile ilgili sorunları çözmek için bir emzirme danışmanından yardım alınabilir.Ek Gıdaya Ne Zaman Başlanmalıdır?Bebekler 6. aydan itibaren ek gıdalara başlayabilir. Ek gıdaya geçişte dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, bebeğin hazır olup olmadığını gözlemlemektir. Bebeğiniz başını dik tutabiliyor, dik oturabiliyor, doğum kilosunun 2 katına ulaşmış ve ağzını açarak yiyeceklere ilgi gösterdiğini belli ediyorsa ek gıdaya başlamaya hazır demektir. Bu kriterlerin olması durumunda doktorunuz bebeğinizin gelişimine göre daha erken haftalarda da ek gıdaya başlamanızı önerebilir. Ek gıdaya geçişte, bebeklerin sindirim sistemine uygun, alerji riski düşük besinler tercih edilmelidir. İlk olarak sebze püreleri, meyve püreleri ve tahıllar önerilir. Yavaş yavaş et, balık ve baklagiller gibi protein kaynakları da eklenebilir. Burada dikkat edilmesi gereken başlangıçta ek gıdanın “tadım” döneminde olması, “doyum” miktarına bebek büyüdükçe ulaşılmasıdır. İlk 1 yıl temel besin kaynağı hala anne sütü ve/veya formül mamadır.Ek Gıdaya Geçişte Hangi Besinler Tercih Edilmelidir?Ek gıdaya geçişte, özellikle ilk bir ay, bebeklerin sindirim sistemine uygun ve alerji riski düşük besinler tercih edilmelidir. İlk olarak sebze püreleri, meyve püreleri ve tahıllar önerilir. Sebzeler arasında havuç, kabak, patates gibi yumuşak ve sindirimi kolay olanlar tercih edilebilir. Meyveler arasında ise elma, armut, muz gibi alerji riski düşük olanlar önerilir. Tahıllar arasında ise pirinç unu, yulaf ezmesi gibi besinler tercih edilebilir. Sebzeler buharda pişirilip çatalla ezerek hafif pütürlü püre kıvamına getirilebilir. Meyveler için ise cam rende kullanılabilir. Doktorunuz uygun gördüğünde yavaş yavaş et, balık ve baklagiller gibi protein kaynakları da eklenebilir. Et ve balık, bebeklerin protein ihtiyacını karşılar ve kas gelişimini destekler. Baklagiller ise lif ve protein açısından zengindir ve sindirimi kolaydır.Bebeklerde Hangi Besinlerden Kaçınılmalıdır?Bebeklerin ilk yaşlarında bal, inek sütü, tuz, şeker, çikolata ve işlenmiş gıdalardan kaçınılmalıdır. Bal, botulizm riski taşıdığı için 1 yaşından önce verilmemelidir. İnek sütü ise sindirim sorunlarına yol açabilir ve alerji riski taşır. Tuz ve şeker, bebeklerin böbreklerine zarar verebilir ve sağlıksız beslenme alışkanlıklarına yol açabilir. Çikolata ve işlenmiş gıdalar ise yüksek şeker ve yağ içeriği nedeniyle bebekler için uygun değildir.Bebeklerde Beslenme Sıklığı Nasıl Olmalıdır?Bebeklerin beslenme sıklığı yaşlarına göre değişir. İlk 6 ayda bebekler genellikle 2-3 saatte bir beslenir. Bu dönemde bebekler, anne sütü veya formül mama ile beslenir. Ek gıdaya geçişle birlikte, ana öğünler ve ara öğünler şeklinde bir beslenme düzeni oluşturulabilir. Bebeklerin beslenme sıklığı, büyüme ve gelişme hızlarına göre ayarlanmalıdır. Bebekler acıktıklarında beslenmeli ve doyduklarında beslenme sonlandırılmalıdır.Bebeklerde Su Tüketimi Nasıl Olmalıdır?İlk 6 ayda bebeklerin su ihtiyacı anne sütü veya formül mama ile karşılanır. Anne sütü veya formül mama, bebeklerin su ihtiyacını karşılayacak miktarda sıvı içerir. Ek gıdaya geçişle birlikte, bebeklere az miktarda su verilebilir. Başlangıç olarak ek gıda ile beslendiği öğünlerden sonra su içirmeyi teklif etmek uygun olacaktır. Ancak su tüketimi miktarı konusunda doktorunuza danışmanız önemlidir. Bebeklerin su ihtiyacı, yaşlarına ve beslenme düzenlerine göre değişir. Anne sütü ile yeterli miktarda sıvı alan bebeğin su ihtiyacı olmadığı için yalnızca alıştırma amaçlı ayına uygun suluk, bardak veya biberon ile teklif etmek yeterli olacaktır. Anne sütü veya formül mama ile beslenme azaldıkça su tüketimi de kademeli artırılmalıdır. Aşırı su tüketimi, bebeklerin böbreklerine zarar verebilir ve besin alımını azaltabilir.Bebeklerde Alerji Riski Nasıl Azaltılır?Bebeklerde alerji riskini azaltmak için yeni besinler tek tek ve küçük miktarlarda verilmelidir. Örneğin ilk gün 3-4 çay kaşığı, ikinci gün 5-7 çay kaşığı, üçüncü gün 7-10 çay kaşığı verilebilir. 3 gün boyunca tek bir yeni besini tanıtmak ve allerjik reaksiyon oluşup oluşmadığını gözlemlemek önemlidir. Alerjik reaksiyon belirtileri arasında ciltte kızarıklık, kaşıntı, döküntü, kusma, ishal ve nefes darlığı bulunur. Alerjik reaksiyon belirtileri gözlemlendiğinde, yeni besin verilmesi durdurulmalı ve doktorunuza danışılmalıdır.Bebeklerde Beslenme Düzeni Nasıl Oluşturulmalıdır?Bebeklerde beslenme düzeni oluştururken, belirli saatlerde beslenmeye özen gösterilmelidir. Bu, bebeğin biyolojik ritmini düzenler ve sindirim sistemini rahatlatır. Ayrıca, beslenme sırasında bebeğin rahat ve huzurlu olması sağlanmalıdır. Bebeklerin beslenme düzeni, ailelerin yaşam tarzına ve bebeğin ihtiyaçlarına göre ayarlanmalıdır. Bebeğin aile ile birlikte sofraya oturması, tadım dönemini sizi gözlemleyerek geçirmesi önemlidir. Beslenme sırasında bebeğin dikkatini dağıtacak unsurlardan kaçınılmalı ve beslenme süreci keyifli hale getirilmelidir.Bebeklerde Beslenme ile İlgili Hangi Yanlışlardan Kaçınılmalıdır?Bebeklerde beslenme ile ilgili sık yapılan yanlışlardan biri, bebeği zorla beslemektir. Bebekler acıktıklarında beslenmeli ve doyduklarında beslenme sonlandırılmalıdır. Zorla besleme, bebeklerde beslenme sorunlarına ve yeme bozukluklarına yol açabilir. Özellikle ilk aylar tadım dönemi olduğu için yeme miktarına takılmadan ve yiyeceklere dokunmasına, üzerini kirletmesine müdahale etmeden, yalnızca keşfetmesine izin verilmelidir. Bebeğe bu alanı açmak gıdaya ilgisini artıracak ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının ve tek başına yemek yeme becerisinin temelini oluşturacaktır. Yine sağlıklı beslenme alışkanlıklarının temeli için, bebeklere hazır gıdalar ve şekerli içecekler verilmemelidir. Hazır gıdalar ve şekerli içecekler, yüksek şeker ve yağ içeriği nedeniyle bebekler için uygun değildir ve sağlıksız beslenme alışkanlıklarına yol açabilir.Bebeklerde Beslenme ile İlgili Hangi Uzmanlardan Yardım Alınmalıdır?Bebeklerin beslenme sürecinde doktorunuzdan ve diyetisyenlerden yardım alabilirsiniz. Doktorunuz, diyetisyeniniz bebeğinizin sağlık durumu ve beslenme ihtiyaçları konusunda size rehberlik edebilir. Bebeklerin beslenme sürecinde uzmanlardan yardım almak, doğru beslenme alışkanlıkları kazandırmak için önemlidir. Bebeğinizin beslenmesi ve sağlığı ya da kendi sağlığınız için, Elra uygulamasını telefonuna indirerek sınırlı sayıda değil, sınırsızca doktorlarımıza, klinik psikologlarımıza ve diyetisyenlerimize danışabilirsiniz. Bu, sizin beden sağlığınızı ve mental yapınızı sürekli iyi tutacak. Online doktor görüşmesi sırasında görüntülü olarak muayene olabilecek, önceki sağlık raporu ve tahlillerinizi sistem üzerinden veya kameraya yaklaşarak doktorlarımızla paylaşıp, ikinci bir uzman görüşü alabileceksiniz. Elra, kayıt ve üyelik için hiçbir ücret talep etmiyor ve online muayene ücreti de sadece 290 TL’dir. Çünkü Elra, daha sağlıklı olma imkanının her zaman elinizin altında olması gerekliliğine inanıyor.Çünkü artık Elra elinizde, sağlık evinizde!#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Dr. Nur Hilal Eriş Kaynak:https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK560758/
Devamını Oku
Faydalı Bilgiler
Migren Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir?
Birçok kişi baş ağrısını tanımlamak için "migren" kelimesini kullanır. Ancak baş ağrısı migrenin sadece bir belirtisidir ve baş ağrısının başka pek çok sebebi olabilir.Migren genellikle tek taraflı zonklayan bir ağrıyla birlikte çok şiddetli bir baş ağrısı gibi hissedilir. Yaygın bir durumdur ve yardımcı olmak için deneyebileceğiniz şeyler vardır (1).Migren ve Baş Ağrısı Arasındaki Fark Nedir?Migren ataklarında görülen baş ağrısının bazı tipik özellikleri şunlardır:· Ağrı zonklayıcı tarzdadır ve hareketle daha da kötüleşir.· Ağrı çoğunlukla başın tek tarafında hissedilir.· Ayrıca ışığa ve/veya sese duyarlılık, mide bulantısı ve kusma belirtilerinden en az bir tanesi ağrıya eşlik eder.Migrenin Belirtileri Nelerdir?Birçok insan için migren atağı aşamalar halinde gerçekleşir. Prodrom evresi, baş ağrısı öncesi evre veya uyarıcı evre olarak da adlandırılır ve migrenin başlangıcını işaret eder. Fırtına öncesi sessizlik gibi düşünülebilecek olan bu sakin evre, baş ağrısından saatler veya günler önce görülebilir. Migreni olan kişilerin %40 ila %60'ı prodrom evresi yaşarken, bazı kişilerde hiçbir belirti görülmez.Bu aşamalarda karşılaşabileceğiniz belirtiler şunlardır:· Işığa, sese veya kokuya duyarlılık (Genellikle sizi rahatsız etmeyen ışık ve ses seviyeleri rahatsız edici, hatta acı verici olabilir. Sigara dumanı, araba egzozu, parfüm ve temizlik ürünleri gibi kokular özellikle rahatsız edici olabilir.)· Yorgunluk (Ayrıca çok esneme de görülebilir.)· Yiyecek isteği veya iştahsızlık (Tatlı gibi belirli bir yiyeceği canınız çekebilir, genel olarak daha aç hissedebilirsiniz veya canınız yemek istemeyebilir.)· Sinirlilik veya üzüntü gibi ruh hali değişiklikleri· Susuzluk hissi ve daha sık tuvalete gitmek· Şişkinlik hissi, kabızlık veya ishal gibi sindirim sorunlarıUzmanlar, prodrom dönemi belirtilerini migren atağını tetikleyen şeylerle karıştırmanın mümkün olduğunu belirtiyor. Örneğin, prodrom dönemindeki tatlı isteği sizi çikolata yemeye yönlendirebilir ve migren atağı başladığında siz baş ağrınızın nedeni olarak çikolatayı suçlayabilirsiniz.Auralı Migren Nedir?Migren hastalarının %25 kadarında, baş ağrısının başlamasından kısa bir süre önce veya baş ağrısıyla aynı anda aura adı verilen bir durum görülür. Bu semptomlar sinir sisteminizden kaynaklanır. Görmeyle ilgili belirtilere daha sık rastlanır. Bu belirtiler genellikle 5-20 dakikalık bir sürede yavaş yavaş başlarlar ve 1 saatten kısa sürerler. Bu dönemde şu belirtiler görülebilir:· Siyah noktalar, dalgalı çizgiler, ışık parlamaları veya parçalı görüş gibi görme sorunları· Yüzde, ellerde karıncalanma veya uyuşma· Açıkça konuşmada zorluk. Kelimeleri mırıldanma veya geveleme· Kulak çınlaması· Yüzün veya vücudun bir tarafında güçsüzlükMigren Atağı Nasıl Olur?Migren atağı olarak adlandırılan bu aşama genellikle baş ağrısıyla karakterizedir. Baş ağrısı şiddetli bir ağrı olarak başlayıp sonra zonklamaya dönüşebilir, fiziksel aktivite sırasında kötüleşebilir, başın bir tarafını etkileyebilir veya bir taraftan diğer tarafa hareket edebilir, başın ön bölgesinde olabilir veya başın tamamını etkileyebilir.Baş ağrısına eşlik eden başka belirtiler de olabilir. Örneğin;· Kusma· Solgun ve nemli bir cilt· Baygınlık veya baş dönmesi· Boyun ağrısı veya sertliği· Kaygılı veya depresif hissetme· Burun akıntısı veya burunda tıkanıklık hissi· Işığa, sese veya kokulara karşı duyarlılık· Uyku sorunlarıMigren Atağı Ne Kadar Sürer? Bu ataklar yaklaşık olarak 4 saat sürer, sonrasında geçer. Ancak ciddi ataklar 3 günden fazla sürebilir. Atakların sıklığı kişiden kişiye değişmektedir. Bazı insanlarda hemen hemen her gün olurken, bazılarında yılda bir veya iki kez olur.Migren Atağından Sonra Neler Olur?Bu aşama baş ağrısından sonra bir gün kadar sürebilir. Atak sonrası bu döneme postdrom denir. Migren hastalarının yaklaşık %80'inde postdrom vardır. Bu dönemde şu belirtiler görülür:· Yorgun, tükenmiş veya huysuz hissetmek· Alışılmadık derecede yenilenmiş veya mutlu hissetmek· Kas ağrısı veya kas güçsüzlüğü· Aşırı yeme isteği veya iştahsızlık· Konsantrasyon problemleriMigren Tetikleyici Faktörler Nelerdir?Migren atağını tetikleyebilecek bazı durumlar şunlardır:· Hormon değişiklikleri (Regl döneminde, hamileyken veya yumurtlama döneminde migren ataklarında artış olabilir. Ayrıca menopoz, hormonal doğum kontrol yöntemleri ve hormon replasman tedavisi kullanırken de artabilir.)· Stres (Stresliyken beyin, baş ağrısına yol açabilecek kan damarı değişikliklerine neden olan kimyasallar salgılar.)· Öğün atlamak· Hava koşullarındaki değişiklikler (Fırtına, yüksek basınç değişiklikleri, kuvvetli rüzgarlar veya irtifa değişikliklerinin tümü migren atağını tetikleyebilir.)· Çevresel uyaranlar (Yüksek sesler, parlak ışıklar ve güçlü kokular migren atağına neden olabilir.)· İlaçlar (Kan damarlarını genişletici etkisi olan vazodilatatörler baş ağrısını tetikleyebilir.)· Fiziksel aktivite (Buna egzersiz de dahildir.)· Tütün ve tütün ürünleri· Uyku değişiklikleri (Uyku düzenindeki değişiklikler ya da çok uyuma migren ataklarını tetikleyebilir.)· Bazı besinler (Fermente peynirler, alkol, çikolata ve nitrat içeren sucuk-sosis gibi işlenmiş gıdalar migren ataklarıyla ilişkilendirilmiştir. Monosodyum glutamat ve yapay tatlandırıcı aspartam gibi katkı maddeleri içeren yiyecek ve içecekler de migren atağını tetikleyebilir. Bu konuda çok az araştırma vardır, bu nedenle en iyi seçenek, herhangi bir yiyecek veya içeceğin baş ağrınızı tetikleyip tetiklemediğini görmek için bir yemek günlüğü tutmak ve migren atağını tetikleyen besinlerden uzak durmaktır.)· Kahve ve çay gibi kafein içeren yiyecek veya içecekler (Bu besinler bazı kişilerde baş ağrısını tetikleyebilir. Çok fazla kafein almak ya da alışılan kadar kafein almamak atağa neden olabilir).Migren Atağı Sırasında Ne Zaman Doktora Başvurmalısınız?Baş ağrısının geçmediği veya tekrarladığı durumlarda doktora başvurmak gerekir.Şiddetli baş ağrısına eşlik eden aşağıdaki belirtilerin varlığında hemen tıbbi yardım almak gerekir:· Ateş, mide bulantısı ve kusma ile birlikte ensede sertlik varsa· Kollarda ve bacaklarda uyuşma veya zayıflık varsa· Konuşmada zorluk veya geveleyerek konuşma varsa· Baş ağrısının çok ani başladığı durumlarda· Şimdiye kadar yaşadığınız en kötü baş ağrısıysa ve sizi günlük aktivitelerinizi yapmaktan alıkoyuyorsa· Kafa travması, egzersiz veya fiziksel aktiviteden hemen sonra başladıysa· Kafa karışıklığı veya hafıza kaybı eşlik ediyorsa· Giderek daha da şiddetleniyorsa· Sadece bir gözde kızarıklık varsa· Eşlik eden görme sorunları varsa· 50 yaşın üzerinde ve ilk defa bu tür bir baş ağrısı yaşıyorsanızMigrenin Tedavisi Nedir?Migrenin kesin bir tedavisi yoktur ancak birçok farklı yöntem denenmektedir. Bazı tedaviler atakları başladıktan sonra durdurur, bazıları atakları önler, bazıları ise her ikisini de yapabilir.Tedavide farklı ağrı kesiciler kullanılır. Ana bileşeni asetaminofen, aspirin, kafein ve ibuprofen olan ağrı kesici ilaçları çok fazla kullanırsanız, tekrarlayan baş ağrıları yaşayabilir veya bunlara bağımlı hale gelebilirsiniz. Bu ilaçları haftada 2 günden fazla alıyorsanız, ataklar için daha etkili olabilecek ilaçlar hakkında doktora başvurun. Triptanlar; ağrıyı durdurmak için beyindeki kimyasalları dengeler. Selekoksib gibi nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar da migreni durdurmak için kullanılabilir.Bir diğer tedavi seçeneği migren ataklarını önleyici ilaçlardır. Ağrı kesici tedaviler işe yaramıyorsa, baş ağrıları şiddetliyse, ayda dört veya daha fazla gün baş ağrısı oluyorsa doktor bunları önerebilir. Bu ilaçlar baş ağrılarının daha az ağrılı veya daha seyrek olmasını sağlamak için düzenli olarak kullanılır.Migrenin tedavisi için botox, cerrahi yöntemler gibi farklı tedavi yöntemleri de kullanılmaktadır.Migren atakları sırasında evde yapılabilecek şeyler de vardır. Bunları yaparak migren semptomlarını azaltabilirsiniz:· Karanlık ve sessiz bir odada gözleriniz kapalı olarak dinlenin· Alnınıza soğuk kompres yapın veya buz torbası koyun· Bol miktarda sıvı tüketin· Boynunuza, saç derinize veya şakaklarınıza nazikçe masaj yapın· Meditasyon yapınMigrenin henüz kesin bir tedavisi yok, ancak ilaçlar bunları önlemeye, durdurmaya ya da belirtilerinizin kötüleşmesini engellemeye yardımcı olabilir. Ayrıca migreninizi tetikleyen şeylerden de kaçınabilirsiniz. Stresi azaltmak ve iyi uyku alışkanlıklarına sahip olmak gibi yaşam tarzı değişiklikleri de atak sıklığını azaltmada yardımcı olabilir. Atak sıklığını azaltmak için migren tetikleyicilerinizi tanımlayın ve bunlardan uzak durun. Ataklarınıza neyin sebep olabileceğini anlayabilmek için bir günlük veya bir uygulama kullanabilirsiniz. Stresi yönetin. Meditasyon, yoga ve dikkatli nefes alma gibi rahatlama teknikleri bu konuda yardımcı olabilir. Uyku ve yeme düzeninize dikkat edin. Bol miktarda sıvı tüketin. Düzenli olarak orta derecede egzersiz yapın.Migrenle başa çıkmada ya da ani migren ataklarında, online doktor görüşmesi yoluyla kısa sürede ve etkili çözümlere kavuşabilirsiniz. Doktora ulaşana kadar baş ağrısıyla geçecek süreyi 15 dakikada doktorunu karşına getiren Elra online sağlık uygulaması sayesinde değere çevirmelisiniz, sağlığınız için.Elra uygulamasını akıllı cihazınıza indirip üye olun ve artık yepyeni, daha sağlıklı bir hayata sahip olun. Elra yanınızda, sağlık cebinizde…#ElraOnline #AnındaDoktorDesteğiUzm. Dr. İrem CantürkKaynak:https://www.nhs.uk/conditions/migraine/
Devamını Oku
Sağlıklı Yaşam
Akciğer Sağlığını Korumak İçin Öneriler
Akciğerler, göğüs boşluğunda bulunan ve göğüs kafesi içerisinde yer alan nefes alıp vermemizi sağlayan organlarımızdır. Etrafında koruyucu bir zar olan plevra zarı ile sarılıdır. Biri sağ biri solda olmak üzere 2 adettir. Sağ akciğer 3 lobdan, sol akciğer 2 lobdan oluşur. Sol akciğerin kalbe komşuluğu nedeniyle de sağ akciğer, sol akciğere oranla daha büyüktür.Akciğer sağlığı bozulduğu zaman nefes alıp verme işlevi bozulacağından dokuların ihtiyacı olan oksijen ihtiyacı tam olarak karşılanamayacaktır ve bu da klinikte bazı şikayetlere neden olacaktır.Geçmeyen uzun süreli öksürük, balgam şikayeti, göğüs ağrısı, nefes darlığı, hırıltılı solunum, öksürükte veya balgamda kan olması, ses kısıklığı, ateş, halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık gibi şikayetler akciğer hastalıklarında görülebilir.Klinikte akciğer hastalıkları arasında en sık bronşit, pnömoni gibi enfeksiyon hastalıkları ile karşılaşırız. Hava yolları darlığı ile ilerleyen ve akciğerin tam kapasite çalışmasını engelleyen koah, astım gibi hastalıkları da sık görürüz.Dünyada ve Türkiye’de Akciğer Hastalıklarına ve Kanserlerine BakışAkciğer hastalıkları özellikle akciğer kanserleri dünya genelinde önemli bir sağlık sorunudur.Kanser, dünyada sebebi bilinen ölümler arasında kalp ve damar hastalıkların sonra ikinci sırada yer almaktadır. Akciğer kanserleri ise dünya genelinde erkeklerde en sık görülen kanser türü iken kadınlarda üçüncü sırada yer almaktadır ve bu sebepten ötürü önemli bir sağlık sorunudur.Türkiye Kanser İstatistikleri Raporuna göre, Türkiye’de erkeklerde en sık görülen kanser akciğer kanserleri iken kadınlarda beşinci sırada yer almaktadır. Hastalık 40 yaş üstü bireylerde daha sık görülmekle birlikte tanı aldığında genellikle ileri evrede tespit edilir.Akciğer kanseri, görülme sıklığının fazla olması, teşhis ve tedavisinin yüksek tıbbi teknolojiler gerektirmesi ve ek sağlık hizmetlerine duyulan ihtiyaç sebebi ile dünyada önemli bir sağlık yükü oluşturmaktadır.Tüm bu sebeplerden ötürü akciğer kanserinde önleyici tedbirler ve tanının erken evrede yapılabilmesi oldukça kritiktir.Akciğer kanseri dışında astım, koah gibi hava yollarında darlıkla seyreden kronik hastalıklar da toplumda sık görülen, ciddi sağlık sorununa yol açan ve düzenli takip ve tedavi gerektiren hastalıklardır. Ülkemizde 40 yaş üstü yetişkinlerde KOAH görülme sıklığı %15-20 şeklindedir.Dünyada kasım ayı akciğer kanseri farkındalık ayı olarak kabul edilmektedir. 17 Kasım ise “Akciğer Kanseri Farkındalık Günü” olarak kabul edilir.Çocuklarda Akciğer Hastalıklarından Korunmak İçin Neler Yapılmalıdır?-Gebelik döneminde 34. Hafta akciğer gelişimi açısından kritik bir haftadır ve bu haftadan önce oluşan erken doğum öyküsü olan bebeklerde akciğer gelişimi yakından takip edilmelidir ve çoğunlukla hastanede yatış yapılarak takip edilir.-Bebeklerin ilk 6 ay anne sütü alımı bağışıklığı güçlendirir ve tüm hastalıklarda olduğu gibi akciğer hastalıklarından korunmak açısından önemlidir.- Ailede alerji öyküsü olan ve çocukluk çağında alerjiye yatkın olan bebeklerde ve çocuklarda alerjik astım açısından sıkı takip edilmelidir. Ev ortamı ve çevresel faktörler alerjenler açısından arındırılmalıdır.- Özellikle atopik dermatitli çocuklar, alerjik astım gelişimi açısından düzenli takip edilmelidir.- Dengeli ve sağlıklı beslenmek, ambalajlı ürün kullanımını azaltmak ve düzenli uyku döngüsü oluşturmak çocukların bağışıklık sitemini güçlü tutacağından akciğer hastalıklarına karşı da bir koruma sağlar.Akciğer Sağlığını Korumak için Öneriler: - Hem Koah gelişimde hem de akciğer kanserlerinde en önemli risk faktörü sigara dumanıdır. Sigara ve diğer tütün ürünlerini kullanmayın. Pasif içicilik durumunda da akciğer sağlığı olumsuz etkilendiği için sigara dumanına maruziyeti mutlaka azaltın.- Düzenli spor ve egzersiz yapın ve akciğer kapasitesini arttırın. Özellikle aerobik egzersizler; yürüyüş, koşu, bisiklet sürme gibi aktiviteler akciğer ve kalbin daha verimli çalışmasına önemli katkı sağlar.- Bağışıklık sistemini güçlü tutun. Sağlıklı ve dengeli beslenmek, düzenli bir uyku döngüsü oluşturmak önemli.- Özellikle gelişmiş ve modern toplumlarda hava kirliliği giderek artan bir sorun haline dönüştü. Hava kirliliğine maruziyet akciğer hastalıkları açsından ciddi bir risk faktörüdür. Eğer hava kirliliğine maruziyeti engelleyemiyorsak maske gibi koruyucu ekipman kullanmalıyız.-Sadece dış ortamdaki hava kirliliği değil ev içerisinde de sık sık evler havalandırılmalı ve ev içi hava kalitesini iyileştirecek önlemler alınmalıdır.- Ev içerisindeki genel temizlik kurallarına dikkat edin. Ev tozu, evdeki tahtakurusu, hamamböceği gibi haşaratlar alerji mekanizmalarını tetikleyebilir ve alerjik astıma zemin hazırlayabilir.- Evde klima, nemlendirici gibi aletler kullanıyorsanız yıllık bakımlarını mutlaka yaptırın.- Kapalı ve yoğun alanlarda, toplu taşımalarda maske kullanın ve akciğer enfeksiyonlarına yakalanma ihtimalinizi azaltın.- Eğer mesleki olarak akciğer hastalıkları açısından riskli bir iş yerinde çalışıyorsanız (asbest, silika, kömür tozu, asitli deterjanlar ve kimyasal maruziyeti gerektiren işler gibi) mutlaka koruyucu ekipmanlar kullanın, belli aralıklarla periyodik muayene kontrollerinizi yaptırın.- Gün içerisinde nefes egzersizleri yapın. Akciğer kapasitesini arttırmaya yarayacak ve günlük aktiviteler sırasında daha verimli nefes alıp vermenizi sağlayacaktır.- Stresör faktörleri azaltın. Stres tüm hastalıklarda olduğu gibi akciğer hastalıkları açısından da her zaman risk faktörüdür.- Öksürük, nefes darlığı gibi akciğer hastalığı düşündüren şikayetleriniz varlığında mutlaka bir doktorla görüşün, belli aralıklarla rutin kontrollerinizi yaptırın.Bunların dışında Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü’nün internet sitesinde yayınlanan bir makalede, akciğer kanseri riskini önlemek için sigara içilmemesi veya içiliyorsa sigarayı bırakmak, radon gazına daha az miktarda maruz kalmak önerilmiştir (1).Akciğer Sağlığına Faydalı Olan Besinler Nelerdir?- Yoğun potasyum içeriği nedeniyle muz tüketimi,- C, E ve A vitamini ve flavonoidler açısından zengin olan elma tüketimi,- Yüksek oranda antioksidan içeriği olan betalainden zengin pancar tüketimi,- Karotenoidler ve nitrat açısından zengin olan balkabağı tüketimi,- Antioksidan etkinliği bilinen sarımsak ve zerdeçal tüketimi,- Yeşil çay tüketimi akciğer sağlığı üzerinden olumlu etkileri olduğu bilinen besinlerdir.Online sağlık hizmetlerinin avantajlarının başında, doktorunuzla, eski sağlık raporu tetkik ve teşhis raporlarını paylaşmanız, onlar hakkında ikinci bir uzman görüşü alabilmeniz yer almaktadır. Bazı durumlarda, doktorlar uzaktan teşhis koyarak tedavi önerebilirler. Özellikle kronik hastalıkların yönetimi için izleme cihazları kullanarak hasta verilerini takip etmek ve tedaviyi ayarlamak mümkün olabilir. Akciğer kanseri riskini hissettiğin veya şüphelendiğin anda ilk önceliğin, bir doktora başvurup randevu gününü beklemek yerine, önleyici tıp kapsamında online muayene için doktorundan anında dönüş almak olmalıdır.Eğer doktoruna, diyetisyenine veya klinik psikoloğuna hemen ihtiyacın varsa, sağlık raporuna ikinci bir uzman görüşü almak istiyorsan, ilaçlarını da evinden çıkmadan yazdırmak istiyorsan, Elra uygulamasını hemen kullanmaya başlamalısın.#ElraOnline #AnındaDoktorDesteğiDr. Hasan Ali BaşKaynak: https://www.cancer.gov/types/lung/patient/lung-prevention-pdq
Devamını Oku
Bulaşıcı Hastalıklar
İnfluenza (Grip) Nedir ve Nasıl Bulaşır?
Uzmanlar, grip virüslerinin çoğunlukla gripli kişilerin öksürmesi, hapşırması veya konuşması sırasında ortaya çıkan damlacıklar yoluyla yayıldığını düşünüyor.Daha az sıklıkla, bir kişi grip virüsü bulunan bir yüzeye veya nesneye dokunduktan sonra kendi ağzına, burnuna veya muhtemelen gözlerine dokunarak grip (influenza) kapabilir (1).Grip virüsü taşıyan bir kişi, belirtiler başlamadan bir gün önce ve belirtiler ortaya çıktıktan sonra yaklaşık beş ila yedi gün boyunca bulaşıcı olabilir. Bu süre, çocuklar ve bağışıklık sistemi zayıf kişilerde daha uzun olabilir. Bu yüzden, grip olan kişilerden uzak durmak veya maske kullanmak, hastalığın yayılmasını önlemeye yardımcı olabilir. Gribin Belirtileri Nelerdir?Grip, aniden başlayan yüksek ateş, kas ve eklem ağrıları, halsizlik, baş ağrısı, burun akıntısı, boğaz ağrısı ve kuru öksürük gibi belirtilerle kendini gösterir. Bazı kişilerde mide bulantısı, kusma ve ishal gibi belirtiler de görülebilir. Bu belirtiler kişiden kişiye değişiklik gösterebilir; kimi zaman hastalık hafif atlatılabilirken, bazı durumlarda şiddetli bir seyir izleyebilir. Özellikle çocuklar ve yaşlılar gibi bağışıklık sistemi daha zayıf olan bireylerde grip daha ağır seyredebilir. Grip ile Soğuk Algınlığı Arasındaki Fark Nedir?Grip ve soğuk algınlığı, farklı virüslerin neden olduğu hastalıklardır. Soğuk algınlığı genellikle daha hafif semptomlarla seyreder ve yavaş yavaş ortaya çıkar. Gribin aksine, yüksek ateş, şiddetli kas ağrıları ve ani başlangıç gibi belirtiler genelde soğuk algınlığında görülmez. Soğuk algınlığında burun tıkanıklığı ve hafif öksürük daha yaygındır, ancak gripteki gibi yüksek ateş ve şiddetli kas ağrıları nadir olarak görülür. Grip Hangi Kişilerde Daha Ağır Seyredebilir?Grip, bazı risk gruplarında daha ağır seyredebilir ve komplikasyonlara yol açabilir. Bu gruplar arasında 5 yaş altı çocuklar, 65 yaş üstü yetişkinler, hamile kadınlar, kronik hastalığı (diyabet, astım, kalp hastalığı gibi) olan bireyler ve bağışıklık sistemi zayıf kişiler bulunur. Bu kişiler, gripten korunmak için daha fazla önlem almalı ve semptomlar ortaya çıktığında hızlıca tıbbi yardım almalıdır. Gripten Korunmak İçin Hangi Önlemler Alınabilir?Gripten korunmanın en etkili yolu, her yıl düzenli olarak grip aşısı yaptırmaktır. Aşı, kişiyi en yaygın grip virüslerine karşı korur ve hastalığın şiddetini azaltabilir. Aşının yanı sıra, elleri sık sık yıkamak, hasta kişilerden uzak durmak, öksürme ve hapşırma sırasında ağız ve burnu kapatmak gibi basit hijyen kuralları da bulaşma riskini azaltır. Ayrıca, hastalık dönemlerinde kalabalık ortamlardan kaçınmak da grip virüsünün yayılmasını önlemek için önemlidir. Grip Aşısı Ne Kadar Etkilidir ve Kimler Aşı Olmalıdır?Grip aşısı, her yıl güncellenir ve o yıl yaygın olan grip virüslerine göre hazırlanır. Aşı, yüzde yüz koruma sağlamasa da hastalığın şiddetini azaltabilir ve komplikasyon riskini düşürür. Dünya Sağlık Örgütü ve sağlık otoriteleri, 6 aydan büyük herkesin, özellikle risk grubundakilerin her yıl grip aşısı olmasını tavsiye etmektedir. Özellikle yaşlılar, hamileler ve kronik hastalığı olan bireyler için aşı büyük önem taşır. Hamileler Grip Aşısı Olabilir mi?Evet, hamileler grip aşısı olabilir ve hatta olmaları önerilir. Hamilelikte grip geçirmek, hem anne hem de bebek için riskli olabilir. Grip aşısı ise anne adaylarını ve doğacak bebeklerini koruma altına alabilir. Aşı, hamileliğin her aşamasında güvenli kabul edilir ve anneye olduğu kadar bebeğe de koruma sağlar. Çocuklarda Grip Nasıl Tedavi Edilir?Çocuklarda grip tedavisi, belirtileri hafifletmeye yönelik olarak yapılır. Yeterli sıvı alımı sağlanmalı, dinlenmeleri teşvik edilmelidir. Ağrı ve ateş için çocuklara uygun dozda ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar verilebilir. Antiviral tedavi, doktorun gerekli gördüğü durumlarda uygulanabilir. Özellikle risk grubundaki çocuklarda grip belirtileri görüldüğünde, hızlıca bir doktora başvurulmalıdır. Grip Olduğumda Hangi Tedavi Yöntemleri Uygulanabilir?Gribe yakalanan kişilere çoğunlukla destekleyici tedavi önerilir. Dinlenme, bol sıvı tüketimi ve belirtileri hafifletmek için ağrı kesici ve ateş düşürücüler kullanılması tavsiye edilir. Antiviral ilaçlar, hastalığın başlangıcından itibaren ilk 48 saat içinde alınırsa, grip belirtilerini hafifletmede ve hastalığın süresini kısaltmada etkili olabilir. Ancak bu ilaçların doktor önerisiyle kullanılması gerekmektedir. Grip Hangi Ciddi Sağlık Sorunlarına Yol Açabilir?Grip, özellikle risk grubundaki kişilerde ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Akciğer enfeksiyonu (zatürre), sinüzit, bronşit ve kulak enfeksiyonları gibi ikincil enfeksiyonlar grip sonrasında ortaya çıkabilir. Bu komplikasyonlar özellikle yaşlılarda, çocuklarda ve kronik hastalığı olan kişilerde daha sık görülür ve ciddi sonuçlara yol açabilir. Grip Olduğumu Düşündüğümde Ne Yapmalıyım?Grip belirtileri hissettiğinizde evde dinlenmeli, bol sıvı tüketmeli ve varsa doktorunuzun önerdiği ilaçları kullanmalısınız. Yüksek ateş, nefes darlığı veya göğüs ağrısı gibi ciddi belirtiler ortaya çıkarsa mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmalısınız. Özellikle risk grubunda olan kişiler, grip belirtileri başladığında zaman kaybetmeden tıbbi yardım almalıdır. Grip Aşısı Olduktan Sonra da Grip Olabilir miyim?Evet, grip aşısı olduktan sonra da grip olunabilir. Aşının içerdiği virüsler her yıl en yaygın olan türlere göre seçilir, ancak grip virüsü sürekli olarak mutasyona uğradığı için aşı her zaman yüzde yüz koruma sağlamayabilir. Yine de aşı olan kişiler hastalığı daha hafif atlatır ve komplikasyon riski azalır. Grip Tanısı Nasıl Konur?Grip, genellikle klinik bulgulara göre tanınır; yüksek ateş, kas ağrıları ve yorgunluk gibi belirtiler tipiktir. Ancak kesin tanı için laboratuvar testleri yapılabilir. Doktorlar, grip mevsiminde belirgin semptomları olan hastalarda hızlı antijen testi veya PCR testi gibi yöntemlerle tanıyı doğrulayabilir. Bu testler, özellikle ağır vakalarda veya risk grubundaki hastalarda önerilir. Gripten Korunmak İçin Alternatif Yöntemler Var mı?Gripten korunmada en etkili yöntem aşı olmakla birlikte, bağışıklık sistemini güçlendirmek amacıyla sağlıklı beslenmek, yeterli uyumak ve düzenli egzersiz yapmak da önemlidir. Ekinezya, C vitamini gibi destekler bağışıklık sistemini destekleyebilir, ancak bu tür alternatif yöntemlerin gribe karşı tam koruma sağladığına dair yeterli bilimsel kanıt yoktur. Grip Sırasında Beslenme ve Sıvı Alımı Nasıl Olmalıdır?Grip hastalığı sırasında vücut, enfeksiyonla mücadele etmek için daha fazla enerjiye ihtiyaç duyar. Bu süreçte beslenme düzenine özen gösterilmeli ve bağışıklığı destekleyici gıdalar tercih edilmelidir. Özellikle C vitamini bakımından zengin meyveler, taze sebzeler, çorbalar ve sıvı alımı, iyileşme sürecini hızlandırabilir. Ayrıca, grip sırasında bol su içmek vücudun susuz kalmasını önler ve vücut sıcaklığını dengeler. Grip Esnasında İşe veya Okula Gitmek Doğru mu?Hayır, grip olduğunuzda işe veya okula gitmek önerilmez. Hastalık sırasında vücut dinlenmeye ihtiyaç duyar ve başkalarına bulaşma riski yüksektir. Özellikle grip semptomları yoğunken okula ya da iş yerine gitmek, çevrenizdeki kişilerin de hastalanmasına yol açabilir. İdeal olan, evde dinlenmek ve tamamen iyileştikten sonra sosyal ortamlara dönmektir. Grip ile Alakalı Yanlış Bilgiler Nelerdir?Griple ilgili yanlış inanışlardan biri, grip aşısının hastalığa neden olduğudur. Ancak grip aşısı, inaktif virüs parçaları içerdiği için hastalığa neden olmaz. Başka bir yanlış bilgi de grip geçiren bir kişinin bir daha grip olmayacağı düşüncesidir; grip virüsü mutasyona uğradığı için bu doğru değildir ve aşı olunması önerilir.Daha sağlıklı olma imkanı her zaman elinizin altında olmalıdır. Elra’nın online doktor, online diyetisyen ve online psikologları gün içinde, sağlık konusunda desteğe ihtiyacınız olan her anda hazır beklemektedir. Online terapi, görüntülü online muayene veya diyetisyen desteği konusunda gün içinde hemen yanıt bulacaksınız. Şüphe veya rahatsızlığınızla hastane randevusu gününü beklemek yok. Çünkü Elra var. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Elra aplikasyonunu kameralı akıllı cihazınıza indirin sağlık, kilo ve mental endişelerinize veda edin. Daha sağlıklı yaşamak, doktora ihtiyaç duyduğunuz her anda, ona hemen ulaşmak herkesin hakkıdır. İşte siz de bunu hak ediyorsunuz! #ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Elra Online Sağlık HizmetleriKaynak:https://www.cdc.gov/flu/spread/index.html
Devamını Oku
Anne ve Çocuk Sağlığı
Çocuklarda Alerji ve Koruma Yöntemleri
Alerji, alerjen olarak bilinen çoğunlukla insan sağlığına zararsız olan şeylere karşı bağışıklık sisteminde meydana gelen anormal reaksiyonlardır. Bu reaksiyonlar basit semptomlara sebep olabileceği gibi hayati tehdit eden sağlık sorunlarına da yol açabilir.Alerjik reaksiyonlar solunum sistemi, sindirim sistemi, deri, gözler gibi birçok sistemi etkileyebilir. Alerjenlerle temas sonrası vücutta bağışıklık sisteminin tetiklediği aşırı duyarlılık reaksiyonu oluşur. Alerji Kimlerde Daha Sık Görülür?Her yaş grubunda ve cinsiyette alerji gelişimi olur; fakat çocukluk çağında alerji gelişimi olan çocuklar yakından takip edilmelidir. Genetik yatkınlığı olanlarda, açık tenlilerde ve nemli havalarda yaşayan insanlarda alerji daha sık görülür.Gelişmiş ülkelerde daha sık görülür. Stresör faktörlerin artması, hava ve gürültü kirliliğinin fazla olması alerjenlerin daha sık gelişmesine neden olmaktadır.Yaşlı yetişkinler, her yaştan bireyi etkileyebilen aynı alerjenlere karşı hassastır. Bunlar arasında yiyecekler, ilaçlar, böcek ısırıkları ve polen gibi çevresel maddeler yer alabilir. Alerjik reaksiyonlar ciltte veya akciğerler, burun ve solunum yollarını içeren solunum sisteminde görülebilir (1).Çocuklarda Neler Alerji Gelişimine Neden Olur?Genetik olarak alerjiye yatkın çocuklar ve ebeveynlerinde alerji öyküsü olan çocuklar alerji gelişimi açısından normal popülasyona göre daha risklidir. Ailede alerji öyküsü olması doğan çocuğun mutlaka alerjik bir çocuk olması anlamına gelmez sadece alerji açısından daha yakından takip edilmelidir.Çocukluk çağının özellikle ilk 3 yılında en sık alerji gelişimine neden olan alerjenler süt ve yer fıstığıdır.Besin alerjileri başlığı altında en sık görülen alerji nedenlerini;-Süt, yer fıstığı, ceviz ve fındık gibi kabuklu yiyecekler, yumurta, balık, kabuklu deniz ürünleri, et şeklinde sıralayabiliriz.Bunun dışında,- Kedi köpek gibi evcil hayvanların tüyleri,- Ağaç ve bitki poleni,- Ev ve toz akarları,- Böcek ısırıkları ve hayvan sokmaları,- Arı sokması,- İlaç alerjileri,- Küpe, kolye, bileklik gibi takılar çocuklarda alerji gelişimine neden olabilir. Çocuklarda Alerji En Sık Ne Zaman Görülür, Mevsimsel Değişiklik Gösterir mi?Yaşanılan coğrafyaya, iklim koşullarına göre değişkenlik göstermekle birlikte ülkemizde dönemsel olarak alerjik reaksiyonların en sık olduğu dönem bahar aylarıdır. Polenlerin daha sık olması, rüzgarların etkisi ve hava sıcaklıklarındaki değişikliklerden kaynaklı en sık bahar aylarında görürüz. Çocuklarda Alerji Belirtileri Nelerdir?Çocuklarda alerji birçok sistemi etkileyen semptomlara neden olabilir.Klinikte en sık karşılaştığımız şikayetler;- Ciltte kızarıklık ve deri döküntüleri,- Genel vücut kaşıntısı,- Burun akıntısı, hapşırma, öksürme,- Gözlerde yaşarma, kızarıklık, kaşıntı ve göz altında şişlik,- Nefes almada zorluk, tıkanıklık,- Özellikle besin alerjileri sonrası kolik tarzda karın ağrısıdır. Çocuklarda Alerji ile İlişkili Hastalıklar Nelerdir?Alerjik rinit:Çocukluk çağında görülen en sık alerjik hastalık alerjik rinittir. Halk arasında saman nezlesi olarak bilinen tabloda alerjene maruziyet sonrası burun akıntısı veya tıkanıklığı, hapşırma ve öksürme, gözlerde yaşarma olur. Hastalık süresi değişkenlik gösterir. Özellikle burun tıkanıklığı çocuklarda uyku kalitesini de çok etkiler. Tekrarlayan buna benzer şikayetler varlığında mutlaka bir doktorla görüşüp tedavi planlanması yapılmalıdır.Alerjik astım: Astım, çocukluk çağının en sık kronik rahatsızlığıdır. Ev tozu, kedi ve köpek tüyü, sigara dumanı ve hava kirliliği gibi etmenler alerjen olarak suçlanır. Hava yolu darlığı, nefes almada zorlanma gibi şikayetler olur. Alerjik astım tanılı çocuklarda uzun süreli tedavi planlanması yapılmalıdır.Atopik dermatit:Alerjen maruziyeti sonrası ciltte kızarıklık, kuruluk ve dökülmelerle seyreden bir cilt hastalığıdır. Özellikle anne sütünün kesilip ek gıdaya başlandığı dönemlerde sık rastlanır.Atopik dermatitli çocukların ileriki yaşlarda alerjik astım gibi diğer alerji ile ilişkili hastalıklara yakalanma olasılığı yüksektir ve bu nedenle yakın takip edilmelidir.Ürtiker:Ciltte kabarıklık ve kaşıntılı lezyonlarla seyreden bir cilt rahatsızlığıdır. Oluşan döküntüler tedavi edildikten sonra iz bırakmadan iyileşir.Besin alerjileri ve ilaç alerjileri de birçok sistemi etkileyen semptomlara yol açan alerjik hastalıklardır. Çocuklarda Alerji Tanısı Nasıl Konulur?Tekrarlayan burun akıntısı veya tıkanıklığı, göz yaşarması, ciltte döküntüler, nefes almakta zorlanma gibi şikayetleri olan çocuklar mutlaka olası alerji değerlendirmesi açısından doktora başvurmalıdır. Alınan detaylı anamnez ve yapılan sistemik muayene sonrası çocuk alerji ve immünoloji doktorları tarafından deri testleri ve kan tahlilleri alerji tanısı koymak için kullanılır.Bilinen veya şüpheli bir alerjen varlığında alerjenden alınan sıvı formlarının cilde enjeksiyonu sonrası oluşan reaksiyon gözlemlenir ve yapılan deri testleri sonucu alerji varlığı tespit edilir.Bilinen veya şüpheli alerjen varlığından söz edemiyorsak ve hastada alerjik reaksiyonlar gözlemlenmişse, ciltten yapılan alerji testlerinde toplumda en sık alerji yapan alerjen etkenler araştırılır. Her hastada bir alerjen varlığı tespit edilemeyebilir. Hastaların diyete dikkat etmesi, çevresel faktörleri gözlemlemesi ve hastalığı tetikleyen alerjen maruziyeti tespit etmeye çalışması gerekmektedir. Çocuklarda Alerji Tedavisi Nelerdir?Çocuklarda alerjinin esas tedavisi alerjiyi tetikleyen alerjen maruziyetinden kaçınmaktır. Eğer alerji testi sonrası varlığı bilinen bir alerjen varsa çevresel faktörleri ve diyeti ona göre düzenlemek gerekir. Alerjinin kesin bir tedavisi yoktur. Alerjen maruziyeti oldukça hastalık ataklar halinde devam eder, fakat semptomları rahatlatma tedavisi uygulanır.Antihistaminik içeriği olan haplar ve kremler tedavide ilaç tedavisi olarak kullanılır.İmmünoterapi (alerji aşısı) alerjik rinit, alerjik astım ve arı alerjisi gibi durumlarda uygulanabilir.Tedavide ilaç kullanımı ve alerji aşısı gibi yöntemler doktora danıştıktan sonra başlanmalıdır. Çocuklarda Alerjiden Korunmak İçin Öneriler:- Anne sütü alımı desteklenmelidir. 6. Ayda ek gıdaya geçişle birlikte yemeklerde karmaşık öğünler tercih edilmemeli, içerik olarak tek ürün olacak şekilde yemekler ve çorbalar yapılmalıdır.- Bağışıklık sistemi desteklenmeli, sağlıklı ve dengeli beslenmek, uyku düzeni oluşturmak önemlidir.- Gün içerisinde yeterli sıvı alımı sağlanmalıdır.- Çocuklara el yıkama alışkanlığı ve temizlik alışkanlığı erken yaşlarda kazandırılmalıdır.- Çocuklarda ambalajlı ürünler tüketilmemelidir.- Polen yoğunluğunun fazla olduğu mevsimlerde kapı ve pencereler kapalı tutulmalıdır. Evden çıkılan dönemlerde maske kullanımı desteklenmelidir. Eve gelirken kıyafetler değiştirilmelidir.- Evde kullanılan klimaların bakımları yapılmalı ve belli aralıklarla temizlenmelidir.- Bilinen alerjen varlığında çevresel faktörleri ve diyeti ona göre düzenlemek gerekir. Hastalığın nerden geleceğini veya ne zaman nüksedeceğini bilemezsiniz ama Elra, online muayene imkanını size sunarak erken tanı ve tedavi konusunda hep elinizin altında olacak. Siz de Elra’ya kaydolun ve artık sağlığınıza hükmedin.Eğer doktorunuza, diyetisyeninize veya klinik psikoloğunuza hemen ihtiyacın varsa, sağlık raporuna ikinci bir uzman görüşü almak istiyorsanız, ilaçlarınızı da evinizden çıkmadan yazdırmak istiyorsanız, Elra uygulamasını hemen kullanmaya başlamalısınız.#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Dr. Hasan Ali Baş Kaynak:https://www.medicalnewstoday.com/articles/allergies-getting-worse-with-age
Devamını Oku
Cinsel Sağlık
Kadınlarda Sık Görülen Jinekolojik Hastalıklar
Jinekolojik hastalık, kadın üreme sisteminin yani rahim, yumurtalıklar, fallop tüpleri ve vajinanın, cinsel sağlığı ve hormonal denge ile ilgili sağlık sorunlarını kapsar.Kadınlara özgü ve jinekolojik kronik rahatsızlıkların teşhisi ve tedavisi, söz konusu fizyolojik sistemler ve bunların yaşam boyu değişimi ve cinsiyet, sosyal ve psikolojik açıdan ilgili faktörlerin etkisi göz önüne alındığında karmaşıktır. Kadın sağlığı, üreme veya jinekolojik sağlık için bir örtmece olarak kullanılmış veya buna indirgenmiştir; kadın sağlığı araştırmaları veya kadın sağlığı klinikleri genellikle özel olarak obstetrik ve jinekolojik bakıma odaklanmış ve bu bakımı sağlamıştır (1). Jinekolojik Hastalık Nedenleri Nelerdir?1-Enfeksiyonlar2-Yaş ve Hormonal değişimler3-Hormonal dengesizlikler4-Genetik faktörler5-Cinsel aktivite ile ilgili faktörler6-Yaşam tarzı ve çevresel faktörler7-Anatomik ve gelişimsel bozukluklar8-Psikolojik faktörler Kadınlarda Sık Görülen Jinekolojik Hastalıklar Nelerdir?1. Vajinit (vajinal enfeksiyonlar)2. Rahim hastalıkları; Polipler, Miyomlar (uterin fibroidler),Adenomyozis,Endometriozis,Rahim ağzı (serviks) hastalıkları,Rahim kanseri (endometriyal kanser),Rahim sarkması (uterin prolapsus),Asherman sendromu3. Pelvik inflamatuar hastalık (PID)4. Polikistik Over Sendromu (PKOS)5. Yumurtalık kistleri6. Adet düzensizlikleri7. Cinsel ilişkide ağrı 1-Vajinit (Vajinal Enfeksiyonlar) Nedir? Vajinit Sebepleri Nelerdir?Vajinal flora dengesizliği veya enfeksiyonlar nedeniyle genellikle kaşıntı, akıntı, yanma ve rahatsızlık gibi belirtilere yol açan vajinanın iltihabıdır.Vajinit sebepleri;Bakteriyel Vajinoz Vajinadaki normal bakteri dengesini bozan faktörlerle örneğin, sık antibiyotik kullanımı, çok sayıda cinsel partner, duş uygulamaları) nedeniyle oluşur. Gri-beyaz renkte, kötü kokulu (balık kokusuna benzer) akıntı, vajinal kaşıntı ve yanma görülebilir. Tedavisinde genellikle antibiyotikler (metronidazol veya klindamisin) kullanılır.Mantar Enfeksiyonu (Kandidiyazis)Bağışıklık sisteminin zayıflaması, antibiyotik kullanımı, gebelik, diyabet ve sıkı veya nemli giysiler kullanılması sebebiyle Candida albicans gibi mantarların aşırı çoğalması sonucu yoğun kaşıntı, beyaz ve kesilmiş süt kıvamında akıntı, yanma ve cinsel ilişki sırasında ağrının görüldüğü bir vajinit türüdür. Tedavisinde antifungal ilaçlar (krem, vajinal fitil veya oral tablet) kullanılır.Vajinal fitiller ve kremler: Klotrimazol, Mikonazol, EkonazolOral Antifungal İlaçlar: Flukonazol, İtrakonazolDestekleyici Tedavi olarak probiyotik içeren vajinal fitiller veya ağızdan alınan probiyotikler kullanılabilir.Trikomonas Enfeksiyonu (Trikomoniyazis)Trichomonas vaginalis adlı parazitin neden olduğu, yeşilimsi veya sarımsı, köpüklü ve kötü kokulu akıntı, vajinal kaşıntı, yanma ve idrar yaparken ağrı ile seyreden cinsel yolla bulaşan bir vajinit türüdür. Tedavisinde genellikle metronidazol veya tinidazol gibi antiprotozoal ilaçlar kullanılır.Atrofik VajinitMenopoz veya emzirme döneminde östrojen seviyelerinin düşmesi sonucu vajinal kuruluk, kaşıntı, yanma, cinsel ilişki sırasında ağrı ve bazen hafif kanama ile seyredebilen vajinal duvarların incelmesi ve kurumasıdır. Tedavisinde östrojen içeren vajinal kremler veya vajinal tabletler kullanılır.Alerjik veya Tahriş Edici ürünlerle meydana gelen vajinitSabunlar, parfümlü vajinal spreyler, duş uygulamaları, prezervatifler ve deterjanlar nedeniyle kaşıntı, yanma, kızarıklık ve vajinal akıntı ile seyreden vajinada görülen iltihaplanmadır. Tedavisinde tahriş edici maddelerden kaçınmak önemlidir ve semptomları hafifletmek için hipoalerjenik ürünler kullanılması önerilir. 2-Rahim Hastalıkları Nasıl Oluşur? Semptomlar ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?Rahim hastalığı, rahmin yapısı veya fonksiyonlarıyla ilgili çeşitli sağlık sorunlarını ifade eder.Bu hastalıklar, genetik faktörler, östrojen ve progesteron düzeylerindeki hormonal dengesizlikler, PID (Pelvik İnflamatuar Hastalık), viral enfeksiyonlar ve yaşam tarzı gibi çeşitli nedenlere bağlı olarak gelişebilir.En sık görülen rahim hastalıklarından bazıları şunlardır:Rahim polipleriRahim iç duvarında (endometrium) gelişen, genellikle hormonal değişikliklerle (özellikle östrojen) ilişkili, üreme döneminde daha yaygın olarak görülen genellikle iyi huylu küçük tümör benzeri yapılardır.Saplı veya sapsız olabilirler. Boyutları birkaç milimetreden birkaç santimetreye kadar değişebilir. Düzensiz adet kanaması, adet sonrası kanama veya menopoz sonrası kanama gibi belirtilerle seyredebilir.Genellikle cerrahi yöntemlerle tedavi edilirler.Miyomlar (Uterin Fibroidler)Rahim içinde, dışında veya rahmin duvarındaki kas dokusundan gelişen, aşırı adet kanaması, pelvik ağrı, sık idrara çıkma, kabızlık ve cinsel ilişki sırasında ağrı, kısırlık ile seyredebilen iyi huylu tümörlerdir.Tedavisi miyomların büyüklüğüne, konumuna ve semptomların şiddetine göre değişir.Medikal tedavi, cerrahi tedavi, laparoskopik veya histeroskopik yöntemlerle miyomların çıkarılması gibi minimal invazif yöntemler tedavi seçenekleri arasındadır.AdenomyozisRahim iç tabakasının yani endometriyumun rahim kas tabakasının içine doğru büyümesine ve kalınlaşmasına yol açan, aşırı adet kanaması, şiddetli adet sancıları ve pelvik ağrı ile seyreden iyi huylu bir kadın hastalığıdır.Özellikle 40-50 yaş arası kadınlarda görülür. Ağrılı adet görme, adet kanamasının aşırı olması, adet düzeninin bozulması ve şiddetli kramplarla giden pelvik ağrı en sık görülen semptomlardır.Tedavide ağrı kesiciler, hormonal tedavi veya cerrahi yöntemler tercih edilebilir. Şiddetli vakalarda histerektomi (rahmin alınması) gerekebilir.Endometriozis Rahim içini döşeyen endometrium tabakasının, rahim dışında, genellikle yumurtalıklarda veya fallop tüplerinde büyümesidir. Endometriozis, nadir de olsa rahim dışında vücudun farklı bölgelerinde de (mesane, barsaklar, cilt, akciğerler ve beyin gibi) meydana gelebilir.Semptomlar arasında şiddetli adet sancısı, kronik pelvik ağrı, mesane veya barsakta kanama, cinsel ilişki sırasında ağrı ve kısırlık görülür.İlaç tedavisi, hormon tedavisi veya cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir.Rahim Ağzı (Serviks) HastalıklarıEn sık görülen rahim ağzı hastalıkları servikal displazi ve rahim ağzı kanseridir.Servikal dispilazi,Rahim ağzı yani serviskte anormal hücrelerin meydana gelmesidir. Genellikle Pap smear testi ile fark edilir. Çoğu zaman bulgu vermez, kansere dönüşmeyebilir ancak tedavi edilmezse ve ileri derecede hücresel değişiklik varsa kansere dönüşme riski taşır.Genellikle ileri evrelerde anormal vajinal kanama ve pelvik ağrı görülebilir.Tedavi hastalığın türüne, ciddiyetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir.Rahim ağzı kanseriRahmin alt kısmında yer alan ve vajinaya açılan rahim ağzında (serviks) anormal hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalmasıyla ortaya çıkan bir kanser türüdür. Genellikle oldukça yaygın olan insan papilloma virüsü (HPV) adı verilen bir virüsün bazı türleriyle ilişkilidir, bazı yüksek riskli HPV türleri, yıllar içinde kansere dönüşme potansiyeline sahiptir.Anormal vajinal kanama, kötü kokulu veya anormal vajinal akıntı, pelvik ağrı veya ilişki sırasında ağrı başlıca semptomlarıdır.Hastalıktan korunmada, düzenli Pap smear testi ve HPV taraması, HPV Aşısı, sigara içmemek önemlidir.Tedavi seçenekleri genellikle cerrahi, radyoterapi ve kemoterapiden oluşur.Rahim Kanseri (Endometriyal Kanser)Rahmin iç tabakasında (endometrium) gelişen kötü huylu tümördür.Genellikle adet düzeni dışında veya menopoz sonrası kanamalarla ve pelvik ağrı ile ortaya çıkarlar. Erken dönemde teşhis edilebilen kanserlerdir.Tedavide cerrahi müdahale, radyoterapi, kemoterapi ve hormon tedavisi gibi farklı tedavi seçenekleri kullanılır.Rahim Sarkması (Uterin Prolapsus)Pelvik kasların ve bağlarının zayıflaması nedeniyle rahimin, vajina içine veya dışına doğru sarkması durumudur.Vajinada dolgunluk hissi, bel ağrısı, idrar kaçırma, mesaneyi tam olarak boşaltamama hissi ve cinsel ilişki sırasında ağrı görülebilir.Pelvik taban egzersizleri, Peser (vajene yerleştirilen aparat) kullanımı veya cerrahi müdahale tedavi seçenekleridir.Asherman SendromuRahim içi hasarına bağlı olarak gelişen yapışıklıklar olarak tanımlanır. Genellikle kürtaj veya rahim içi cerrahi işlemler sonrası gelişir.Adet sancılarının artması, adet düzensizlikleri ve kısırlık ile belirti verir.Tanısında histerosalpingografi (rahim filmi) ve histeroskopi yöntemleri uygulanmaktadır.Cerrahi müdahale ile yapışıklıkların açılması sağlanır. 3- Pelvik Inflamatuar Hastalık (PID) Nedir? Semptomlar ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?Genellikle cinsel yolla bulaşan hastalıklar sonucu ortaya çıkan üreme organlarının üst kısmının yani uterus, fallop tüpleri, overlerin ve pelvis içinin enfeksiyonudur. Genellikle cinsel yolla bulaşan hastalıklar nedeniyle meydana gelir.Alt karın ağrısı, ateş, anormal vajinal akıntı ve ağrılı cinsel ilişki en sık belirtilerdir.Tedavide antibiyotikler yeterlidir, ancak ciddi vakalarda cerrahi gerekebilir. 4-Polikistik Over Sendromu (PKOS) nedir? Semptomlar ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?Hormonal bozuklukların yol açtığı yumurtalıklarda birçok küçük kistin oluşmasına neden olan bir durumdur. Aşırı kilo ve insülin direncinin, bir erkeklik hormonu olan androjenlerin artışına yol açması nedeniyle hastalık gelişir.Adet düzeninin bozulması, kilo alma, aşırı tüylenme, akne ve kısırlık en sık görülen belirtilerdir.Tedavide hormonal düzenleme, kilo kontrolü ve diyet değişiklikleri önerilebilir. Tedavi edilmezse yüksek tansiyon, diyabet ve kalp hastalığı gelişme riski altında olabilirler. 5-Yumurtalık (Over) Kisti Nedir? Semptomlar ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?Genellikle üreme çağlarında ortaya çıkan yumurtalığın içinde veya yüzeyinde oluşabilen ve içleri sıvı dolu genellikle iyi huylu (benign) oluşumlardır. Çok sık görülür ve genelde semptom vermez. Pelvik ağrı, aşırı kanama, şişkinlik ve rahatsızlık hissi veya adet düzensizliklerine neden olabilir.Tedavide küçük kistler izlenirken, büyük veya semptomatik kistlerin cerrahi olarak alınması gerekebilir. 6-Adet Düzensizlikleri Nedir? Nedenleri Nelerdir? Türleri Nelerdir? Tedavi Seçenekleri Nelerdir?Adet döngüsünün normal süresi dışında veya düzensiz aralıklarla olması durumudur.Adet düzensizliği nedenleri:Östrojen ve progesteron düzeylerindeki değişiklikler gibi hormonal düzensizliklerPolikistik over Sendromu (PCOS)Tiroid hormonlarının fazla veya az olmasıPsikolojik veya fiziksel stres durumlarıHormonal dengeyi bozacak derecede aşırı egzersizAşırı kilo kaybı veya aşırı kilo alımı.Miyomlar, polipler veya endometriozis gibi rahim ve yumurtalık hastalıklarıDiyabet, hipertansiyon gibi bazı kronik sistemik hastalıklar adet düzensizliklerine sebep olabilir. Adet düzensizliği türleri Amenore 3 aydan uzun süreli adet görememeOligomenore Adet döneminin 35 günden uzun aralarla gerçekleşmesiPolimenore Adet döngüsünün 21 günden daha kısa sürmesiDüzensiz adet kanamaları Adet dönemlerinin sıklığı ve süresinin normalden değişkenlik göstermesiAşırı adet kanaması (menoraji) Adet dönemlerinin normalden fazla kanamalı olması ve/veya daha uzun sürmesiAdet döneminin kısalması veya uzaması Genellikle 3-7 gün süren kanamaların 2 günden az, 8 günden fazla sürmesiPremenstrüel Sendrom (PMS) Adet öncesi dönemde ortaya çıkan gerginlik, sinirlilik, baş ağrısı, şişkinlik, göğüs hassasiyeti gibi fiziksel ve duygusal belirtiler.İntermenstrüel kanama Adet dönemleri arasında meydana gelen kanamalardır.Tedavi seçenekleri nelerdir?Adet düzensizliklerinin tedavisi; düzensizliğin türüne, altında yatan nedenlere ve bireyin genel sağlık durumuna bağlı olarak;Hormonal tedavi,Yaşam tarzı değişiklikleri,İlaç tedavisi,Takviye ediciler veCerrahi tedavi olarak değişir. 7-Cinsel İlişkide Kadın ve Erkeklerde Ağrı Nedenleri Nelerdir? Tedavisi Nedir?Kadınlarda Cinsel İlişkide Ağrı Nedenleri1. Vajinal Kuruluk2. Vajinal enfeksiyonlar3. Endometriozis4. Pelvik İnflamatuar Hastalık (PID)5. Miyomlar ve polipler6. Cinsel istismara uğrama veya geçmişteki sorunlu cinsel ilişki7. Anatomik sorunlar8. Psikolojik faktörler Tedavi YöntemleriCinsel ilişkide ağrının tedavisi, altta yatan nedene bağlı olarak değişir:Kremler, antibiyotikler, antifungal ilaçlar, ağrı kesici ilaçlar, psikoterapi veya cinsel terapi, izlem, hormonal tedavi veya cerrahi müdahale gibi tedavi seçenekleri vardır. Jinekolojik Hastalıklardan Nasıl Korunuruz? Düzenli doktor kontrolü ve jinekolojik muayene yaptırmak Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz yapmak Korunmasız cinsel ilişkiden kaçınmak Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında bilgi sahibi olmak Stres yönetimi ve bağışıklık sistemini güçlü tutmak Jinekolojik Hastalıklar Tedavi Edilmezse Ne Gibi Riskler Oluşturabilir?Tedavi edilmeyen jinekolojik hastalıklar kronik ağrı, hormonal dengesizlik, tüplerin tıkanması veya hasar görmesi gibi üreme sorunları, rahim veya yumurtalık kaybı, enfeksiyon riski ve hamilelik komplikasyonları gibi ciddi sonuçlara yol açabilir. Ayrıca, bazı hastalıklar kansere dönüşme riski taşıyabilir. Gün içinde, her an bir doktora, diyetisyen veya klinik psikoloğa ulaşabileceğinizi bilmek ne kadar güzel olurdu değil mi? İşte siz bunu hak ediyorsunuz. Elra, online doktor görüşmesi vasıtasıyla doktorunuzu gün içinde hep sizinle tutuyor.Dünyanın her yerinden insanlar Elra’yı kullanıyor. Neden? Çünkü doktoruna, diyetisyen ve psikoloğuna gün içinde her an ulaşabiliyor. Elra, sağlık hizmetlerinin herkes için ulaşabilir olması misyonuyla çalışıyor.Sağlık en büyük ihtiyaç. Elra, bu ihtiyacı gün boyunca karşılamak için sizi, internet bağlantısı olan kameralı tüm akıllı cihazlarda bekliyor. Sağlıklı günler için, Elra’yı indirin ve doktorunuz gün içinde hep yanında olsun.#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Elra Online Sağlık Hizmetleri Kaynak:https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK607731/
Devamını Oku
Faydalı Bilgiler
Toplumda Sık Görülen Bazı Sindirim Sistemi Hastalıkları
Sindirim hastalıkları, genel hastalık yükünün önemli bir kısmını oluşturuyor ve yaygın vakaların üçte birinden fazlasının sindirim etiyolojisi var (1).Aşağıda, dünya genelinde yaygın görülen sindirim hastalıklarından dördünü derinlemesine inceleyeceğiz. Muhtemelen bunlardan birinin mağduru da sizsiniz. 1-Gastroözofageal Reflü Hastalığı (GÖRH)Gastroözofageal Reflü Hastalığı (GÖRH) nedir?Gastroözofageal reflü hastalığı (GÖRH), mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması sonucu oluşan kronik bir sindirim sistemi hastalığıdır. Mide asidinin yemek borusuna geri kaçması, yemek borusu dokusuna zarar vererek yanma hissi, ağrı ve çeşitli diğer belirtilere yol açar. Özellikle yemeklerden sonra veya yatarken bu semptomlar daha belirgin hale gelir. GÖRH, uzun vadede tedavi edilmezse ciddi komplikasyonlara neden olabilir.GÖRH belirtileri nelerdir?GÖRH'nin en yaygın belirtileri mide yanması ve asit reflüsüdür. Mide yanması, göğüste ve boğaza doğru yayılan yanma hissi ile karakterizedir. Asit reflüsü, mide içeriğinin boğaza doğru geri gelmesi ve ağızda acı veya ekşi bir tat bırakması şeklinde kendini gösterir. Ek olarak, yutma güçlüğü, kronik öksürük, ses kısıklığı, boğaz ağrısı ve diş minesinde aşınma gibi belirtiler de görülebilir.GÖRH nasıl teşhis edilir?GÖRH teşhisi genellikle hastanın semptomlarına ve tıbbi geçmişine dayanarak konur. Ancak, daha kesin bir tanı için bazı testler gerekebilir. Üst gastrointestinal endoskopi, yemek borusunda herhangi bir hasar olup olmadığını görmek için kullanılır. Özofageal manometri, yemek borusundaki basınçları ölçerek alt yemek borusu sfinkterinin düzgün çalışıp çalışmadığını değerlendirir. 24 saatlik pH izleme ise, yemek borusundaki asit miktarını ölçerek reflü olup olmadığını belirler.GÖRH tedavisi nasıl yapılır?GÖRH tedavisi, semptomların şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak aşamalı bir yaklaşımla yapılır. İlk aşamada, yaşam tarzı değişiklikleri ve diyet düzenlemeleri önerilir. Hastalara; alkollü içecekler, çikolata, narenciye, domates bazlı yiyecekler, nane ve kahve gibi reflüyü tetikleyebilecek yiyeceklerden kaçınmaları tavsiye edilir. Ayrıca, yemeklerden sonra en az üç saat boyunca uzanmamaları ve yatak başını yükseltmeleri önerilir.GÖRH tedavisinde hangi ilaçlar kullanılır?Hafif GÖRH vakalarında, antiasitler mide asidini nötralize etmek için kullanılır. Daha ciddi vakalarda, asit baskılayıcı ilaçlar önerilir. Proton pompa inhibitörleri (omeprazol, esomeprazol, lansoprazol gibi) mide asidi üretimini engelleyerek yemek borusunun iyileşmesine yardımcı olur. H2 reseptör antagonistleri (famotidin, ranitidin gibi) de mide asidini azaltmak için kullanılır. Bu ilaçlar, uzun süreli kullanımlarda yan etkilere neden olabileceği için dikkatli bir şekilde kullanılmalıdır.GÖRH’nin cerrahi tedavisi nasıl yapılır?İlaç tedavisine rağmen semptomları devam eden hastalar için cerrahi seçenekler değerlendirilir. En yaygın cerrahi işlem, Nissen fundoplikasyonu adı verilen bir operasyondur. Bu işlemde, midenin üst kısmı yemek borusunun etrafına sarılarak alt yemek borusu sfinkteri güçlendirilir ve asidin yemek borusuna geri kaçması engellenir. Cerrahi tedavi, özellikle ciddi komplikasyonlar gelişen veya ilaç tedavisine yanıt vermeyen hastalar için uygundur.GÖRH komplikasyonları nelerdir?Tedavi edilmediğinde GÖRH, ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Özofajit (yemek borusu iltihabı), yemek borusunda daralmalar (özofagus darlığı) ve Barrett özofagusu gibi durumlar bu komplikasyonlar arasında yer alır. Barrett özofagusu, yemek borusundaki hücrelerin anormal değişikliklere uğramasına ve uzun vadede kanser riskinin artmasına neden olabilir. 2-GastritGastrit nedir?Gastrit, mide mukozasının iltihaplanması sonucu oluşan bir rahatsızlıktır. Bu iltihaplanma, mide dokusunda çeşitli düzeylerde hasara yol açabilir ve mide yanması, mide ağrısı, bulantı ve kusma gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Gastrit, akut ya da kronik olabilir. Akut gastrit, ani bir şekilde ortaya çıkar ve kısa sürede iyileşebilirken, kronik gastrit daha uzun süre devam edebilir ve tedavi edilmezse ciddi mide sorunlarına yol açabilir.Gastritin belirtileri nelerdir?Gastritin en sık görülen belirtileri arasında mide ağrısı, mide yanması, şişkinlik, geğirme, bulantı ve kusma yer alır. Bazı hastalar iştahsızlık ve erken doyma hissi yaşayabilir. Ağır vakalarda mide kanaması görülebilir, bu da dışkıda siyah renk değişikliği veya kusma yoluyla kanın fark edilmesine yol açabilir. Bu belirtiler, gastritin türüne ve nedenine göre değişiklik gösterebilir.Helicobacter pylori nedir ve gastrite nasıl yol açar?Helicobacter pylori, mide mukozasında enfeksiyona yol açan bir bakteridir ve gastritin en yaygın nedenlerinden biridir. Genellikle çocukluk döneminde bulaşır ve tedavi edilmediğinde kronikleşerek mide dokusuna zarar verir. Bu bakteri, mide asidinden korunmak için mide mukozasında bir tabaka oluşturur ve zamanla iltihaplanma meydana getirir. Bu iltihaplanma, gastrit, mide ülseri ve hatta mide kanserine yol açabilir. Helicobacter pylori'nin en yaygın bulaşma yolları, kontamine su ve yiyeceklerdir. Ayrıca, kişiden kişiye bulaşma da mümkündür.Helicobacter pylori enfeksiyonu nasıl teşhis edilir?Helicobacter pylori enfeksiyonu nefes testi, dışkı testi veya kan testi ile teşhis edilebilir. Bu testler, bakterinin varlığını tespit etmeye yöneliktir. Nefes testi, kişinin vücudunda bakterinin ürettiği üreyi ölçerek tanı koyar. Endoskopi sırasında alınan biyopsi örneği de bakterinin varlığını doğrulamak için kullanılabilir.Helicobacter pylori enfeksiyonu nasıl tedavi edilir?Helicobacter pylori'nin tedavisi, genellikle birden fazla ilacın kullanıldığı kombinasyon tedavileri ile yapılır. Tedavi genellikle 10-14 gün sürer ve bir proton pompa inhibitörü (PPI), iki farklı antibiyotik (genellikle amoksisilin ve klaritromisin) ile birlikte kullanılır. Bu tedavi, mide asidini azaltarak mide mukozasının iyileşmesini sağlarken, antibiyotikler bakteriyi ortadan kaldırır. Bazı hastalarda, antibiyotik direnci geliştiği durumlarda farklı ilaç kombinasyonları (örneğin, bizmut içerikli ilaçlarla yapılan tedavi) tercih edilebilir.Tedavi sonrası Helicobacter pylori'nin tamamen yok olduğunu nasıl anlarız?Tedavi tamamlandıktan yaklaşık dört hafta sonra, bakterinin tamamen yok olup olmadığını kontrol etmek için tekrar nefes testi veya dışkı testi yapılabilir. Bu testler, bakterinin yeniden üremesini engellemek için tedavinin başarıyla sonuçlanıp sonuçlanmadığını belirlemeye yardımcı olur. Tedavi sonrası izlem oldukça önemlidir, çünkü bakterinin tamamen yok edilmemesi durumunda enfeksiyon tekrar edebilir ve daha ciddi mide rahatsızlıklarına yol açabilir.Gastrit tedavisinde başka hangi yöntemler uygulanabilir?Gastrit tedavisinde, bakteriyel enfeksiyonun yanı sıra mide asidini azaltmaya yönelik ilaçlar (proton pompa inhibitörleri ve H2 reseptör antagonistleri) sıkça kullanılır. Bunun dışında, hastaların yaşam tarzı değişiklikleri yapmaları da önerilir. Alkol ve sigara tüketiminin bırakılması, aşırı yağlı, baharatlı ve asidik yiyeceklerden kaçınılması tedaviye yardımcı olabilir. Ayrıca stresten kaçınmak ve düzenli uyku alışkanlıkları da gastritin tekrarlamasını önlemeye yardımcı olur.Gastritin komplikasyonları nelerdir?Tedavi edilmediğinde gastrit, mide ülseri, mide kanaması, mide delinmesi ve dehidrasyon gibi ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Kronik gastrit, uzun vadede mide kanseri riskini artırabilir. Ayrıca sürekli kusma ve mide asidinin yemek borusuna kaçması sonucu yemek borusunda hasar meydana gelebilir. 3-Kabızlık (Konstipasyon)Konstipasyon (kabızlık) nedir?Konstipasyon, bağırsak hareketlerinin haftada üçten az olması ve dışkının geçmesi sırasında zorluk yaşanması durumudur. Sık rastlanan sindirim sorunlarından biridir. Konstipasyon genellikle bir hastalık değil, bir belirtidir. Dışkı geçişinin zor, seyrek veya eksik olduğu durumlarda ortaya çıkar ve uzun vadede başka sindirim sorunlarına yol açabilir.Konstipasyon belirtileri nelerdir?Konstipasyon belirtileri arasında haftada üçten az bağırsak hareketi, dışkılama sırasında zorlanma, sert veya topaklı dışkı, dışkının tam olarak çıkmama hissi, anorektal tıkanıklık hissi ve bazen de manuel müdahale ile dışkılama yer alır. Ayrıca, karın şişkinliği, dışkılama sırasında ağrı ve rektal kanama da sık görülen belirtilerdendir.Konstipasyon nasıl teşhis edilir?Konstipasyon teşhisi, hastanın semptomlarına ve tıbbi geçmişine dayanarak yapılır. Doktor, ayrıca rektal muayene yapabilir ve bazı durumlarda görüntüleme yöntemleri ile bağırsak hareketlerini inceleyebilir. Kolon transit çalışmaları, defekografi ve anorektal manometri gibi testler de teşhiste yardımcı olabilir.Konstipasyonun nedenleri nelerdir?Konstipasyonun pek çok nedeni olabilir. Yetersiz su ve lif alımı, fiziksel aktivite eksikliği ve ilaç kullanımı gibi yaşam tarzı faktörleri en yaygın nedenlerdendir. Ayrıca diyabet, hipotiroidi ve Parkinson hastalığı gibi bazı tıbbi durumlar da konstipasyona yol açabilir. Bazı ilaçlar (opioidler, antidepresanlar) ve diyetteki ani değişiklikler de konstipasyona neden olabilir.Kabızlıkta diyet nasıl olmalı?Kabızlık tedavisinde en önemli adımlardan biri, beslenme alışkanlıklarının düzeltilmesidir. Kabızlığı önlemek için lif yönünden zengin bir diyet önerilir. Lif, bağırsak hareketlerini düzenlemeye yardımcı olur ve dışkının yumuşak kalmasını sağlar. Günlük diyetinize şu yiyecekleri ekleyebilirsiniz:● Meyveler ve sebzeler: Özellikle elma, armut, erik, incir, brokoli, havuç gibi lif bakımından zengin gıdalar.● Tam tahıllı ürünler: Kepekli ekmek, yulaf, esmer pirinç, bulgur ve tam buğday makarnası gibi tam tahıllı ürünler bağırsak sağlığını destekler.● Baklagiller: Mercimek, nohut, fasulye gibi baklagiller de lif içeriği yüksek gıdalardandır.● Bol su: Yeterli miktarda su içmek, dışkının yumuşak kalmasını sağlayarak kabızlığı önler. Günde en az 8 bardak su içilmesi önerilir.Bunlara ek olarak, kafein içeren içeceklerden (kahve, çay) ve alkol tüketiminden kaçınmak, kabızlık riskini azaltabilir. Süt ürünleri de bazı insanlarda kabızlığa neden olabilir, bu nedenle laktoz intoleransı olan bireyler süt ürünlerinden kaçınmalıdır. Ayrıca, yemek yedikten sonra hafif yürüyüş yapmak, sindirimi kolaylaştırabilir ve bağırsak hareketlerini hızlandırabilir.Konstipasyon nasıl tedavi edilir?Konstipasyonun tedavisi, genellikle yaşam tarzı değişikliklerine dayanır. İlk adım, daha fazla lif tüketmek ve su alımını artırmaktır. Düzenli fiziksel aktivite, bağırsak hareketlerini teşvik etmeye yardımcı olabilir. Hafif vakalarda dışkı yumuşatıcılar ve lif takviyeleri önerilebilir. Daha ciddi vakalarda, osmotik laksatifler, stimulant laksatifler ve yeni nesil ilaçlar kullanılabilir. Örneğin, laksatif kullanımı bağırsak hareketlerini hızlandırabilir ve dışkının geçişini kolaylaştırabilir. Ayrıca, bağırsak hareketlerini düzenlemek için probiyotikler ve prebiyotikler de önerilebilir.Hangi ilaçlar konstipasyona neden olabilir?Bazı ilaçlar konstipasyona neden olabilir. Opioidler, antidepresanlar, demir takviyeleri, antiasitler (özellikle kalsiyum içerenler), kalsiyum kanal blokerleri ve diüretikler kabızlığa yol açabilir. Bu ilaçların kullanımı sırasında kabızlık gelişirse, doktorunuzla alternatif tedavi seçenekleri hakkında konuşmalısınız.Konstipasyonun komplikasyonları nelerdir?Tedavi edilmediğinde konstipasyon, ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Bu komplikasyonlar arasında hemoroidler, anal fissürler, bağırsak tıkanıklığı ve rektal prolaps (bağırsak sarkması) yer alır. Kabızlık ayrıca yaşam kalitesini düşürebilir ve sürekli rahatsızlık hissine neden olabilir. 4-İrritabl Bağırsak Sendromuİrritabl Bağırsak Sendromu (İBS) nedir?İrritabl Bağırsak Sendromu, bağırsakların normal işleyişini bozan, karın ağrısı ve dışkı alışkanlıklarında değişikliklere yol açan kronik bir sindirim sistemi rahatsızlığıdır. İBS genellikle beyin-bağırsak etkileşimindeki bozukluklar sonucunda ortaya çıkar. Bu sendrom ishal, kabızlık ya da her ikisinin bir arada görüldüğü dışkı problemleri ile kendini gösterebilir. IBS'nin tam olarak neden ortaya çıktığı bilinmese de, stres, belirli gıdalar ve hormonal değişikliklerin rol oynadığı düşünülmektedir.İBS belirtileri nelerdir?İBS’nin en yaygın belirtileri arasında karın ağrısı, şişkinlik, dışkılama sıklığında değişiklik ve dışkının şeklinde bozulma bulunur. Bazı hastalar ishal ağırlıklı, bazıları ise kabızlık ağırlıklı olabilir. Diğer belirtiler arasında dışkıda mukus, aşırı gaz ve dışkılamada zorluk bulunur. Belirtiler genellikle yemeklerden sonra, stresli dönemlerde ya da belirli tetikleyici gıdalardan sonra artış gösterebilir.İBS’nin kesin tanısı nasıl konur?İBS tanısı, genellikle hastanın belirtileri ve tıbbi geçmişine dayanarak konur. Son üç ayda haftada en az bir gün karın ağrısı yaşamış ve bu ağrı dışkılama ile ilişkili ise İBS tanısı düşünülebilir. Ayrıca dışkılama sıklığında veya şeklinde değişiklikler olması da İBS’nin belirleyici özelliklerindendir. Bu belirtiler 8 hafta ya da daha uzun süre devam ediyorsa, İBS tanısı koyulabilir. Ancak, kilo kaybı, rektal kanama ya da ateş gibi alarm belirtileri varsa, daha ciddi bir durumun olup olmadığını kontrol etmek için ek testler yapılmalıdır.İBS’nin nedenleri nelerdir?İBS’nin kesin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak beyin ve bağırsak arasındaki iletişimdeki bozuklukların, bağırsak hareketlerinin kontrolünü etkileyerek semptomlara yol açtığı düşünülmektedir. Stres, anksiyete, bağırsak enfeksiyonları, genetik yatkınlık ve bağırsak mikrobiyomundaki değişiklikler İBS’nin gelişiminde rol oynayabilir. Ayrıca, bazı yiyeceklerin sindirimi zor olabilir ve bu da bağırsaklarda hassasiyeti artırabilir.İBS tedavisinde hangi yöntemler kullanılır?İBS tedavisi, hastanın semptomlarına ve alt türüne göre düzenlenir. Genel tedavi yaklaşımları şunlardır:● Diyet değişiklikleri: Düşük FODMAP(Fermente Olabilen Oligosakkaritler, Disakkaritler, Monosakkaritler ve Polioller) diyeti gibi belirli diyetler, bağırsakta gaz ve şişkinlik gibi belirtileri hafifletebilir. Lifli gıdalar, kabızlık çeken hastalara önerilirken, ishal şikayeti olanlar lif alımını sınırlayabilir.● İlaç tedavisi: Antispazmodik ilaçlar, bağırsak kaslarını gevşeterek ağrıyı hafifletir. Kabızlık ya da ishal için ayrı ayrı ilaçlar kullanılabilir. Antidepresanlar da bazı hastalarda bağırsak hassasiyetini azaltmak için önerilebilir.● Stres yönetimi: Stres, İBS semptomlarını tetikleyebilir. Bu nedenle, stres yönetimi teknikleri (meditasyon, yoga, bilişsel davranışçı terapi) İBS tedavisinde faydalı olabilir.● Probiyotikler: Bağırsak florasını dengelemek için probiyotik takviyeleri önerilebilir. Bu, özellikle bağırsak mikrobiyomundaki dengesizliklerin semptomlara katkıda bulunduğu düşünülen hastalarda etkilidir.İBS yaşam kalitesini nasıl etkiler?İBS, kronik bir rahatsızlık olduğu için yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Sürekli karın ağrısı, şişkinlik ve dışkılama problemleri, hastaların sosyal hayatını ve iş yaşamını zorlaştırabilir. Ayrıca, İBS’li hastalarda anksiyete ve depresyon gibi ruhsal sorunlar daha sık görülebilir. Tedavi edilmezse, İBS’nin yaşam kalitesi üzerindeki etkileri daha da artabilir.İBS’yi kötüleştiren yiyecekler nelerdir?İBS’yi tetikleyen yiyecekler kişiden kişiye değişse de, genellikle yağlı yiyecekler, süt ürünleri, kafeinli içecekler, gazlı içecekler ve baharatlı yiyecekler semptomları kötüleştirebilir. Ayrıca, yüksek FODMAP içeren gıdalar (örneğin, elma, armut, buğday, sarımsak) bazı hastalarda şişkinlik ve gaz yapabilir. Hangi yiyeceklerin İBS’yi kötüleştirdiğini belirlemek için bir yiyecek günlüğü tutmak faydalı olabilir.İBS ile nasıl başa çıkılabilir?İBS ile başa çıkmanın en iyi yollarından biri, tetikleyici gıdalardan kaçınmak ve düzenli bir diyet uygulamaktır. Ayrıca, düzenli egzersiz yapmak, bol su içmek ve stres yönetimi tekniklerini uygulamak semptomları hafifletebilir. Gerekli durumlarda doktor kontrolünde ilaç tedavisi ve psikolojik destek almak da İBS ile başa çıkmada etkili olabilir. Acil tıp, kilo kontrolü veya mental destek konularında, uzmanlarla görüşmek adına ulaşabileceğiniz en doğru çözümler Elra’da. Sindirim rahatsızlıkları ile ilgili endişeleriniz varsa, ilacınızı yazdırmak için, eski sağlık teşhis ve tetkik raporlarınıza ikinci bir uzman görüşü almak için, doktorlarımıza, diyetisyen veya klinik psikologlarımıza ulaşmak için Elra uygulamasını şimdi telefonuna indirmelisiniz!Elra’nın mekandan bağımsız doktor muayenesi hizmetinden faydalanabilirsiniz. Görüntülü muayene, e-reçete, online terapi, online diyetisyen gibi online sağlık çözümleriyle tanışın! Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Online doktor görüşmesiyle doktorunuz, telefonun ucunda randevu için sizi bekleyecek!Bu posta arkadaşlarınızı etiketleyerek ve hatta bu postu kendi sayfanızda da paylaşarak, Elra’nın mekandan bağımsız doktor muayenesi hizmetinden tüm yakınlarınızın haberdar olmasını sağlayabilirsiniz. #ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Elra Online Sağlık HizmetleriKaynak:https://www.gastrojournal.org/article/S0016-5085(23)00825-9/fulltext
Devamını Oku
Faydalı Bilgiler
Sık Görülen Cilt Hastalıkları ve Tedavi Yöntemleri
Birçok cilt hastalığı kaşıntıya, cilt kuruluğuna veya döküntülere neden olur. Çoğunlukla bu semptomları ilaç tedavisi, uygun cilt bakımı ve yaşam tarzı değişiklikleriyle yönetebilirsiniz. Uygulanan tedavi semptomları azaltabilir ancak birçok cilt hastalığı hiçbir zaman tamamen ortadan kalkmaz. Ayrıca, cilt yeni veya iyileşmeyen lekeler veya benlerdeki değişiklikler dahil olmak üzere herhangi bir değişiklik olup olmadığını görmek için düzenli olarak kontrol edilmelidir. Çoğu cilt kanseri erken teşhis ile tedavi edilebilir. Cilt Hastalıkları Nelerdir?Cilt hastalıkları cildinizi etkileyen durumlardır. Bunlar ciltte bozukluğa yol açan, cildi tıkayan veya tahriş eden birçok durumu içerir. Bu hastalıklar döküntülere, iltihaplanmalara, kaşıntıya veya diğer cilt değişikliklerine neden olabilir. Bazı cilt rahatsızlıkları genetik olabilirken bazıları yaşam tarzı faktörlerine bağlı olabilir. Cilt hastalığının tedavisinde ilaçlar, kremler veya yaşam tarzı değişiklikleri tercih edilebilir. Cildin Görevi Nedir?Cildiniz vücudunuzu kaplayan ve koruyan büyük organdır. Cildin birçok işlevi vardır, bunlardan bazıları şunlardır:· Sıvıyı tutar ve dehidrasyonu önler.· Duyu organıdır. Sıcaklık veya ağrıyı hissetmeye yardımcı olur.· Bakteri, virüs veya diğer enfeksiyon etmenlerinden korur.· Vücut sıcaklığını sabitler.· Güneşe maruz kalmaya cevap olarak D vitamini sentezler. En Sık Görülen Cilt Hastalıkları Nelerdir?Bazı cilt hastalıkları önemsizdir, bazıları ise ciddi semptomlara neden olur. En yaygın cilt hastalıklarından bazıları şunlardır:· Akne: Gözeneklerde yağ, bakteri ve ölü deri birikmesine yol açarak gözenekleri tıkar ve ciltte foliküller oluşmasına neden olur.· Alopesi Areata: Saçların küçük parçalar halinde dökülmesine neden olur.· Atopik Dermatit (Egzama): Ciltte şişmeye, çatlamaya veya pullanmaya yol açar. Kuru ve kaşıntılı bir cilt görülür.· Rosacea: Genellikle yüzdeki sivilcelerle birlikte kızarık ve kalın bir cilt olur.· Vitiligo: Ciltte pigment kaybına bağlı; renk değişikliğiyle seyreden cilt lekeleri vardır.· Cilt Kanseri: Anormal cilt hücrelerinin kontrolsüz büyümesidir. Kronik Cilt Hastalıkları Nelerdir?Tedavi edilemeyen kronik cilt rahatsızlıkları vardır. Bu hastalıklarda alevlenmeleri önlemek veya yönetmek için düzenli tedavi kullanmak gerekebilir. Bazı kronik cilt rahatsızlıkları şunlardır:· Egzama· Hidradenitis suppurativa (Sivilceye benzeyen şişlikler veya çıbanlardan oluşan inflamatuar bir cilt rahatsızlığı)· Liken planus (Kişinin cildinde parlak, sert, morumsu şişliklerin olduğu bir durum)· Lupus· Sedef hastalığı· Gül hastalığı Deri enfeksiyonları ise (kronik ve tekrarlayan) aşağıdaki durumları kapsar:· Tekrarlayan çıbanlar· Tekrarlayan selülit· Hiradenitis süpürativa· Erizipel· Enfekte ülserler (1) Cilt Hastalıklarının Sebebi Nedir?Bazı yaşam tarzı faktörleri ya da altta yatan sağlık sorunları cilt hastalığının gelişmesine yol açabilir. Cilt hastalıklarının yaygın nedenleri şunlardır:· Gözeneklerde veya saç foliküllerindeki bakteriler· Ciltte bulunan mantar veya parazitler· Virüsler· Alerjenler veya çevresel tetikleyicilerle temas· Tiroit, böbrekler veya bağışıklık sistemini etkileyen bazı romatizmal hastalıklar· Diyabet· Genetik yatkınlık· Güneş Cilt Hastalıklarının Belirtileri Nelerdir?Cilt değişiklikleri her zaman cilt hastalıklarına bağlı değildir. Örneğin, ayağa tam oturmayan ayakkabılar giyilmesi sonucunda ayaklar su toplayabilir. Ancak cilt değişiklikleri bilinen bir neden olmadan ortaya çıktığında cilt hastalığı olduğu düşünülebilir.Cilt hastalıklarının belirtileri genel olarak şunlardır:· Renksiz cilt lekeleri (anormal pigmentasyon)· Cilt kuruluğu· Açık yaralar, lezyonlar veya ülserler· Cildin soyulması· Kaşıntı veya ağrı ile birlikte olan döküntüler· Kırmızı, beyaz veya irin dolu şişlikler· Pullu veya pürüzlü cilt Bir Cilt hastalığı Nasıl Teşhis Edilir?Doktorlar genellikle cilt hastalıklarını teşhis etmek için kişinin tıbbi geçmişini ve fiziksel semptomlarını dikkate alır. Çoğu zaman, doktor cildinizi görsel olarak inceleyerek muayene ile cilt hastalığını teşhis edebilir. Tümseklerin, kabarcıkların ve döküntülerin boyutunu, şeklini, yerini ve rengini değerlendirmek kesin nedenin belirlemesine yardımcı olabilir. Diğer cilt dışı semptomlar da hastalık teşhisiyle ilgili ipuçları verebilir. Görsel muayenenin net cevap vermediği durumlarda tanı koymak için bazı testler kullanılabilir:· Biyopsi: Mikroskop altında incelemek için deriden küçük bir parçanın alınmasıdır.· Kültür: Bakteri, mantar veya virüsleri test etmek için deri örneği alınmasıdır.· Deri Yama Testi: Alerjik reaksiyonları test etmek için az miktarda maddenin uygulandığı bir testtir.· Wood Işık Muayenesi: Cildin pigmentini daha net görmek için ultraviyole (UV) ışık kullanılarak yapılan muayenedir.· Dermoskopi: Cilt lezyonlarını teşhis etmek için dermatoskop adı verilen bir cihaz kullanılarak yapılır. Cilt Hastalıkları Nasıl Tedavi Edilir?Birçok cilt hastalığı tedaviye iyi yanıt verir. Dermatoloji muayenesi sonucu bazı tedaviler uygulanabilir:· Antibiyotik kremler ve haplar· Antihistaminikler· Nemlendirici kremler· Kortikosteroidli kremler ve haplar· Cerrahi prosedürler· Lazerle cilt tedavileriAyrıca yaşam tarzı değişiklikleri ile cilt hastalıklarının semptomları azaltılabilir. Örneğin; doktorunuz önerdiği takdirde şeker veya süt ürünleri gibi belirli gıdalardan kaçının veya bunları sınırlandırın, stresi yönetin, uygun cilt bakımı rutinleri uygulayın, aşırı alkol kullanımından ve sigara içmekten kaçının. Cilt Hastalığına Yakalanmayı Kolaylaştıran Faktörler Nelerdir?Bazı sağlık sorunlarında cilt hastalığına yakalanma riski artabilir. Aşağıdaki durumlarda cilt rahatsızlıkları yaşama olasılığınız daha yüksek olabilir:· Diyabet: Diyabetli kişiler, özellikle ayaklarındaki yaraların iyileşmesinde sorun yaşayabilir.· İnflamatuar Bağırsak Hastalığı: Bazı inflamatuar bağırsak hastalığı ilaçları vitiligo veya egzama gibi cilt sorunlarına yol açabilir.· Lupus: Bu kronik hastalık iltihaplanma ve döküntü, yara veya pullu cilt lekeleri gibi cilt sorunlarına yol açabilir.Ayrıca hamilelik, stres veya hormonal değişikliklerin sonucu da cilt rahatsızlıkları olabilir. Örneğin; melazma çoğunlukla hamile kadınları etkileyen yaygın bir cilt hastalığıdır. Alopesi areata, akne, Raynaud fenomeni veya rosacea gibi durumlar stresle daha da kötüleşebilir. Cilt Hastalıklarına Yakalanmamak İçin Neler Yapılabilir?Bazı cilt hastalıklarının önlenmesi mümkün değildir. Örneğin genetiğinizi değiştirmenin veya bir otoimmün bozukluğu önlemenin hiçbir yolu yoktur.Bulaşıcı cilt hastalıklarından kaçınmak için adımlar atabilirsiniz. Bazı yaşam tarzı değişiklikleri ile cilt hastalıklarını önleyebilir veya semptomlarını azaltabilirsiniz. Mutfak eşyalarını, kişisel eşyaları veya kozmetik ürünlerini paylaşmaktan kaçının. Spor salonu ekipmanları gibi kamusal alanlarda kullandığınız nesneleri dezenfekte edin. Bol su için ve sağlıklı bir beslenme planı uygulayın. Tahriş edici maddeler veya sert kimyasallarla teması sınırlayın. Günlük 7-8 saat uyuyun. Güneş yanığını ve diğer güneş hasarlarını önlemek için düzenli olarak güneş koruyucu kremler kullanın. Ellerinizi düzenli olarak sabun ve suyla yıkayın. Cilt Hastalıkları Tedaviyle Düzelir mi?Bu durum hastalığınıza göre değişir. Birçok cilt rahatsızlığı kroniktir. Kronik cilt hastalıklarında tedavi semptomları azaltabilir, semptomların tekrarlamaması için tedavilere uzun süreli devam etmek gerekebilir. Bazı cilt rahatsızlıkları ise tedavi gerektirmeden kendiliğinden iyileşir. Bazı cilt rahatsızlıklarında ise semptomsuz dönemler ve bunun sonrasında alevlenme dönemleri görülebilir. En Ciddi Cilt Hastalığı Nedir?Bir cilt kanseri türü olan melanom en ciddi cilt hastalığıdır. Kanser nadir görülmesine rağmen erken teşhis ve tedavi olmazsa vücudun diğer bölgelerine yayılabilir. Cilt Sorunu Olduğunda Ne Zaman Bir Doktora Başvurulmalısınız?Cildinizle ilgili sorularınız veya endişeleriniz varsa dermatolojiye başvurabilirsiniz.Ayrıca aşağıdaki durumların varlığında bir doktora danışmak isteyebilirsiniz:· Cilt bulgularının yanı sıra ateş, yorgunluk veya nefes darlığı gibi diğer sistematik belirtiler de varsa.· Cildinizde ağrılı, kabarcıklı veya enfekte döküntüler var.· Geçmeyen veya kötüleşen cilt problemleriniz varsa.Cilt hastalıklarında bir durumu diğerinden ayırmayı öğrenmek, kişinin kendi kendine bakım sağlamasına yardımcı olur. Ancak bir cilt hastalığı varlığında dermatolog tarafından muayene edilmek, teşhis ve tedavi almak çok önemlidir. Elra uygulamasını akıllı cihazınıza indirip üye olun ve artık yepyeni, daha sağlıklı bir hayata sahip olun.Hastalığınızla baş başayken yaşayacağınız stresi ortadan kaldırmak için, doktorunuzla sizi maksimum 15 dakika içinde görüştürmeyi garanti eden elrasaglik.com adresine gitmelisiniz. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!Elra uygulamasını telefonunuza veya tabletinize indirin, elrasaglik web adresi üzerinden sisteme bağlanın, gün içinde doktorunuz yanınızda olsun.Sihir değil, Elra!#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Uzm. Dr. İrem Cantürk Kaynak:https://metronorth.health.qld.gov.au/specialist_service/refer-your-patient/infectious-diseases/skin-infections-chronic-recurrent
Devamını Oku
Kalp Hastalıkları
Yaşlılıkta Kalp ve Damar Hastalıkları
Yaşlı yetişkinlerde kardiyovasküler hastalık atipik şekillerde ortaya çıkabilir ve hastalığın ilerlemesindeki farklılıklar, eşlik eden hastalık ve kırılganlığın bireysel derecesine göre etkilenebilir.Eşlik eden hastalıkları ve kırılganlığı değerlendirmek için geçerli araçların kullanımında bilgi ve güvenin artırılması, bakımı iyileştirmek için önemli bir fırsat sunmaktadır. Klinik uygulamada, diyabet ve diğer eşlik eden hastalıkları olan hastaların genellikle daha sağlıklı ve daha güçlü yetişkinlere kıyasla daha az yakından takip edildiği ve tedaviye uyumlarının daha düşük olduğu düşünülmektedir (1). Yaşlılıkta Sık Görülen Kalp ve Damar Hastalıkları Nelerdir?1-HipertansiyonHipertansiyon kan basıncının normalin üstünde olması durumudur.Yaşlılıkta damarların elastikiyetinin azalması, böbrek fonksiyonlarının azalması, hormonal dengede değişiklikler, aşırı tuz tüketimi, alkol ve sigara kullanımı, stres, aile geçmişi, obezite, diyabet, yüksek kolesterol gibi eşlik eden diğer kronik hastalıklar ve bu dönemde kullanılan bazı ilaçlar kan basıncını yükselterek hipertansiyona yani yüksek tansiyona neden olur. Hipertansiyon, kalp krizi, kalp yetmezliği ve inme riskini artırır.2-AterosklerozAteroskleroz yani yaşla birlikte damarların sertleşmesi, damarların esnekliğinin ve dolayısıyla kan akışının azalmasına neden olur. Atar damarların içinde biriken yağ, kolesterol ve diğer maddeler sonucu meydana gelen ateroskleroz zamanla ilerleyerek kalp krizi, inme ve periferik arter hastalığı gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz yapmak, sigarayı bırakmak, stres yönetimi ve düzenli sağlık kontrolleri, ateroskleroz riski azaltılabilen önlemlerdir.3-Koroner Arter HastalığıKoroner arterler, kalbe oksijen ve besin maddeleri taşıyan damarlardır, koroner arterlerin daralması, kalp kasının yeterince oksijenlenmesini engeller ve koroner arterlerin daralması ve tıkanması koroner arter hastalığına neden olur. Koroner arter hastalığının en sık nedeni aterosklerozdur.4-AritmilerKalbin atış hızının ve düzeninin bozulması anlamına gelen aritmi genellikle yaşlılıkla meydana gelen değişikliklerden kaynaklanır. Koroner arter hastalığı, kalp kası hastalıkları veya hipertansiyon gibi bazı kalp damar hastalıkları, yaşlanma, potasyum, magnezyum ve kalsiyum gibi elektrolitlerin dengesizlikleri ve bazı ilaçlar aritmilere neden olabilir.Kalp atışlarının düzensizleşmesine ve genellikle hızlı bir kalp ritmine yol açan atriyal fibrilasyon gibi bazı aritmiler, yaşlılarda yaygındır ve inme riskini artırabilir.5-Kalp yetmezliğiGenellikle kalp kasının zayıflaması veya kalp kapakçıklarının fonksiyonlarının bozulması nedeniyle kalbin yeterince kan pompalayamaması kalp yetmezliğine neden olur. Kalp yetmezliğine, kalp kapak hastalıkları, koroner arter hastalığı, hipertansiyon, kardiyomiyopatiler, aritmiler, kalp krizi ve diyabet gibi durumlar neden olur.6-Miyokard Enfarktüsü (Kalp Krizi)Miyokard enfarktüsü, kalp kasına giden kanın aniden kesilmesi sonucu kalp kasının oksijenlenmesinin bozulması ve besin maddelerini alamaması sonucu kalp kası hücrelerinin hasarlanmasıdır.Koroner arter hastalığı, hipertansiyon, obezite, diyabet, kolesterol yüksekliği, sigara içmek, fiziksel aktivite eksikliği ve kronik stres gibi kardiyovasküler hastalık riskini artıran durumlar miyokard enfarktüsüne sebep olan başlıca durumlardır.Miyokard enfarktüsü acil bir durumdur ve hemen tıbbi müdahale edilmesi gerekmektedir.7-Periferik Arter Hastalığı (PAH)Genellikle ateroskleroz nedeniyle gelişen ve kan akışının azalmasına yol açarak bacaklar, kollar ve diğer uzuvlarda ağrı, kramp ve zayıflık gibi belirtilere neden olan bir dolaşım bozukluğudur. İleri yaş, obezite, sigara kullanımı, hareketsiz yaşam şekli, hipertansiyon, yüksek kolesterol ve diyabet periferik arter hastalığı riskini artıran durumlardır.8-Kapak HastalıklarıKalpte bulunan mitral kapak, triküspit kapak, aort kapağı ve pulmoner kapağın işlevlerini yerine getirememesi, kapakların darlığı (stenoz) veya yetersizliği ile sonuçlanır. Kapakların düzgün açılıp kapanamaması kan akışını etkileyebilir.Kalp kapak hastalıklarının başlıca nedenleri arasında; doğuştan anomaliler, ateroskleroz, romatizmal ateş, bağ dokusu hastalıkları, kalp krizi ve kalp yetersizliği, enflamatuvar hastalıklar, enfektif endokardit ve ileri yaş sayılabilir.9. Aort AnevrizmasıVücudun en büyük atar damarı olan aort damarının genişlemesi veya balonlaşması sonucu oluşan, acil müdahale gerektiren ciddi bir sağlık sorunudur ve yaşlılarda daha sık görülür.Genetik faktörler, ileri yaş, sigara kullanımı ve hipertansiyon, ateroskleroz, diyabet gibi kronik hastalıklar aort anevrizması gelişimine neden olabilecek durumlardır. Yaşlılıkta Kalp ve Damar Hastalığı Riskini Artıran Nedenler Nelerdir?1-Genetik yatkınlık (ailede kalp ve damar hastalıkları öyküsü olması)2-Yaşam tarzı (alkol, sigara, hareketsiz yaşam ve kötü beslenme)3-Eşlik eden diğer hastalıklar (diabet, obezite, böbrek hastalığı, yüksek kolesterol düzeyleri, KOAH gibi kronik hastalıklar)4-Stres5-Metabolik değişiklikler (metabolizmanın yavaşlaması sonucu vücutta kolesterol, trigliseritler ve kan şekeri seviyelerinde artış6-Hormonal değişiklikler (kadınlarda postmenapozal dönemde östrojen seviyelerindeki düşme)7-Damar duvarındaki değişiklikler (yaşlılıkla birlikte damarların esnekliğini kaybetmesi nedeniyle kan basıncının yükselmesi) Yaşlılıkta Sık Görülen Kalp ve Damar Hastalığı Riskini Azaltmak İçin Neler Yapılmalıdır?Yaşlılıkta karşılaşılabilecek kalp ve damar hastalığı riskini azaltmak için erken dönemde önlem almak önemlidir.1-Düzenli sağlık kontrolleri- Tansiyon, kolesterol ve kan şekeri düzeyleri takip edilmelidir. Ailede kap hastalığı varlığında kontrollerin düzenli olması önemlidir.2- Düzenli egzersiz:-Aerobik-Kasları çalıştırarak güç ve dayanıklılığı artıran direnç antrenmanları (ağırlık çalışma)-Esneme hareketlerikalp ve damar sağlığını koruyan egzersizlerdir.3- Sağlıklı beslenme:-Lif açısından zengin (tam tahıllar, meyve, sebze ve baklagiller), sağlıklı yağlar (zeytinyağı, avokado, fındık yağı), balık ve deniz ürünleri (omega-3 içeren somon, sardalya gibi yağlı balıklar), düşük yağlı süt ürünleri tüketmek,-Tatlılar, şekerli içecekler ve işlenmiş gıdalardan kaçınmak, tuz alımını kısıtlamak kalp sağlığını korumaya katkı sağlayabilir.4- Kilo kontrolü-Vücut kitle indeksi (BMI) ve bel çevresi ölçümleri düzenli olarak takip edilmelidir.5- Sigara ve aşırı alkol tüketiminden kaçınmaSigara, kalp krizi ve inme riskini önemli ölçüde artırır.Aşırı alkol tüketimi, hipertansiyon, obezite, kalp krizi ve felç riskini artırır. Alkol bazı ilaçlarla etkileşime girerek ilaçların etkisini azaltabilir veya yan etkilerini artırabilir.6-Stresle başa çıkma-Yoga, meditasyon, nefes egzersizleri yapmak, sosyal aktivitelere katılmak ve hobiler edinmek ruh sağlığı ve dolayısıyla kalp ve damar sağlığı üzerinde olumlu etkiler sağlar.7- Uyku düzeni- Günde ortalama 8 saat uyku sağlıklı bir vücut için önemlidir, yetersiz veya düzensiz uyku, kalp hastalığı riskini artırabilir. 6 saatten az uyku, yüksek tansiyon, diyabet, obezite ve kalp hastalığı riskini artırabilir. Uyku apnesi varsa tedavi edilmesi önemlidir.8-İlaç kullanımının düzenlenmesiHipertansiyon, diyabet ve kolesterol yüksekliği olan kişilerin ilaçlarını düzenli kullanması, ilaçdozlarının ayarlanması, gerekli durumlarda aspirin gibi kan sulandırıcılar kullanması kalp ve damar sağlığı için önemlidir. Kalp ve Damar Hastalıkları Hangi Cinsiyette Daha Fazla Görülür?Kalp ve damar hastalıkları kadınlarda daha fazla görülmektedir.Kadın koroner damarlarının daha ince ve yapısının daha kırılgan olması, menapoz döneminde östrojen seviyelerinin düşmesi, menapoz sonrası ateroskleroz riskinin yükselmesi, sosyal ve ailevi sorumluluklar nedeniyle daha fazla stres altında olmaları gibi nedenler bu hastalıkların kadınlarda erkeklerden daha fazla görülmesinin nedenlerindendir. Yaşlılıkta Kalp ve Damar Hastalıklarının Tedavisinde İzlenen Yollar Nelerdir?Yaşlılıkta kalp ve damar hastalıklarının tedavisi, bireyin genel sağlık durumuna, hastalığın türüne, ciddiyetine bağlı olarak değişiklik gösterir. Yaşlılıkta kalp ve damar hastalıkları tedavisinde, multidisipliner bir yaklaşımda bulunmak gerekir.- Düzenli sağlık kontrolleri, tedavi planlarının düzenlenmesi ve kan tahlilleri sağlığın kontrol altında tutulmasını sağlayan önlemlerdir.- Fiziksel aktivite, diyet, sigaranın bırakılması, alkol alımının azaltılması gibi yaşam tarzı değişiklikleri, kilo kontrolü ve stres yönetimi hastalığın ilerlemesini durdurmaya ve risk faktörlerini azaltmaya yardımcı olabilir.- İlaç tedavileri, antihipertansifler, kalp yetmezliği ilaçları, kan sulandırıcılar, kolesterol düşürücüler, diyabet ilaçları kalp ve damar hastalıklarının tedavisinde kullanılan riski azaltmaya yönelik belli başlı ilaçlardır.- Tıkanmış veya daralmış koroner damarların genişletilmesini sağlayan koroner anjiyoplasti ve stent uygulamaları, tıkanmış damarın etrafında alternatif bir yol oluşturulmasını sağlayanbypass ameliyatları ve hasarlı kapakları onarmayı amaçlayan kalp kapak cerrahisi bu hastalıkların tedavisinde uygulanan cerrahi yöntemlerdir.- Stres yönetimi ve psikososyal destek yaşlı bireylerin genel sağlık durumunun iyileştirilmesinde önemli prosedürlerdir. Kalp damar rahatsızlığınız varsa veya şüphesi bile varsa, önleyici tedbir kapsamında ilk adım sağlık hizmetini online sağlık uygulaması Elra’dan alabilirsiniz. Üstelik görüntülü online muayene sırasında geçmiş doktor raporlarınızı paylaşarak onlar hakkında ikinci bir uzman görüşü alabilir, muayene sonunda da ilaçlarınızı yazdırabilirsiniz. Çevrimiçi sağlık hizmetlerinin gün içinde her an sizi nasıl koruduğunu öğrenmek istiyorsanız, bizimle iletişime geçin!Elra uygulamasını akıllı cihazınıza indirip üye olun ve artık yepyeni, daha sağlıklı bir hayata sahip olun.Hastlığınızla baş başayken yaşayacağınız stresi ortadan kaldırmak için, doktorunuzla sizi maksimum 15 dakika içinde görüştürmeyi garanti eden elrasaglik.com adresine gitmelisiniz.#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Elra Online Sağlık Hizmetleri Kaynak:https://www.escardio.org/Education/ESC-Education-by-Topic/focus/FOCUS-on-Management-of-Cardiovascular-Disease-in-the-Elderly#
Devamını Oku
Faydalı Bilgiler
Arpacık
En yaygın sebep, Staphylococcus Aureus adlı bir bakteridir. Yağ bezlerinin tıkanmasıyla başlayan ve daha sonra enfeksiyona sebep olan hordeolum, arpacık olarak ifade edilir. Arpacık genellikle göz kapağının hem iç hem dış tarafında gelişir ve çoğunlukla tek bir gözde meydana gelir.Arpacık Nasıl Oluşur?Arpacık oluşumunun sebebi, göz kapağındaki yağ bezlerinin tıkanması ve sonrasında bezlerin enfekte olmasıdır. Bu tıkanıklık, ölü deri hücreleri, kir ve yağ birikimlerinden oluşur. Temizlik eksikliği, kirli el ile gözlere temas etmek de bu durumu arttırabilir. Göz makyajının düzenli temizlenmemesi, eski ve kullanılmış kirli malzemelerin kullanılması arpacık oluşma riskini arttıran sebepler arasındadır. Ek olarak bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde enfeksiyonlara yatkınlık daha fazladır. Stres, yorgunluk ve uykusuzluk gibi faktörler de arpacık riskini artırabilir.Arpacık Türleri Nelerdir?İki tür arpacık vardır:Dış arpacık: Çoğunlukla kıl kökünde oluşan iltihap sonucu oluşur. Kirpik dibinde başlar ve sivilce görünümündedir.İç arpacık: Göz kapağı içinde görülen arpacıktır. Çoğunlukla göz kapağında yer alan yağbezlerinden birinde enfeksiyon oluşması sonucu gerçekleşir.Arpacık Belirtileri Nelerdir?Arpacığın belirtileri oldukça nettir ve hızla fark edilir. Başlıca belirtiler şunlardır :Göz kapağı üzerinde kırmızı, ağrılı ve şiş bir yumruGözde sulanmaYanma ve hassasiyet hissiKaşıntı ve batmaIşığa duyarlıkEnfeksiyonun ilerlemesi ve arpacığın çok büyümesi durumunda, görme problemleriBu belirtiler genellikle birkaç gün içinde ortaya çıkar ve arpacık, içindeki iltihabın dışarı akabilmesi için zamanla patlar. Bu durum, enfeksiyonun gerilemesine ve hissedilen ağrının azalmasına yardımcı olur. Genellikle birkaç gün süren arpacık bazı durumlarda daha uzun sürebilir ve mutlaka bir hekim tarafından izlenmelidir.Arpacık Tedavi Edilmezse Ne Olur?Arpacık çoğunlukla birkaç gün içinde kendiliğinden iyileşebilen veya basit yöntemlerle tedavi edilebilen bir durumdur. Ancak gerekli önlemler alınmadığında tedavi geciktirildiğinde veya yanlış yöntemler uygulandığında olumsuz sonuçlara neden olabilir. Başlıca olumsuz sonuç enfeksiyonun ilerlemesi ve yayılmasıdır. Bu durumu bazı örneklerle detaylandırabiliriz;İltihaplanma ve büyüme: Tedavi edilmediğinde enfeksiyon ilerleyerek iltihaplı bir lezyona dönüşebilir. Bu durum şişkinlik ve ağrının artmasına sebep olabilir.Göz kapaklarının daha fazla enfekte olması: Eğer arpacık tedavi edilmezse, göz kapağı kenarı veya içi daha fazla iltihaplanabilir, enfeksiyon tüm göz kapağına yayılabilir. Bu durum yaygın kızarıklık ve/veya şişlik olarak kendini gösterir.Kronik arpacık: Tedavi edilmeyen veya yanlış tedavi edilen arpacık tekrarlayan enfeksiyonlar veya kronik,uzun süre iyileşmeyen lezyona dönüşebilir. Bu durum cerrahi tedaviyi de gerektirebilir.Enfeksiyonun diğer göze sıçraması: Arpacık tedavi edilmediğinde, gereken önlemler alınmayarak hijyene dikkat edilmediğinde, enfekte gözün ovuşturulup eller yıkanmadan diğer göze dokunulmasıyla kontaminasyon gerçekleşir ve enfeksiyon sağlıklı göze de sıçramış olur.Etkilenen gözün enfekte olması: Nadiren, tedavi edilmeyen bir arpacık daha ciddi bir göz enfeksiyonuna yol açabilir. Bu durumda, görme sorunları riski artar.Bu nedenlerle, arpacık belirtileri fark edildiğinde veya şiddetlenmeye başladığında bir göz doktoruna veya bir sağlık profesyoneline başvurmak önemlidir.Arpacık Nasıl Tedavi Edilir?Arpacık genellikle evde uygulanabilecek basit yöntemlerle tedavi edilebilen masum bir durumdur. Ancak müdahale edilmeden bırakıldığında çevre dokulara ve diğer göze yayılabilir. Evde uygulanabilecek bazı tedaviler şunlardır:- Sıcak Kompres Uygulamak: Göz kapağına günde birkaç kez 5-10 sn ararlıklarla toplamda 10-15 dakika sıcak kompres uygulamak tıkalı olan yağ bezlerini ve kirpik diplerini yumuşatarak açılmasını ve iltihabın dışarı akmasını sağlar.- Hijyen: Tedavi süresince gözleri temiz tutmak ve göz makyajından kaçınmak iyileşme sürecini hızlandırabilir. Eller sık sık yıkanmalı ve gözlere dokunmadan önce temiz olmasına dikkat edilmelidir. Gözler göz çevresi için özel üretilmiş şampuanlarla veya bebek şampuanıyla temizlenebilir.- Antibiyotikler: Gerekli durumlarda doktor önerisiyle antibiyotikli damla veya merhem kullanılabilir.- Ağrı Kesiciler: Gözdeki ağrıyı hafifletmek için doktorunuzun önereceği ağrı kesiciler kullanılabilir.- Bölgeyi Boşaltmak İçin Cerrahi Müdahale: Arpacık veya şalazyonunuz görmenizi etkiliyorsa veya geçmiyorsa, boşaltılması gerekebilir. Bu ameliyat, göz doktorunun muayenehanesinde lokal anestezi (ağrıyı engelleyen ilaç) kullanılarak yapılır.Arpacık veya şalazyon tekrar tekrar ortaya çıkarsa, göz doktorunuz biyopsi adı verilen küçük bir doku örneği alabilir. Göz doktorunuz, arpacık veya şalazyona neden olan daha ciddi bir göz problemi olup olmadığını görmek için bu dokuyu inceleyecektir (1).Arpacık Nasıl Önlenir?Arpacık oluşumunu önlemek için bazı basit ama etkili önlemler alınabilir:- Kişisel Hijyen: Elleri düzenli olarak yıkamak ve kirli ellerle gözlere dokunmaktan kaçınmak önemli bir koruma yöntemidir.- Makyaj Malzemelerinin Temizliği: Göz makyajı fırçaları ve diğer makyaj malzemeleri düzenli olarak temizlenmeli ve son kullanma tarihlerine dikkat edilmelidir. Makyaj malzemeleri kişiye özel olmalı ve asla başka biriyle paylaşılmamalıdır. Makyaj ürünlerinde bu hijyen kurallarına dikkat etmemek enfeksiyon riskini artırabilir.- Kontakt Lens Bakımı: Kontakt lensler kullanılıyorsa, bunların hijyen kurallarına uygun şekilde temizlenmesi ve doğru kullanılması gerekir. Gün sonunda lensler mutlaka çıkarılmalı, öncesinde eller yıkanmalıdır. Muhafaza edilen lens kutularının hijyenine özen gösterilmeli, düzenli aralıklarla da yenilenmelidir. Kontakt lens ve lens solüsyonu son kullanma tarihleri aşılmamalıdır.- Bağışıklık Sistemini Dengede Tutmak: Düzenli uyku, sağlıklı beslenme ve stresten uzak durmak, bağışıklık sistemini güçlendirerek diğer enfeksiyonlarda olduğu gibi arpacık oluşumunu da engelleyebilir.Arpacık ve Şalazyon Farkı Nedir?Arpacık ve şalazyon, göz kapağında oluşan iki farklı problemdir. Arpacık, genellikle enfekte olmuş ve ağrılı bir yumru olarak kendini gösterirken, şalazyon genellikle ağrısızdır ve daha çok göz kapağının iç tarafında yer alır. Şalazyon, tıkanmış bir yağ bezinden kaynaklanır ve bazen gözde baskı yaparak daha rahatsız edici hale gelebilir. Arpacık birkaç gün içinde iyileşirken, şalazyon daha uzun sürebilir ve cerrahi müdahale gerektirebilir.Arpacık Çıkma Riskini Artıran Faktörler Nelerdir?Arpacık riskini artıran faktörler arasında şunlar sayılabilir:- Zayıf Bağışıklık Sistemi: Bağışıklık sistemi zayıf olan bireyler enfeksiyonlara karşı daha hassastır. Yetersiz ve dengesiz beslenme, stres, yorgunluk ve uykusuzluk gibi durumlar da bağışıklık sistemini zayıflatabilir.- Göz Hijyenine Dikkat Etmeme: Gözleri temiz tutmamak, makyajı temizlememek ya da kirli ellerle gözlere dokunmak arpacık riskini artırır.- Kontakt Lenslerin Yanlış Kullanımı: Lenslerin temizliğine ve hijyenine özen gösterilmemesi göz enfeksiyonlarına zemin hazırlayabilir.- Cilt Problemleri: Akne, rosacea gibi cilt problemleri de gözdeki yağ bezlerini etkileyerek arpacık riskini artırabilir.- Kronik hastalıklar: Diyabet başta olmak üzere, kronik hastalık öyküsü de arpacık riskini arttırır.- Daha önce arpacık, şalazyon veya blefarit geçirmiş olmakArpacık Cerrahi Müdahale Gerektirir mi?Çoğu arpacık vakası evde uygulanan yöntemlerle iyileşse de, bazı durumlarda doktor müdahalesi gerekebilir. Arpacık çok büyükse, uzun süre geçmiyorsa veya sık sık tekrarlıyorsa, görme problemlerine yol açtıysa küçük bir cerrahi işlemle iltihap boşaltılabilir. Bu işlem genellikle lokal anestezi altında yapılır ve hızlı bir iyileşme süreci vardır.Arpacık Hakkında Yanlış Bilinenler nelerdir?Arpacık hakkında toplumda bazı yanlış inançlar da vardır. Örneğin, arpacığın yalnızca hijyeneksikliğinden kaynaklandığı düşünülse de, aslında bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde de arpacık çıkma riski yüksektir.Sonuç olarak,Arpacık, çoğu durumda ciddi bir sağlık sorunu oluşturmasa da, ağrılı ve rahatsız edici bir durum olabilir. Göz hijyenine dikkat ederek ve basit ev tedavi yöntemlerini uygulayarak arpacığın daha hızlı iyileşmesini sağlayabilirsiniz. Eğer arpacık uzun süre devam ederse ya da görme problemlerine yol açarsa, mutlaka bir sağlık profesyoneline başvurulmalıdır. Arpacık, genellikle birkaç gün içinde kendiliğinden iyileşir ancak bazı durumlarda tedavi gerekebilir. Göz sağlığınıza özen göstererek ve hijyen kurallarına dikkat ederek arpacık riskini en aza indirebilirsiniz.Hastalığın nerden geleceğini veya ne zaman nüksedeceğini bilemezsiniz ama Elra, online muayene imkanını size sunarak erken tanı ve tedavi konusunda hep elinizin altında olacak. Siz de Elra’ya kaydolun ve artık sağlığınıza hükmedin.Eğer doktorunuza, diyetisyeninize veya klinik psikoloğunuza hemen ihtiyacınız varsa, sağlık raporunuza ikinci bir uzman görüşü almak istiyorsanız, ilaçlarınızı da evinden çıkmadan yazdırmak istiyorsanız, Elra uygulamasını hemen kullanmaya başlamalısınız. Görüntülü online muayene, online terapi ve online diyetisyen desteği Elra’da.#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Dr. Nur Hilal Eriş Kaynak:https://www.aao.org/eye-health/diseases/what-are-chalazia-styes
Devamını Oku
Anne ve Çocuk Sağlığı
Çocuklarda Bağışıklık Sistemi Nasıl Güçlendirilir?
Ebeveynler sıklıkla şunları merak ederler: Çocuklarımızı sağlıklı tutmak için ne yapabiliriz? Bağışıklık sistemini güçlendirmenin ve hastalıkları önlemenin yolları var mı? Bu soruların cevabı evet; ancak bunun için sihirli takviyeler yok. Bağışıklık sistemini güçlü tutmanın en iyi yolu, sağlıklı bir yaşam sürmektir. Bu kulağa sıkıcı gelse kanıtlanmış ve doğru olan yöntemdir.Okul sezonunun başlamasıyla birlikte çocukların bağışıklık sistemlerini güçlendirmek daha da önem kazanmaktadır. Okula giden çocuklarınızın sağlıklı kalmasına yardımcı olmak için yapabileceklerinizi bu yazıda bulabilirsiniz (1).Sağlıklı Bir Beslenme Düzeni Bağışıklık Sistemini Güçlendirir mi?Evet, sağlıklı bir beslenme düzeni bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olur. Sağlıklı beslenme düzeni deyince, bol miktarda meyve ve sebzeden (günde beş porsiyon tavsiye edilir ve bunlar her öğün tabağının yarısını kaplamalıdır), tam tahıllardan ve yağsız proteinden oluşan bir beslenme kastedilmektedir. Ayrıca süt ürünleri veya başka bir kalsiyum kaynağı ve bitkisel yağlar gibi sağlıklı yağlar da bulunmalıdır.Beslenme düzeninde kaçınılması gereken besinler; işlenmiş gıdalar, hazır paketli gıdalar, şeker ilaveli gıdalar ve hayvansal ürünlerde bulunan doymuş yağlar gibi sağlıksız yağlar içeren gıdalardır. Bu, çocuğunuzun asla kurabiye veya dondurma yiyemeyeceği anlamına gelmez. Ancak çocuğunuzun sağlıklı olmasını istiyorsanız bu yiyecekleri her gün yememesi gerekir.Multivitamin Takviyeleri Bağışıklık Sistemini Güçlendirmek İçin Gerekli mi?Piyasada bağışıklık sistemini güçlendirdiğini iddia eden birçok takviye bulunmaktadır. Ancak yapılan çalışmalarda bunların çoğunun gerçekten bir fark yaratıp yaratmayacağı konusunda kesin bir sonuç bulunamamıştır. Ayrıca bu besin takviyelerinin hiçbiri sağlıklı beslenmenin yerini almaz. Bazı durumlarda bu takviyeler önerilir, örneğin; sebzeleri reddeden veya kısıtlı bir diyet uygulayan bir çocuğunuz varsa, demir içeren bir multivitamin mantıklı olabilir. Vitamin eksikliği olan çocuklarda eksikliğin yerine konulması için takviyeler tercih edilebilir. Vitaminlerin veya takviyelerin çocuğunuz için iyi bir fikir olup olmadığı konusunda doktorunuzla konuşabilirsiniz.D Vitamini Bağışıklığı Güçlendirir mi?Çocuklarınız D vitamininin çoğunu güneş ışığı ile alabilse de, kış aylarında veya güneş kremi kullanıldığında bunu sağlamak zordur. D vitamininin diyetle alınması çok önemlidir. En yüksek miktarda D vitamini bulunan yiyecekler çocukların tipik menüsünde yer almaz. Bunlar; alabalık, somon, ton balığı ve sardalye gibi yağlı balıklardır. Uzmanlara göre süt, yoğurt, portakal suyu ve süt içermeyen süt alternatifleri (soya veya badem sütü gibi) gibi güçlendirilmiş gıdalar, önerilen günlük D vitamini miktarının yaklaşık %5 ila %25'ini sağlamaktadır. Ancak D vitamini yağda çözünen bir vitamin olduğu için yağla birlikte alındığında en iyi şekilde emilmektedir, çocuklarınız D vitamini tüketirken buna dikkat etmek önemlidir. Bir gıda zaten doğal olarak yağ içeriyorsa (örneğin, yağlı balık ve tam yağlı süt), emilim konusunda endişe edilmemelidir. Bir yiyecek yeteri kadar yağlı değilse (portakal suyu veya bazı süt ürünleri alternatifleri gibi), daha iyi emilim için çocuklarınızın onu yağ içeren bir yemek veya atıştırmalıkla tüketmesini sağlayabilirsiniz.D Vitamini Takviyesi Gerekli mi?Yapılan kan tahlili sonucunda çocuğunuzun D vitamini düzeyi normal aralığın altındaysa D vitamini takviyesi gerekebilir. Günlük D vitamini ihtiyacı yaşa göre değişmektedir. Genellikle çocuklarda kan değerleri 20'nin altında olduğunda D vitamini eksikliği olduğu kabul edilir. Bu konuda bir endişeniz varsa çocuk doktorunuzla görüşebilirsiniz.Çinko Bağışıklık Sistemini Güçlendirir mi?Uzmanlar bir çocuğun bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olabilecek en önemli minerallerden birinin çinko olduğunu söyler. Çinko genellikle protein bazlı gıdalarda bulunur, kırmızı et ve kümes hayvanları en iyi çinko kaynaklarından bazılarıdır. Fasulye ve kuruyemişler de iyi bir çinko kaynağıdır ancak hayvan bazlı gıdalar daha fazla mineral sağlar.Probiyotikler Bağışıklık Sistemini Güçlendirir mi?Bağırsaklarımız muazzam miktarda bakteri barındırıyor. Bazıları sağlıklı, bazıları değil ve probiyotikler sağlıklı ve sağlıksız bakteriler arasında daha iyi bir denge kurulmasına yardımcı oluyor. Sağlıklı bir bağışıklık sistemi için çocukların beslenmesine probiyotik eklemek de çok önemlidir.Uzmanlar yoğurdun probiyotik içermesinin yanı sıra; kefir, lahana turşusu gibi fermente gıdaların da probiyotik açısından iyi bir kaynak olduğunu belirtiyor. Ayrıca elma sirkesi de probiyotikleri diyete dahil etmenin de iyi bir yoludur.Bağışıklık Sistemini Güçlendirmek İçin Uyku Önemli mi?Vücudumuzu tazelemek ve yeniden şarj etmek için hepimizin uykuya ihtiyacı vardır ve buna çocuklar da dahildir. Bir çocuğun ihtiyaç duyduğu uyku miktarı yaşa göre değişir. Tavsiye edilen uyku süreleri bebekler için günde 12 ila 16 saat, gençler için 8 ila 10 saattir. Ayrıca bu süreler çocuktan çocuğa değişebilir, bazı çocukların diğerlerinden daha fazla uykuya ihtiyacı vardır. Yeterli uyku süresi için ekran maruziyetini sınırlandırarak sağlıklı uykuyu teşvik edebilirsiniz. Sağlıklı bir uyku düzeni için önerilen elektronik cihazların yatmadan 1-2 saat önce kapatılması ve tercihen gece yatak odasında bulundurulmamasıdır. Ayrıca düzenli bir uyku programına sadık kalmak sağlıklı uyku için önemlidir.Sağlıklı Bir Bağışıklık Sistemi İçin Egzersiz Yapılmalı mıdır?Egzersiz bizi sağlıklı tutar ve hastalanma olasılığımızı azaltır. Bağışıklık sisteminin güçlenmesi için çocukların fiziksel olarak aktif olması çok önemlidir. Çocuklar günde bir saat fiziksel olarak aktif olmalılar. "Aktif" olmak mutlaka spor yapmak veya spor salonuna gitmek anlamına gelmez, oyun parkında oynamak ya da yürüyüşe çıkmak da fiziksel olarak aktif olmak anlamına gelir.Egzersizin fazlası bağışıklık sistemi için daha iyi değildir. Ciddi sporcu olan ve günde birkaç saat egzersiz yapan bir çocuğunuz varsa, egzersizin uykuyu kaçıran veya tükenmişliğe neden olan bir şey olmadığından emin olun. Bu durumlar bağışıklık sistemiyle ilgili sorunlara neden olabilir.Stres Bağışıklık Sistemini Nasıl Etkiler?Stresin yönetilmesi sağlıklı bir bağışıklık sistemi için çok önemlidir. Stres bağışıklık sistemini zayıflatır ve çocukları enfeksiyonlara daha yatkın hale getirir. Çocukların oyun oynamak için boş zamanları olduğundan ve onları mutlu eden etkinliklere ve insanlara erişebildiklerinden emin olun. Aile olarak birlikte zaman geçirin ve çocuklarınızın kendilerini endişelendirebilecek herhangi bir konu hakkında konuşmaları için fırsatlar yaratın. Çocuğunuzun ruh hali veya duygusal sağlığıyla ilgili endişeleriniz varsa doktorunuzla konuşun.Aşılanma Bağışıklık Sistemi İçin Önemli midir?Aşılar bizi ve diğer insanları birçok hastalıktan korur. Çocuğunuzun sağlıklı bir bağışıklık sistemine sahip olması ve hastalıklardan korunması için çocukluk çağı aşılarının tam olduğundan emin olun. Çocuğunuzun aşı takvimi tam olsa da dönemsel olarak bazı aşıların yapılması gerekebilir, örneğin; grip aşısının 6 aylık veya daha büyük tüm çocuklara yıllık olarak yapılması önerilir. Aşılarla ilgili bir endişeniz varsa doktorunuzdan bu konuda ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.Bağışıklık Sistemini Güçlendirmek İçin Başka Neler Yapılabilir? Çocuğunuzun bağışıklık sisteminin güçlü olması ve hastalıklardan korunması için ailedeki herkes sağlıklı kalmaya yardımcı olacak basit önlemler alabilir. Mesela; ellerinizi düzenli olarak yıkayabilirsiniz, öksürüğünüzü ve hapşırığınızı dirseğinizle kapatabilirsiniz, hasta insanlardan mümkün olduğunca uzak durabilirsiniz, özellikle kalabalık kapalı alanlarda maske kullanabilirsiniz.Çocuğunuzun ve kendinizin de gün içinde ortaya çıkabilecek tıbbi ihtiyaçlarınız konusunda sizi Elra’nın sunduğu online doktor muayenesi, online diyetisyen ve online psikolog desteği hizmetlerini keşfetmek için elrasaglik.com web sitemize ve tüm elrasaglik sosyal medya hesaplarımızdaki paylaşımları incelemeye çağırıyoruz.Çevrimiçi sağlık hizmetlerinin gün içinde her an sizi ve çocuğunuzu nasıl koruduğunu öğrenmek istiyorsanız, bizimle iletişime geçmelisiniz!#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Uzm. Dr. İrem Cantürk Kaynak:https://www.health.harvard.edu/blog/boosting-your-childs-immune-system-202110122614
Devamını Oku
Kalp Hastalıkları
Tansiyon Nedir ve Nasıl Kontrol Altına Alınır?
Tansiyon, kalbin kasılarak damarlara kan pompalaması sırasında oluşan basınçtır. İki temel değerden oluşur:Sistolik Basınç (Büyük Tansiyon): Kalbin kasılması sırasında damar duvarlarına yapılan baskıdır.Diyastolik Basınç (Küçük Tansiyon): Kalp kası gevşediğinde damar duvarlarına yapılan baskıdır.Tansiyonun her türlüsünde, ilaçları reçete edildiği şekilde kullanmak ve yaşam tarzınızda değişiklikler yapmak yaşam kalitenizi artırabilir ve kan basıncınızı kontrol altında tutabilir. Bu önlemler ayrıca kalp hastalığı, felç, böbrek hastalığı ve daha birçok hastalık riskini azaltabilir (1).Normal Tansiyon Değerleri Nelerdir?Normal tansiyon değerleri genel olarak aşağıdaki gibidir:Sistolik Basınç: 100-140 mmHgDiyastolik Basınç: 60-100 mmHgBu değerler yaşa, cinsiyete ve genel sağlık durumuna göre farklılık gösterebilir.Yüksek Tansiyon (Hipertansiyon) Nedir?Yüksek tansiyon, sistolik basıncın 140 mmHg'dan veya diyastolik basıncın 90 mmHg'dan yüksek olduğu durumları ifade eder. Hipertansiyon, uzun vadede kalp krizi, felç ve böbrek hastalıklarına yol açabilir.Düşük Tansiyon (Hipotansiyon) Nedir?Düşük tansiyon, sistolik basıncın 90 mmHg'nın, diyastolik basıncın ise 60 mmHg'nın altında olduğu durumlardır. Hipotansiyon genellikle baş dönmesi, bayılma, yorgunluk gibi belirtilerle kendini gösterir.Yüksek Tansiyonun Belirtileri Nelerdir?Yüksek tansiyon genellikle sessiz bir hastalık olarak bilinir. Ancak bazı durumlarda aşağıdaki belirtiler görülebilir:- Baş ağrısı- Nefes darlığı- Göğüs ağrısı- Çarpıntı- Görme bozuklukları- Kulaklarda çınlamaTansiyon Neden Yükselir?Yüksek tansiyonun pek çok nedeni olabilir:Genetik Yatkınlık: Ailede hipertansiyon öyküsü olması.Yaşam Tarzı: Yüksek tuz tüketimi, düzensiz beslenme, hareketsizlik, sigara ve alkol kullanımı.Stres: Kronik stres tansiyonun yükselmesine neden olabilir.Yaşlanma: Yaş ilerledikçe damarlar sertleşir ve tansiyon yükselir.Obezite: Fazla kilo, kan basıncının artmasına neden olabilir.Düşük Tansiyonun Belirtileri Nelerdir?Düşük tansiyonun en sık görülen belirtileri şunlardır:- Baş dönmesi- Bayılma- Mide bulantısı- Yorgunluk- Soğuk terleme- Konsantrasyon güçlüğüTansiyonu Kontrol Altına Almak Neden Önemlidir?Tansiyon kontrol altında tutulmadığında birçok sağlık problemi ortaya çıkabilir:Kalp Krizi: Yüksek tansiyon, kalbin daha fazla çalışmasına neden olarak kalp krizi riskini artırır.Felç: Beyne giden damarların hasar görmesi felce yol açabilir.Böbrek Hastalıkları: Yüksek tansiyon böbreklere zarar vererek böbrek yetmezliği riskini artırır.Tansiyon Nasıl Ölçülür?Tansiyon bir tansiyon aleti ile ölçülür. Kolun üzerine takılan bir manşon yardımıyla kan basıncı ölçülerek sistolik ve diyastolik değerler elde edilir. Tansiyon ölçümü yapılırken dinlenmiş bir şekilde olunmalı ve doğru tekniklerle ölçüm yapılmalıdır.Yüksek Tansiyon Nasıl Tedavi Edilir?Yüksek tansiyon tedavisinde ilaçlar ve yaşam tarzı değişiklikleri birlikte uygulanır. Bazı tedavi yöntemleri şunlardır:Diyet Düzenlemesi: Düşük tuzlu, yağsız ve sağlıklı besinler tercih edilmelidir. Potasyum, kalsiyum ve magnezyum yönünden zengin besinler kan basıncını düzenlemeye yardımcı olabilir.Düzenli Egzersiz: Haftada en az 150 dakika orta yoğunlukta egzersiz yapılmalıdır. Yürüyüş, yüzme ve bisiklet sürme gibi aktiviteler tansiyonu düşürmede etkilidir.İlaç Tedavisi: Doktorunuz tarafından verilen tansiyon düşürücü ilaçlar düzenli olarak kullanılmalıdır.Sigara ve Alkolü Bırakmak: Sigara ve alkol tüketimi tansiyonu artıran en önemli faktörlerden biridir.Düşük Tansiyon Nasıl Tedavi Edilir?Düşük tansiyon çoğu zaman ciddi bir sağlık problemi oluşturmasa da, bazı durumlarda tedavi gerektirebilir:Tuzlu Gıdalar: Tuz, kan basıncını artırmaya yardımcı olabilir. Ancak aşırı tuz tüketimi de önerilmez.Su Tüketimi: Yeterli miktarda su içmek kan hacmini artırarak tansiyonu düzenlemeye yardımcı olabilir.Sık ve Az Yemek: Uzun süre aç kalmak tansiyon düşmesine neden olabilir. Bu nedenle gün içinde sık ve az yemek önemlidir.Tansiyonun Kontrol Altına Alınması İçin Yaşam Tarzı Değişiklikleri Nelerdir?Tansiyonun kontrol altında tutulması için şu yaşam tarzı değişiklikleri önerilir:Tuz Tüketimini Azaltmak: Günlük tuz tüketimi 5 gramın altında olmalıdır. Fazla tuz, kan basıncını artırır.Sağlıklı Beslenmek: Sebze, meyve, tam tahıllar, yağsız proteinler ve sağlıklı yağlar içeren dengeli bir diyet uygulanmalıdır.Düzenli Fiziksel Aktivite: Düzenli egzersiz tansiyonun kontrol altına alınmasında çok etkilidir. Haftada en az 150 dakika yürüyüş, koşu veya yüzme gibi sporlar önerilir.Stresi Yönetmek: Stres, yüksek tansiyonun en büyük tetikleyicilerindendir. Yoga, meditasyon ve derin nefes egzersizleri gibi stres yönetimi yöntemleri kullanılabilir.Kilo Kontrolü: Fazla kilolar tansiyonun yükselmesine neden olabilir. İdeal kiloda kalmak tansiyonu düşürmede önemli bir faktördür.Tansiyonu Kontrol Altına Almak İçin Hangi Alışkanlıklardan Kaçınılmalıdır?Tansiyonun kontrol altına alınabilmesi için şu alışkanlıklardan kaçınılmalıdır:Aşırı Alkol Tüketimi: Alkol, kan basıncını yükseltir.Sigara Kullanımı: Sigara, damar yapısının bozulmasına ve tansiyonun yükselmesine neden olur.Yetersiz Uyku: Uyku düzeni bozuk olan kişilerde tansiyon daha yüksek seyreder.Tansiyonunuzu Ne Sıklıkla Kontrol Etmelisiniz?Tansiyon sorunu yaşayan kişilerin düzenli olarak tansiyon ölçümü yapması önemlidir. Yüksek tansiyon hastaları evde düzenli olarak tansiyonlarını kontrol etmeli ve doktorlarına danışmalıdır.Tansiyonun dengede tutulması, genel sağlığın korunması ve olası ciddi hastalıkların önlenmesi açısından kritik öneme sahiptir. Hem yüksek hem de düşük tansiyon, zamanında müdahale edilmediğinde kalp-damar hastalıkları, böbrek problemleri ve felç gibi hayati riskler doğurabilir. Bu nedenle, düzenli doktor kontrolleri, dengeli beslenme, stresten uzak durma ve aktif bir yaşam tarzı benimseyerek tansiyonun sağlıklı seviyelerde tutulması, uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmenin temel adımlarından biridir.Tansiyon sorunu günün herhangi bir anında kendini gösterebilir ve onunla baş etmek için anlık uzman desteğine ihtiyaç duyulur. Elra uygulamasını telefonunuza indirerek sınırlı sayıda değil, sınırsızca doktorlarımıza, diyetisyen ve kilinik psikologlarımıza danışabilirsiniz. Bu, sizin tansiyon kaynaklı rahatsızlarınızı, beden sağlığınızı ve mental yapınızı sürekli iyi tutacak. Çünkü artık Elra elinizde, sağlık evinizde!#ElraOnline #AnındaDoktorDesteği Dr. Adem Zorlu Kaynak:https://www.who.int/health-topics/hypertension/high-blood-pressure---control-it#tab=tab_1
Devamını Oku